Ve işte geldi çattı o acı gün... The Corridor yazılacak... Ve ilk kez Kemal ağabeysiz.... Yüreğim kanıyor... Kemal ağabeyin çekip gitmiş olabileceği gerçeğini, o kocaman yüreğin susmuş olabileceği gerçeğini kabullenemiyorum.
Meclis’in basın koridoruna giriyorum... Koridor suskun... Koridor hüzünlü... Koridor ölüm sesizliğine bürünmüş...
Koridor ağlıyor...
Oysa Kemal’le ne kadar da güleçti...
Turkish Daily News bürosundaki masasının üzerinde kırmızı güller duruyor. Bir de Fenerbahçe kaşkolu... Panosunda ilk yazdığımız The Coridor’un kupürü... Hepsi de Kemal ağabeysiz; neşesiz, tatsız, tutsuz... O’nun deyimiyle “yanık ızgara” tadında...
Odanın içinde o inanılmaz akıcı Türkçesi ile kurduğu içtenlikli, nazik, sevecen cümleleri yankılanmıyor. “Bıldırcın Kemal”, “Tonton”, “Şişko”, “İstanbul beyefendisi”, “Kemoş”, “küçük dev adam” artık yok!
Cümleler “istirham ederim” diye başlayıp, “Saygılarımı kabul ediniz lütfen” nezaketiyle bitmiyor...
Koridorun yürekleri güzel kızlarına kimse iltifat etmiyor, kimse onlara kraliçe gibi davranmıyor. Bir karşılık beklemeden sevgisini gösteren, ince ruhunda kopan fırtınaları dizginleyip her daim yüreğindeki iyiliği, güzelliği buket buket karşısındakine sunan kimse kalmadı burada…
Parlamento koridorlarında papyonu ile ağır ve gururlu adımlarla kimse dolaşmıyor artık...
Meclis lokantasında kimse onun gibi iştahlı yemek yemiyor. Ekmek kadayıfları, dönerler, ızgaralar, salatalar öksüz...
Ve bu köşenin hayattaki diğer yazarı da...
Ve arkadaşları da...
Babasız, ağabeysiz, ustasız...
Koridorun ölüm sesizliği üzerime çöküyor...
Kemal ağabeyin yokluğu
Yüreğimi kanatıyor...
Ağlıyorum...
Yazamıyorum...
Ve son sözü Meclis basın koridorundaki dostlarına, meslektaşlarına bırakıyorum…
Seni en iyi onlar anlatıyor...
Göksel BOZKURT
Bekir Coşkun (Hürriyet): “Sevgili Kemal, Hürriyet’ten emekli olduğunda ona tembih etmiştim. “Artık, ‘Eski dostlar’ diye bir şarkın olacak, sık sık mırıldanacaksın. Onu her söylediğinde gözlerin dolacak. Ama aldırma Kemal, o şarkı hepimizindir.” Ömrünü, gazete kağıdına paket yapmış, dürüst, mert, merhametli, sevecen, tombik arkadaşımız Kemal’i uğurladık. Nur içinde yatsın.
Emin ÇÖLAŞAN (Hürriyet) Çok uzun yıllarını, Meclis çatısı altında geçiren, deneyimli bir gazeteci arkadaşımızı yitirdik. Ömrü boyunca kimseyi kırdığını, üzdüğünü görmedim. Yeri mutlaka cennet olacaktır. Kimseyi üzmedi, herkes tarafından hep sevildi. Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın.
Faruk BİLDİRİCİ (Hürriyet) “Ne taraftarlığı, ne gazeteciliği, bence Kemal'i tanımlamak için en doğru sözcük, "iyi insan" olduğudur. İyi ne kelime! Muhteşem bir insandı. Hani derler ya kimseyi incitmez! O tanım, Kemal için bir övgü değil, gerçeğin ifadesidir. İnsana, hem de ruhuna, pamuk elleriyle böylesine sevecen bir üslupla dokunabilen, üstelik elini çektiğinde geride sıcak, sımsıcak bir iz bırakan ender insanlardan biriydi o. Her zaman iyi, güleç olmayı, kızdığında bile karşısındakini kırmamayı nasıl başardığını bilemiyorum. Bildiğim o ki, "Bu çocuğa insanları sevmeyi öğrettik, ama kendini sevmeyi öğretememişiz" diyen annesi onunla gurur duymalı.”
