Aygün, ATO’nun düzenlediği Çanakkale Gezisi kapsamında, yaklaşık 100 üyeyle birlikte kente geldi.
Gezi kapsamında Truva Antik Kenti’ni ziyaret etmeden önce gazetecilere açıklamada bulunan Aygün, Türkiye’nin en büyük sorununun işsizlik olduğunu söyledi.
TÜİK rakamlarına göre işsiz sayısının 6 milyon olduğunu, bir takım araştırmalarda ise bu rakamın 9 milyon civarına yükseldiğini belirten Aygün, “Ama gerçek rakam TÜİK’indir, buna inanmak gerekir, çünkü devlet kuruluşudur” dedi.
Aygün, işsizliğin önlenmesi anlamında çağrı yapılacak tek kuruluşun kendileri olduğunu belirterek, “Artık kamu adam alamaz, alma imkanı yok. Memur, işçi alamaz, bu imkanı yok. Doğru adres burası. Adres doğru, ancak bunun yanında istihdamı özendirecek, istihdamın maliyetini düşürecek önlemler alınması lazım” diye konuştu.
Bir kişiye 567 lira asgari ücret verildiğini ifade eden ve bunun 303 lira vergisi bulunduğuna işaret eden Aygün, şöyle konuştu:
“Bu 303 lira vergiyi ilk işe gireceklere, ilk sigortalı olacaklara, 3 ya da 2 yıl işsiz kalanları işe alanlara 103 liraya indirdim denirse ve işe aldıktan sonra, işten eleman çıkarmanın yollarını kolaylaştıracak kanunlar çıkartılıp, altı doldurulursa bu çok daha rahat olur. Bir de kıdem tazminatı konusu var. Kıdem tazminatı, bir çok sektörü mahvediyor. İşçinin çıkarılmasında servetler veriliyor. Biz de diyoruz ki, biz bu primi yatıralım, bizim yatıracağımız vergilerden de kesilsin, ama emekliliği geldiğinde, işten ayrılmak isteyen kişi tazminatını devletten alsın. Bu devlete bir yük değildir.”
İŞSİZLİK FONU
Sinan Aygün, şu anda işsizlik fonunda 43 katrilyon para biriktiğini, bunun çok önemli bir rakam olduğunu ifade etti.
Bu paranın ancak 1.5 katrilyonunun kullanıldığını belirten Aygün, “Peki bu 43 katrilyon bizden neden toplandı? İşsiz kalan elemanlarımıza maaş vermek için. Ya fazla topladınız, ya da vermediniz. Kasada 43 katrilyon bulunduğuna göre bu yanlış bir şey. Bu uygulama kesilsin. Artık işsizlik fonu diye bir fon oluşmasın” dedi.
Aygün, bu paranın 6-7 katrilyonluk kısmının GAP’a ayrıldığını, geri kalan bölümünün ise değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek, şunları söyledi:
“Bu parayı bize verin, yiyelim demiyoruz. Bu parayı bize geri verin de demiyoruz. İşsizlik fonunda biriken bu parayı düşük faizle bize kullandırın. (Başbakanın bir teklifi var ya 1 işçi alın), örneğin 100 milyar kredi kullanana 1 işçi alma zorunluluğu getirin, bunu da takip edin. Enflasyon şu anda yüzde 7-8 civarlarında. Siz bunu yıllık yüzde 9-10 faizle kullandırırsanız, bu parayı sağlama almış olursunuz. Türk özel sektörüne geçecek bu parayı bir yıl sonra 48-50 katrilyon olarak geri ödeyeceğiz. Hem bu bizim öz paramız. Bu paranın 2 lirasını biz verdik, 1 lirasını hükümet verdi. Peki şu anda bu para ne işe yarıyor? Hiç bir işe yaramıyor, duruyor. Bizim kaynağa ihtiyacımız var.”
BANKALAR
Aygün, bankaların şu anda “canlarına okuduğunu” savundu.
Bankaların vicdansız ve insafsız davranışlarının sektörü sıkıntıya
soktuğuna işaret eden Aygün, “Türk özel sektörününde bir sıkıntı varsa, bunda bankaların payı çok büyüktür” dedi.
Aygün, kredi kartları faiz oranlarının yüzde 30’lar civarında devam ettiğini, ticari kredilerin faiz oranlarının ise yüzde 25’ler dolayında olduğunu ifade ederek, “Enflasyonun yüzde 8 olduğu bir ortamda, yüzde 25 çok büyük bir rakamdır. Yani bankalar bizden enflasyonun 3 misli oranında faiz alıyorlar. Bunun altından kalkmak mümkün değil. Enflasyonun yüzde 100 olduğu günleri gördük, bankalara hiç bir zaman yüzde 300 faiz vermedik” diye konuştu.
Türkiye’de sektörlerin küçüldüğünü, tek büyüyen sektörün ise bankacılık olduğunu dile getiren Aygün, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bankacıların yüzde 49 karları artı. Burada çok büyük bir yanlışlık var. Bankacılık sektöründe 45 bin kişi çalışıyor. Biz de ise 10-12 milyon kişi. Sayın Başbakanın bu anlamda bankacılara da, bize söylediği gibi kendine çeki düzen vermesi konusunda hizaya getirmesi lazım.”
ET İTHALATI
ATO Başkanı Sinan Aygün, et ithalatını olumlu gördüğünü söyledi.
Sektörde suni olarak yükselmeler yaşandığını anlatan Aygün, et sektörünün
5 yıldır geriye gittiğini, şimdi ise bunun acısının çıkarılmaya çalışıldığını bildirdi.
“Ancak kantarın topuzunu biraz fazla kaçırdılar diye düşünüyorum” diyen Aygün, alınan önlemi yerinde bir önlem olarak değerlendirdi.
Aygün, şöyle dedi:
“Burada dikkat edilmesi gereken konular vardır. Bunlardan bir tanesi Türk halkı ne tür et yiyecek. Yani bu ithalatı kim yapacak? Et ve Balık Kurumu yapacak. Bu kurum da bunu ithalatçılar vasıtasıyla yapacak. Yarın teklif vermede son gün. Buradan da bunu duyurmuş olalım. İthalatla ilgilenen üyelerimiz varsa, Et ve Balık Kurumu ile temasa geçebilirler. Şartnameler çıkmıştır.
Dünyada en pahalı benzini biz kullanırken, bu unvan bizdeydi, özellikle son 10 yıldır bunu kimseye kaptırmadık. Son 2 ayda da dünyanın en pahalı etini Türk vatandaşı yiyor. Bu iyi bir önlem oldu bence. Bunu yaparken de bunun süresini belirlemek, fiyatlar aşağıya inince bunu durdurmak lazım. İthalat devam ederse Türkiye’de maalesef besicilik sektörü biter ve hayvancılık iyice yok olma aşamasına gelir ve dışa bağımlı olur.”
Aygün, şimdiye kadar hayvancılık sektörünün ihmal edildiğini, bundan dolayı gebe hayvanların kesildiğini, süt veren ineklerin etlik için ayrıldığını belirtti.
Bunun yanlış bir uygulama olduğunu anlatan Aygün, “İnşallah bu (et) ithalatla birlikte hem fiyatlar iner, hem de hayvancılık sektörüne artık önem verilmiş olur” diye konuştu.