İşte Bekir Coşkun'un 'Üzülme…' başlıklı o yazısı:
"Bilal balkona çıkıp el kaldırdı ya…
Seçim kazandı ne de olsa…
Bozma moralini ortak…
Öyle surat asma…
Gece ilerleyip de sonuçlar belli oldukça, söylendiğini, üzüldüğünü, ezildiğini, kızdığını, kahrettiğini hissettim…
Belki de ağladın…
Üzülme…
Tam tersine…
Vurguna, rüşvete, harama, yağmaya, talana karşı durduğun için… Her yerde, her ortamda çığlık çığlığa elinden geleni yaptığın için, dik dursun başın…
Şöyle düşün istersen:
Diyelim ki sen kazandın…
Ama markette birisi “kasa” dediğinde üzerine alınsaydın… Ya “para sayma makinesine” her gözün iliştiğinde havaya baksaydın…
Ya “elbise torbası” gördüğünde senin bakanı hatırlasaydın…
Ya oturup “hortumcuyu” savunmak zorunda kalsaydın…
Üzülme…
Tersine gururlan…
Başın dik kalsın…
Bu seçimde “ayakkabı kutusu” kazandı…
Yüzde 45…
Sen yüzde 55’sin…
Ya birisi “kutu” diye seslendiğinde, dönüp baksaydın…
Ve bu seçimlerde bir yanda iktidar partisi vardı…
Öte yanda parti yoktu…
Bitirseydi, kim bitirmiş olacaktı iktidarı?…
Cemaat…
(…..)
Yani tek başınaydın…
Elin ülkesinde bir bedava uçak bileti yüzünden iktidarlar gidiyor…
Senin memleketinde iki Boeing 737 dolusu devlet adamı hırsızlıktan yakalandığında bile bir şey olmuyorsa, tam tersine, toplumda takdir topluyorsa…
Ne yapacaksın?..
Tarihin hiç unutmayacağı tuhaf bir seçimdi bu…
Demokrasi en iyiyi bulup seçmek içindir…
İleri demokraside; kutuyu, hortumu, rüşveti, talanı, sansürü, yasağı, çocukları başından vuranı seçtiyse vatandaşın…
Sen üzülme…
Kader utansın…"