Nuray Babacan-Saffet Korkmaz-Şehriban Oğhan (Hürriyet): “Hürriyet Meclis büronun ikisi kırma kumral biri esmer üç kadın muhabiri Charli'siz kaldı sen gidince. Artık saat 12.01 olduğunda başsız gideceğiz Meclis lokantasına. Arkamızdan 'Charlie ve melekleri gidiyor' diyemeyecekler. Kadınsal faaliyetleri gülerek konuşamayacağız eskisi gibi şen şakrak. Ama bil ki birşeyden emin devam edeceğiz yaşama. Hani üçümüzün de bilgisayarda haber yazmaya konsantre olduğu ve geldiğini farketmediği o gün var ya! Hani seni farkettiğimizde "İşinize bakın, sizi ensenizden seyredip gideceğim" lafıyla hepimizi güldürdüğün... Sen hep orada olacaksın. Bizi ensemizden seyrettiğin o koltukta. Hiç tükenmeyen sevgin, bir arkadaşımızın deyimiyle 'Anadolu bozkırında bize kadın olduğumuzu hatırlatan' nezaketinle bize güç vererek.. Nur içinde yat.”
Nuri Sefa ERDEM (Parlamento Muhabirleri Derneği Başkanı) : Kemal ağabey, son dönem PMD yöhetiminde olmamı istedi. Ne mutlu ki kabul etmişim. Açıkça söylüyordu, "Artık genç, dinamik bir başkana ihtiyaç var, sen olacaksın" diyordu. Arkasından deneyimlerini aktarıyor, bir meslek örgütü başkanının meslektaşlarının hakkını korurken nelere dikkat etmesi gerektiğini anlatıyordu. Mesleki deneyimlerini genç meslektaşlarımıza bıkmadan, usanmadan en açık şekliyle aktarmayı görev sayıyordu. Kaybı hepimizi derinden üzdü. Ülkemiz, mesleğimiz adına büyük bir kayıp. Hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz.
L. Doğan Tılıç (ÇGD Eski Başkanı, Birgün Yazarı): “Biliyorsun, kıskanç değilimdir. Ama seni, arkanda biriktirdiğin sevgiyi kıskandım arkadaş. Bir de, cenaze törenini görememene üzüldüm. Hani, mümkün olsa böyle birşey ve görebilseydin arkandan gözyaşı dökenleri, görebilseydin peşinden akan sevgi selini belki de vaz geçerdin gitmekten. Bir insan bu kadar mı sevilirmiş arkadaş? Onca değişik insan, onca şeyyazdı, söyledi Ardından. Bir tek sahte sözcük yok aralarında, hepsi candan,yürekten söylenmiş sözler. Özetlemek gerekirse kardeşim; "İyi insandı"denildi senin için, "Güzel insandı". Bir fani başka ne bırakmak ister ki ardında?
Taylan ERTEN (Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Ankara Temsilcisi) “İsmiyle bütün kişilik vasıfları bu kadar uyumlu bir dostum hiç olmamıştı. Hem "kemal" yani olgun, hem "saydam" yani dupduru, hem de mertlik anlamında "er"... Kemal Saydamer...Varlığından onur duyduğum, dostluğundan mutluluk ve zarafet devşirdiğim, kaybının acısını her zaman yüreğimde taşıyacağım Kemal Saydamer...Daha ne diyeyim sevgili Kemal, saydam pırıltılar içinde uyu!
Ümit Sezgin (NTV) : Kemalim bu yaptığını Galatasaraylılar yapmaz inan… Hani yüzüncü yılımızı keyifle gururla kutlayacaktık. Hani kaybettiğimiz şampiyonluğun acısını bir güzel çıkaracaktık. Evimizden cenaze çıkmış gibi… Demiştin şampiyonluğu kaybettiğimizde… İşte şimdi aynen öyle olduk Kemal…
Uğur ERGAN (Hürriyet) “Sevgili Kemoş'um, Fenerbahçe Galatasaray'ı yendiği zaman ben şimdi kime tebrik telefonu açacağım? Veya tersi olduğunda, en centilmence tebrik telefonunu kimden alacağım? Babasının aksine, Fenerbahçeli olduğu için gurur duyduğun oğlum Can'la çok istemiştin bir Fenerbahçe maçına gitmeyi. Söz sana, Fenerbahçe'nin Ankara'daki ilk maçında Can üzerinde formasıyla 19 Mayıs'ta olacak.
