Başbakan Binali Yıldırım, televizyonların medya temsilcileriyle Çankaya Köşkü'nde bir araya geldi. Yıldırım, toplantıda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yıldırım'ın sözlerinden satırbaşları şöyle:
-Benim için bu bir referandumdur, 50 artı 1 yeterlidir. Kimse bunun ötesine geçip bir anlam çıkarmasın. Her partinin içinde olumlu düşünen de olabilir, olumsuz düşünen de olabilir. Benim gördüğüm kadarıyla rahat bir evet çıkacak.
-Biz bir yalan dolan kampanyasıyla karşı karşıyayız. İşin özünde, kağıt üzerinde olmayan şeyler söyleniyor. Gerçeği yansıtmayan bir kampanya ile karşı karşıyayız. Tek tek her şeyi anlatmaya çalışıyoruz.
-MHP ile ortak program: MHP ile oturduk konuştuk, ortak bir program yapmayacağız. Cumhurbaşkanı ile birlikte birkaç ilde ortak mitingler yapacağız. Kampanyanın seyri bu şekilde devam edecek.
SEÇİM BARAJI DÜŞEBİLİR MESAJI
-Seçim Barajı: Yasaların hepsi parlamenter sisteme göre yapılmış. Bunların hepsini birden yapamayız. Bu bir askeri darbeden sonrası gibi olur. Bu nedenle 2019 seçimlerine kadar yapacağız. Seçim barajı ve siyasi partiler kanunu gibi. Her konuyu siyasi partilerle konuşmaya hazırız. Seçim kanunu ve siyasi partiler yasasının zaten düzeltilmesi lazım. Bu yeni sistemle zaten istikrar sandıkta sağlanacak. Dolayısıyla Meclis’te istikrar sağlansın diye var olan önlemleri sürdürmenin anlamı kalmayacak. Seçim barajı düşürülebilir. Bizim kafamızda bir takım modeller var ama bunları referandumdan evet çıkması halinde partilerle konuşmamız gerek.
-Ümit Özdağ'ın istifa iddiası: Abuk sabuk bir iddia.
-AB mesajı: Avrupa'yı toptancı usulle değerlendirmek yanlış olur. Bazı ülkeler daha makul, bazı ülkeler ise maalesef olumsuz bir tutum içerisindeler. 'Bütün Avrupa bize karşı' şeklinde değerlendirmek hata olur.
-İsviçre'de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef gösteren pankart: Kabul edilebilir bir şey değil. Bu, tamamen suçtur. Türkiye, diplomatik yollardan yapılması gerekeni yapmıştır. Zannediyorum onlar da soruşturma başlattılar.
"BEN KRİTİK BİR DURUM GÖRMÜYORUM"
Halk oylamasına ilişkin kamuoyu araştırmalarında "evet" ve "hayır" oylarının birbirine yakın olduğunun hatırlatılması üzerine Yıldırım, "20 günlük bir süre var. 20 gün içerisinde mutlaka vatandaşın kararında, kararsızların kararında kesin bir sonuç ortaya çıkacak. Biz kampanya yapıyoruz, anketlerle ilgilenmiyoruz. Vatandaşla mümkün mertebe daha fazla bir araya gelmeye çalışıyoruz, getirdiğimiz bu değişikliği anlatıyoruz. 'Hayır' grubundakilerin yanlışlarını, bunların doğrusunun ne olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Doğrusunu isterseniz ben, öyle kritik bir durum falan görmüyorum. Rahat bir şekilde evetle sonuçlanacağına inanıyorum." karşılığını verdi.
Amaçlarının daha fazla vatandaşın desteğini almak olduğunu belirten Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Niye 550 kişi yerine, bir kişinin iradesine teslim olalım?" dediğini aktardı. "Yani şu anda 550 kişi mi yönetiyor ülkeyi? Mevcut sistemde Meclisin icra yetkisi mi var?" diye soran Yıldırım, Kılıçdaroğlu'nun Meclis ile hükümeti karıştırdığını söyledi.
Değişiklikle, Meclisin kimseye teslim olmayacağını, milletvekillerinin inisiyatiflerinin daha da artacağını anlatan Yıldırım, milletvekillerinin kanun teklifi verebileceğini, sadece bütçe kanununda bir istisnanın olduğunu, bunu hükümet adına cumhurbaşkanının vereceğini ifade etti. Yıldırım, bu kapsamda milletvekillerinin öneminin daha da arttığını, Kılıçdaroğlu'nun bunu gözardı ettiğini kaydetti.
Yıldırım, anaya değişikliğinde Meclisin bütün denetim yetkilerinin olduğunu, güven oyunu da millet sandıkta verdiği için buna ihtiyacın olmadığını vurguladı.
