Gazetecilerin en önemli işi soru sormaktır. İyi gazeteci olmak için soru sormaktan korkmamak gerekir.
Bugün bu hakkımı kullanmak ve son zamanlarda “fısıltı gazetesi”nde kulaktan kulağa yayılan bir iddiayı, konunun muhatabına sormak istiyorum:
***
Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan:
Geçen yılın son aylarında iki kez ABD’ye gittiniz...
Bu ziyaretlerin ilki 20 Eylül 2007’de başladı ve dokuz gün sürdü. Birleşmiş Milletler’in New York’taki toplantısına katılmak ve bir dizi temaslarda bulunmak üzere ABD’ye gitmiştiniz. Ama bu ziyaretten önce Washington’a geçtiniz ve ABD’de yaşayan oğlunuz Bilal Erdoğan’la, gelininizle ve torununuzla buluştunuz.
Washington’daki bu “aile ziyareti” üç gün sürdü, sonra New York’a geçerek, resmi programa katıldınız.
İkinci ziyaretiniz ise 3 Kasım’da başladı... 5 Kasım’da Beyaz Saray’da ABD Başkanı Bush’la bir araya geldiniz ve PKK terörüyle ortak mücadele konusunu görüştünüz...
Bu görüşmenin hemen arkasından bazı organizasyonlara katıldınız...
Şimdi sorularım geliyor:
* Bu iki ziyaretin birinde... Bir akşam... Kimselere haber vermeden ve resmi programınızın dışına çıkarak, Washington’a 160 kilometre uzaklıkta bulunan Pennsylvania’ya gittiniz mi?
* Bu ziyareti size tahsis edilen özel bir arabayla yaptınız mı?
* Yanınızda bir şoför ve bir koruma var mıydı?
* Eğer Pennsylvania’ya gittiyseniz, sekiz yıldan beri oradaki 137 dönüm büyüklüğündeki çiftliğinde yaşayan Nurcu tarikat lideri Fethullah Gülen’i ziyaret ettiniz mi?
* Bu ziyaretin amacı, Fethullah Gülen’in, 22 Temmuz seçimleri için yandaşlarından partinize oy vermelerini istemesine “teşekkür etmek” olabilir mi?
***
Sayın Başbakan:
Lütfen dikkat edin; hiçbir yargıda bulunmadan, yorum yapmadan, sadece işimin doğası gereği soru soruyorum.
Bu yüzden sizden “yalanlama” ya da “doğrulama” değil, “yanıt” bekliyorum.
Unutmayın ki bu sorular fısıltı gazetelerinin manşetinde, “soru formatı”ndan çıkarılarak konuşuluyor!
Bu nedenle, bu söylentiler konusunda açıklama yapmanız kaçınılmaz hale geldi.
Konuyu eğrisiyle doğrusuyla anlatın ki, “iktidar-tarikat ilişkileri”nin gerçekten olup olmadığını anlayalım.
Yanıtınızı merakla...
Dörtgözle...
Sabırsızlıkla bekliyorum!
*****
GÜNÜN SORUSU
Bir dönem spordan sorumlu Devlet Bakanlığı da yapan işadamı Mehmet Ali Yılmaz, yeni futbol yasasının çıkmasından sonraki gelişmelerin ulusal itibarımızı sarstığını belirterek, “Bu kadar saçma bir ülkede yaşamak istemiyorum” demiş...
Bakalım “Türkiye’den gidebilirim” dediği için Fazıl Say’a anasından emdiği sütü burnundan getirenler, Mehmet Ali Yılmaz’a ne diyecek? Yoksa onun rahatsızlığı “spordaki rezaletlerden” kaynaklandığı için umursanmayacak mı?
*****
Harem-selamlık otopark!
Dinimizi ticarete ve siyasete alet etmeye çalışanların, “laik cumhuriyetin tüm değer yargılarının içini boşaltma operasyonu” hayatın her alanında tam gaz sürüyor...
Gün geçmiyor ki yurdun herhangi bir yanından akıllara durgunluk veren bir haber gelmesin!
Son örnek Ümraniye’den...
İstanbul Otopark İşletmeleri’nin (İSPARK) Ümraniye’deki katlı otoparkında “kadın sürücülere özel park yeri” uygulamasına geçilmiş...
Bu uygulama da, otoparkı kullananlar tarafından, “Harem-selamlık sistemine mi geçiyoruz” diye yadırganmış!
***
Yadırgamayın beyler, bayanlar; yadırgamayın!
Bunlar daha ne ki?
Nasıl olsa “çoğunluğun” artık kendileri gibi düşündüğünü sanıyorlar ya... Pervasızlıkları, cesaretleri bu yüzden...
Peki; bu densizliklere biz tepki gösterebiliyor muyuz, asıl önemli olan bu!
Örneğin bir kadın sürücü, İSPARK’ın bu uygulamasını “onur kırıcı” bulup, avaz avaz bağırıyor mu, dava açıyor mu; arabasını sessizce park edip gideceği yerde!
***
Unutmayın; çağdaş yaşam biçimini savunanlar sustukça, meydan din tacirlerine kalacak!
Bunun “aması, maması” yok!
Gördüğünüz çarpıklığa anında, korkmadan tepki verin...
Yoksa çocuklarınıza, tepki göstermeyi bile hayal edemeyecekleri bir dünya bırakacaksınız!