İsmet Demirdöğen (Radikal) Tanımış olmaktan gurur duyduğum ancak tez yitirmekten de tarifsiz üzüntü duyduğum bir dosttu. Gerçek bir beyefendiydi. Engin hoşgörüsü, sınırsız sabrı, en gergin ortamları bile dağıtabilen eşsiz esprili ve uzlaşmacı tutumu, beyefendiliğini tamamlayan özellikleriydi. Örgütlülüğe inancı ve bu yolda birlikte çıktığımız yolculukta yanyanaydık. Bİzi belki bedenen yalnız bıraktı ama tatlı gülümsemesi engelleri aşmamızda en büyük desteğimiz olacak. Sana güle güle sevgili dostum bize
Sibel ERDEM (NTV) –Bora SELEK (ANKA): “İçimizdeki fener aşkı bambaşka"....Kadıköy'de yazılan tarihle sevindik, övündük.., galatasaray karşısında 6-0’lık mutlak galibiyetin ardından,,6 kasım 2002'den beri en sevdiğimiz sayı 6'ydı. Ta ki 06.06.2006'ya kadar..Gazeteler, daha takvimler 6 haziran'ı göstermeden bu günü "şeytanın günü ilan" etmişti bile.. Bizim için ise şeytan, rıdvan dilmen'den öte başka bir anlam ifade etmiyordu.. 6 haziran sabahı şeytan şeytanlığını yaptı ve "sarı-lacivert" dünyamız "karardı". Koridorun en centilmen fenerbahçelisi ve bayan muhabirlerin gözünde en centilmen erkeği aramızdan ayrıldı. Maçlardan önce yaptığımız "sinerji" yüzüncü yılımızda ve sonsuza dek sürecek.. GUTEN SİE KEMAL ABİ...”
Haydar Öztürk (Gazeteci): Öfkemizi, tepkilerimizi frenleyen ve işlerin öfkesiz de yapılabileceğini gazetecilik yaşamımız boyunca bize gösteren arkadasımızdı. Biz onunla hoşgörüyü, sevgi ile yaşamayı en iyi şekilde öğrendik. Hepimizin başı sağolosun
Vedat Çuhadar (Gazeteci): Bu hoyrat meslekte özellekle kadın meslektaşlarımıza yaptığı jestlerle onlara kadınlıklarını bize de karşı cinse karşı nasıl davranmamız gerektiğini en güzel biçimde öğreten oydu. Eminim kadın meslektaşlarımız bundan sonra Kemalimizin o ince komplimanlarına ve jestlerini çok özleyeceklerdir. Onu çok sevdik, sevmeye devam edeceğiz.
Dürdane Kırçuval (Anadolu Ajansı) Mesleğe başlarken gazetecilerin küstahlık ve kabalıkları beni çok ürkütmüştü. Bu meslekte tanıdığım ender kibar ve beyefendi insanlardan biri Kemal ağabey oldu. TBMM'deki basın koridorunun neşe kaynağı Kemal Saydemer, Parlamento Muhabirleri Derneği başkanlığı sırasında zaman zaman hak etmediği eleştirilere muhatap oldu, çeşitli mücadelelere girdi ama bir kez bile kibarlığından ödün vermedi. Ruhun şad olsun Kemal ağabey, şimdiden çok özledik seni.
Zafer Gedik (ANKA) “Yaşama sevgisi ve habercilğe bakışı bende saygı uyandımıştır.Elbette Beşiktaşlı olarak Fenerbahçe maçını seyretmekten de zevk alırdım.. Genelde yendiğimiz için onu kızdırmayı severdim...
Nurcan GÖKDEMİR(Anadolu Ajansı):"Arkandan birşeyler yazmak"... Benden bu istendiğinde şaşırdım, ben daha gittiğini kabul edemedim ki ...Işıklar içinde ol Kemoş'um...”
Dürdane Kırçuval (Anadolu Ajansı): Mesleğe başlarken gazetecilerin küstahlık ve kabalıkları beni çok ürkütmüştü. Bu meslekte tanıdığım ender kibar ve beyefendi insanlardan biri Kemal ağabey oldu. TBMM'deki basın koridorunun neşe kaynağı Kemal Saydemer, Parlamento Muhabirleri Derneği başkanlığı sırasında zaman zaman hak etmediği eleştirilere muhatap oldu, çeşitli mücadelelere girdi ama bir kez bile kibarlığından ödün vermedi. Ruhun şad olsun Kemal ağabey, şimdiden çok özledik seni.
