Bulduk, yaptığı yazılı açıklamada, CHP Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun düzenlediği basın toplantısında "kendisiyle ilgili kamuoyunu yanıltmaya yönelik açıklamalarda bulunduğunu" savundu.
Hikmet Bulduk açıklamasında şöyle dedi:
"Bu düzeysiz ve yakışıksız sözleri ayıp sayıyor, işgal ettiği konuma yakıştıramadığımı belirtmek istiyorum. Bu iftiralarla ilgili kanuni dava açma hakkım saklı kalmak kaydıyla; ticari hayatım ve şerefle yerine getirdiğim devlet memurluğum süresince kamu vicdanı ve hukuk önünde verilemeyecek bir hesabımın olmadığını; istifa etmemin tamamen özel hayatımla ilgili olduğunu; 'villa satın alma, kira, araba, bakıcı' konularında söylenenlerin yalan-yanlış bilgilerle dolu olduğunu kamuoyumuza saygılarımla bildiririm."
CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan'ın Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü'nden istifa eden Hikmet Bulduk'un malvarlığı ve geçmişini soruşturması gerektiğini gerektiğini söylemişti.
Kılıçdaroğlu, örtülü ödeneğin nereye gittiğini sorgulamadığını ifade ederek, "Ama bu ülkede, örtülü ödenekten Selçuk Parsadan'a para verildiğini biliyoruz. Yeni bir Parsadan örneği değil ama değişik bir versiyonuyla karşı karşıyayız. O nedenle bunun hesabını sormak zorundayız" diye konuşmuştu.
.
VATAN Gazetesi Köşe yazarı Necati Doğru'da bugünkü yazısında Hikmet Bulduk'la ilgili şu soruları dile getirmiş ve cevap verilmesini istemişti
Başbakan muslukçuyu belediye döneminden tanıyordu
CHP Milletvekili Atilla Kart’ın bilgilere, belgelere, kanıtlara, mahkeme kararlarına dayanarak ulaştığı sonuçlara göre, şu anda çok büyük bir rakam sayılan 290.7 trilyon liralık harcamaya ulaşan örtülü ödeneğin başına müşavir olarak görevlendirilmiş bulunan, sahtecilikten 2 yıla mahkûm olmuş Maksut Serim’i Başbakan Tayyip Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanlığı döneminden tanıyordu.
Tanımaması imkânsızdı.
Bilmemesi mümkün değildi.
1 Kasım 1996’da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmakta olan Recep Tayyip Erdoğan’ın “yakın dostu” olduğu gerekçesiyle Vakıflar Bankası’nın Genel Müdür Yardımcılığı’na atanmıştı. O sırada iktidarın büyük ortağı, seçimlerde en yüksek oyu almış Refah Partisi, Tayyip Erdoğan’ın partisiydi. Ve Maksut Serim, Genel Müdür Yardımcısı olmadan önce Vakıfbank Valide Sultan Şubesi müdürlüğüne getirilmişti. Şube müdürlüğü sırasında her ay yaklaşık 3-4 trilyon liraya yakın paranın havuz hesaplarına alındığı, buradan da denetimi imkânsız kılmak için birçok hesapta dolaştırıldıktan sonra Refah Partisi’ne yakın firma ve şahıslara aktarıldığı; haberleriyle, yazılarıyla ve yazarlarıyla Refah Partisi’ni destekleyen Akit, Yeni Şafak ve Kanal 7’ye kaynak transferi yapıldığı... Büyük miktarlarda naylon fatura keserek karşılıksız trilyonlarca lirayı parti ve Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın mutemetlerine (güvenilir şahıs) verdiği duyumlarının alındığı MİT’e gönderilen gizli raporlarda yazıyordu. (Bu bilgiler, dönemin İstanbul Valisi Erol Çakır’ın kendi imzasıyla Başbakanlık Makamı’na gönderdiği “çok gizli” damgalı bir yazıdan alındı. Bu metni gazeteci Saygı Öztürk, haber olarak yazdı.)
İşte muslukçu buydu.
Geçmişi ortadaydı.
Sahtecilikten hüküm giymişti.
Ancak cezası askıya alınmıştı.
Bu nedenle sabıkasız görünüyordu. Mahkûm olmadan önce, banka şube müdürlüğü yaparken, belediye başkanlığı sırasında Tayyip Erdoğan ile tanışıyordu. Tayyip Erdoğan Başbakan olduğunun 10’uncu günü Maksut Serim’i önce Başbakanlık Halkla İlişkiler Müşavirliği’ne almış sonra da “Örtülü Ödenek”ten sorumlu Başbakanlık Başmüşaviri yapmıştı. 2007 yılında 290.7 trilyon liraya ulaşan örtülü ödenek harcaması, onun sorumlu olduğu musluktan harcanmıştı.
Bu 1 trilyon değil.
2 trilyon değil.
10 trilyon değil.
100 trilyon değil.
290.7 trilyon...
Nereye, nasıl harcandı?
Kalem kalem açıklanmalı!