Türey Köse (Cumhuriyet): “Sevgili Kemal gitti, hayatımız biraz daha yoksullaştı, çoraklaştı, eksildik. Çevremizdeki son centilmenlerdendi. Kadınlara kendilerini her zaman bir kraliçe gibi hissettirmeyi başaran nazik bir beyefendiydi. Basın koridorundaki kadınlar olarak onun saçımızın boyasını da, yeni ayakkabımızı da, yeni giysilerimizi de asla atlamayan zarif, ölçülü, tam kıvamında iltifatlarını çok arayacağız.
Mustafa İstemi (Milliyet): “Mesleğe girişinden beri tanırım onu. Güzel bir kazanım olduğunu düşünmüştüm, haklı çıktım. İlk günden öldüğü güne kadar saygısını hiç kaybetmedi. Onun bana duyduğu saygıya hayrandım. Meslekte iftihar ettiğim genç arkadaşlarımdan biriydi. Ruhu şad olsun.
Arzu Çakır MORİN (Vatan -Paris) Sevgili Kemal. Uzaklarda olunca daha acı oluyor herşey. Gittiğine, güler yüzün, tatlı üslübun, papyonun, renkli pantolon askılarınla, o koridordan eksildiğine inanamıyorum. Eminim şimdi oralara kara bir hüzün çöktü, eminim herkes üzgün, en az benim kadar. Çok üzgünüm. Ben buralarda sen hep varmışşın gibi düşüneceğim, yoksa bu uzaklıkta böyle bir acı taşınır gibi değil .
Sevkuthan Karakaş ( Birgün) Güle güle Kemal Saydamer. Tanıdığın ve tanıdığım herkes adına yazabilirim. Sevdik seni, özleyeceğiz.
Ayla Ganioğlu (The New Anatolian): “Sevgili Kemal ile yıllarca parlamentoda aynı haberler için ayrı gazetelerde koşturduk. Hep gözlerinin içi gülerek karşısındakilere bakardı, haber atlatacağı beklentisine girdiği zamanlarda iş değişirdi. O büyük cüssesine rağmen, görünmeyebileceği zannına kapılır ve hızla arkadaşlarının yanından geçerdi, gözlerini kaçırarak... Hepimiz onun bu özelliğini bilir ve takılırdık..Son zamanlarda onun güler yüzündeki değişikliği görmemize rağmen, birşey yapamamış olmanın sıkıntısını yaşıyoruz. Nur içinde yat Sevgili Kemal.”
Melda ÇETİNER (Anadolu Ajansı): “2 gün oldu yoksun ve eksikliğin içimde giderek büyüyor. Her şeyi sana anlatmaya o kadar alışmışım ki şimdi yapayalnız kalmış gibiyim. Birlikte göremediğimiz ''eternal sunshine of the spotless mind'' filmini anlatacaktım sana. Tam da şu an hissetiklerimi anlatıyor. ''Unutmak'' diye bir şeyin asla mümkün olmayacağını....Hep bende kalacaksın sevgili dostum...
Hıdır GÖKTAŞ (Reuters) "Kemal" denince aklıma ilk gelen, 1984 yılında, Anayasa Mahkemesi koridorunda karşılıklı, bir birini tanımamanın verdiği çekingenlikle bakışımızı, ilk konuşmanın ardından da aramızdan zamansız ayrıldığı son güne kadar süren sıcak bir dostluk oluyor. Bir de kızım Serâ'nın Meclis'e her gelişinde,hemen ve öncelikle "Minik amca" diyerek yanına koşmasını hatırlıyorum. Huzur içinde uyu benim güzel kardeşim; kızımın "Minik amcası."
Kemal AKTAŞ (TGRT): “Kemal ağabey, yüreğindeki yumuşaklık güzel bakışlarında ve pamuk gibi ellerindeydi. Seninle her el sıkışmamda yüreğindeki sevgiyi avuçladım sanki… Ve zerafet dersleri verirdin her konuşmanda… Sen cennetin en güzel köşesine layıksın güzel insan
Özgür AKBAŞ (Bugün) O şirin, tonton Kemal Abi’yi kelimelerle anlatmak hele arkasından yazmak o kadar güç ki…İçim çok buruk, olmadı Kemal Abi bu olmadı, sana ölüm hiç ama hiç yakışmadı. Sevdiklerimin ölümüne hiç alışamadım, onları ‘öldü’ olarak kabul etmek çok zorgeliyor. Musdi’yi düşündüğüm gibi Kemal Abi’nin de yurtdışında bir göreve gittiğini düşünmek istiyorum, belki kendimi rahatlatacağım ama başka çaresi yok gibi…
Osman Aydoğan (Sabah) Nezaketi ile insanlığı ile umutları ile gazeteciliği ile ne güzel bir insandın Kemal ağabey. Seni kaybettik ama güzeliklerin hatıralarımızda yaşayacak.
Sedat KOÇAK (Anadolu Ajansı): Uzlaşmacı, sakin, dürüst bir gazeteciyi, centilmen bir Fenerbahçe taraftarını kaybettik...Hepimizin başı sağolsun...
Ali Ulurasba (İHA): Küçük dev. Şimdi sen gittin ya/Yalnızlık daha bi çirkin gülümsüyor/Şimdi sen hep varmış gibi/ Gittin ya/Bir kurşun soğukluğunda vuruyor Haziran/Bir yanım ağır/Ölüme yenilmek en fazla sana yakışır/Ey sen gülen yüzü çaresizliğin/Sen küskünlüğünde barışık/Yok, bu değil gitmek/Bırak geçsin erguvan mevsim/Bırak yıkansın sevinç göz yaşlarıyla- Kemal- Saydam- Er. Kefen değil,Er kişi niyetine yorgun bir şiir düşer!”
Murat Şahin (Star): “Ramazan aylarında onunla oruç açmak ayrı bir zevkti. Onu çok özleyeceğim...
Ali Obuz (Bugün): “Bizim meslekte vardır, yeni gelen hemen kabul edilmez. Gençlerle fazla muhatap olunmaz. Ama Kemal Abi hariç. Bir çoğumuza olduğu gibi ilk günden “Muhatap” oldu. Başkanlığında üye yapıldım PMD’ye. Ve kimbilir daha kimler aynı şekilde. Emin olun çok, ama çok özleyeceğiz; gülümseyen bir çift gözü, neşeli kahkahaları ve nezaket timsali Kemal Abi’yi... “Beyefendi” yi…”
Ömer DİŞBUDAK (Anadolu Ajansı)”Özellikle Pazartesi günleri koridor bomboş olacak benim için.... Sen koridorun duayeni, sevgilisi, altın kalpli Kemal Abisi, geride bıraktığın genç nesile vereceğin o kadar çok şey vardı ki...”
Mahmut AYDIN (Anadolu Ajansı) Kemal Ağabey, senin çok şey söylenebilir belki ama bence en unutulmaz olanı, DSP-MHP-ANAP koalisyonu döneminde uygulanan kulis yasağına karşı bizi örgütlemendi. Türk basın tarihine geçecek direnişimiz, 4. gününde sonuç vermişti. İşte ozman sen bizim ebedi başkanımız oldun... Nur içinde yat Kemal ağabey...
Tülay Ağaoğlu (Kanal Bir) “Koridorda duvara yakın yürüyüşleri. Görünce iltifat etmeden adım atmayışları. Dostça sarılışı. Bütün sevimliliğiyle gülüşleri. Ve parlamento muhabirleri derneği yönetiminde beraber çalıştığımız dönemlerde, tartışılan bir konuya her zaman son noktayı gerçekci ve doğrucu bir şekilde koyuşu.
Selahattin Sönmez (Turkish Daily News): Hani hatirliyormusun gazetede cikan her roportajindan sonra beni arayip tesekkur ettigini ve bana ustat ellerine saglik yine beni yakisikli cikarmissin dedigini,Bundan sonra kim beni arayacak Kemal abi .... Seni son yolculuguna ugurlarken inan elim denklasore hic basmak istemedi yuregim ağladı. O guler yuzlu fotografını arkadaslarının elınde cekmek cok zor oldu kemal abi. Hayatımın en zor gorevini yaptırdın bana…Seni yine hep istediğin gibi yakısıklı cekmek icin elimden geleni yaptım.Rahat uyu, seni unutmayacağız…
Abdurrahman Antakyalı (Anadolu Ajansı): Parlamento Muhabirleri Derneği Başkanı olduğun dönemler ben de Foto Muhabirleri Derneği Başkanı idim ve o dönemler yoğun bir birlikteliğimiz olmuştu. Sende nezaketi gördüm, dostluğunun sıcaklığını hissetim, zeka dolu müthiş esprilerine katıla katıla güldüm. Seni geç bulup çabuk kaybedenlerin üzüntüsünü yaşıyorum şimdi.
Ünsal Ünlü (NTV): Üzerinden neredeyse 10 yıl geçmesine rağmen daha dün gibi beni Meclis’e getirişin, “Sen bu işi yapmalısın” deyişin. Sonra Meclis’te çalışmaya başladığım ilk gün yanaklarımdan öpüp, gün boyu birçok siyasetçiyle tanıştırman...
Bugün çok sevdiğim parlamento muhabirliğini yapıyorsam herkesten çok senin sayende. Sadece işte değil yaşamımda da zerafetini örnek aldığım kişi olacaksın
Güzel yanaklarından öperim basın koridorunun en güzel abisi. Güle güle...
Olcay ATLI (Anadolu Ajansı): Birkaç gün önce, sigara salonunda, ''Hadi çocuklar sessiz film oynayalım'' dedi. Ben ve Kemal, Melek ve Göksel grup oldu. Ünsal da hakem. Göksel, filmin adını fısıldadı, Kemal de gülerek tatlı tatlı söylendi. Belli ki zordu anlatması. ''5 kelime, yabancı'' İlk kelimeyi atladı, ikinciyi de. Nihayet, dördüncü kelimede gözlerini gösterdi. ''Yeşil'' dedim. Sevinçli başını salladı. Arkasından ''Vadim O Kadar Yeşildi Ki'' dedim. Karşılıklı bağrıştık... Birkaç saat sonra hala ''Ne güzel eğlendik değil mi'' diyordu. ''Göbeğime dokunabilirsin, çünkü 25 yıllık arkadaşımsın'' derdin. Hala karşımda, bilgisayarının başındasın benim zarif, tatlı, anlayışlı arkadaşım.”
Melek ERHAN (TV-8) Karanlık Meclis koridorlarını aydınlatan,yanına çekinmedenr gidilebilen tek insan. Güler yüzüne ışığına ihtiyacımız vardı. Hayata kattığın güzellikler için binlerce teşekür borçluyum. Varlığın bile teşxekküre değerdi.
Yücel Kayaoğlu (Türkiye): Adam gibi adamdı, abiydi. Herkesi severdi. Kimseyi kırmazdı, her soruna bir çözümü vardı. Sadece gidişine bir çare bulamadı. Onu çok özleyeceğiz.
Şükran KABAN (Türkiye) İnsanlar bir gün gittiklerinde arkalarında anımsanacak bir şeyler bırakmak isterler. Senin buna ihtiyacın yoktu. Çünkü sen ardında “Kemal Saydamer”i bıraktın. Bu nedenle daima bizimle olacaksın.....
KEMAL BALCI (The New Anatolian):O’nu çok özleyeceğiz. O’ndan söz ederken “ iyi biriydi” demek yetmiyor. “aşırı iyi” bir insandı demek gerekiyor. O, taşıdığı soyadının anlamı gibi gerçekten saydam, içi dışı bir kişiliğe sahipti. En azından benimle ilişkilerinde saydamlık esastı. Aynı sitede 15 yıl komşumdu. Meslektaş olarak sadece TBMM çatısı altında değil, komşu olarak da çoğu günler bir aradaydık. Bazen bizde birlikte futbol maçı seyreder, bazen “Saklı-Kent” doğru bir gece kaçamağı yapıp “Bulutsuzluk Özlemi”ni dinlerdik. Her ölüm erken ölümdür ama Kemal Saydamer gerçekten çok erken veda etti bizlere. Tüm dostları ölümünü, aşırı kilolara yol açan yemeğe olan aşırı düşkünlüğüne bağladı. Bu saptama bir gerçek ama gerçeğin tamamı değil. Hiç büyümeyen içindeki çocuğun duyarlı yüreği, o koca gövdesini değil, hep yüreğine gömdüğü duyarsızlıklara, vefasızlıklara, dayanamadı. Son nefesini verdiği annesi bana “Oğlum ölmedi, adeta intihar etti” derken belki de haklıydı. Onun saydam, kristal yüreği bu duyarsız, dünyaya fazla dayanamadı. Gecenin, gündüze dönüşeceği en karanlık saatlerde, ışığını da yüreğine gömüp gitti. Sevgili Saydamer’i çok özleyeceğiz.Ama çoook.
Berrin Tuncel Birer (Anadolu Ajansı): Çevrende hep güzellik, neşe isterdin. Arkamızdan üzülmemek için erkenden gittin diye düşünüyorum. Vazgeçilmez sıcaklığının yerine bıraktığın ateş içimizi yaktı. Rahat uyu.