Başbakan Yıldırım, mevcut sistemde cumhurbaşkanının sadece "vatana ihanet" suçundan yargılanabildiğini hatırlatarak, bunun da Türk hukuk sisteminde yer almayan "muğlak" bir suç olduğunu belirtti. Yeni sistemde cumhurbaşkanı için güvencenin azaltıldığını, suçlamalarla ilgili herhangi bir kısıtlama olmadığını bildiren Yıldırım "Bu konuda bir kişiye teslim olma falan yok." ifadelerini kullandı.
"BİRBİRİNDEN AYIRT ETMEK GEREKİR"
Yeni modelde 15 günde cevaplama mecburiyeti olan "soru önergesi"nin de bulunduğunu hatırlatan Yıldırım, "Yeni modelde bakanlar milletvekili olmayacak, doğru. Bu, bilerek yapılıyor. Bakan milletvekili olunca aynı zamanda zaten yasama, yürütme birbiriyle çok iç içe oluyor. Kuvvetler ayrılığı bakımından da doğru değil. Bakan bölgesinde siyaset de yapıyor, icraatın da içinde. Dolayısıyla hem milletvekilliği tarafı hem icraat tarafı, hangisine önem verecek? Burada mutlaka seçmen üzerinde bir denge kurmaya çalışıyor." dedi.
İcraat, yasama ve denetlemeyi birbirinden ayırt etmek gerektiğini dile getiren Yıldırım, şunları kaydetti:
"Siz, hem milletvekilisiniz, yerine göre denetleme tarafındasınız, yerine göre bakan olmanız dolayısıyla icra tarafındasınız. Bunda bir çelişki var, bu ortadan kalkıyor. Bir tercih yapıyor. Siz, icraatta yer alacaksanız, yasama, denetleme tarafında olmamanız lazım. İşin prensibi böyle. 'Hem ondan vazgeçmeyeyim, hem ondan vazgeçmeyeyim' diye bir sistem yok. Dolayısıyla herkes bir tercih yapacak. 'Bakan mı olayım, yoksa milletvekilliğini mi tercih edeyim, hangi yön benim için faydalıdır?' Öyle düşünecek. Bu doğru bir sistem. Milletvekilinin bakan olmaması veya bakan olunca milletvekilliğinin sona ermesi doğru bir sistem. İcra ile yasamanın birbirinden ayrılmış olması... 'Bakanların, Meclis ile arasına duvar örülüyor.' Nasıl oluyorsa? Yüzde 10 seçim barajı konuşulur, indirilebilir bu seçim barajı. Konuşulabilir. Çünkü bu cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde artık model değiştiği için parti gruplarından ziyade, milletvekilleri ön plana çıkıyor. Bu esnetilebilir, partilerle konuşmak lazım. Seçim Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu, bunu oturur konuşuruz. Bu, anayasa konusu değil, bir de onu karıştırıyorlar. Anayasa'da Seçim Kanunu ile ilgili bir baraj sınırlaması yok, 'Kanunla düzenlenir' diye bir atıf var."
"YENİ SİSTEM DEVREYE GİRİNCE KONUŞULUR"
Seçim Kanunu'nun, Siyasi Partiler Kanunu'nun yeni sistem devreye girdikten sonra konuşulabileceğini söyleyen Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu sistem zaten temsilde adaleti, yönetimde istikrarı getiriyor. Ayrıca bir şeye lüzum yok. Yüzde 50 artı 1 alınmadan iktidar olunmayacağı için, sandıkta iktidar oluştuğu için orada baraj yüksek tutularak... İstikrarı sağlamak amacıyla baraj yüksek tutulmadı mı? Şimdi artık bu istikrarı sandıkta vatandaş sağlıyor. Dolayısıyla birtakım barajlarla istikrarı garanti altına almak ihtiyacı ortadan kalkıyor. Bu yüzden barajla ilgili bir düzenleme yapılabilir. Temsilde adalet... 'Baraj yüksek olunca temsilde adalet olmuyor.' deniyordu, burada o sorun da ortadan kalkmış oluyor. Dolayısıyla her yönüyle Seçim Kanunu'nda böyle bir değişikliğe gidilebilir. Milletvekillerinin hangi usullerle seçileceği, hangi yöntem olacağı konusu da oturulup konuşulacak, bir partinin vereceği karar değil ama biz AK Parti olarak biz buna açığız. Oturup bütün partilerle konuşacağız, makul bir noktada buluşursak bu değişikliği de yaparız. Bu, yapılan cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin bir parçası değil, bunun dışında anayasa konusu olmadığı için hemen 16 Nisan'dan sonra oturup konuşalım bu işi, biz hazırız."
"KAFAMIZDA MODELLER VAR"
"Kafanızda bir model var mı? Dar bölge sistemi oturup tartışacağınız bir şey mi?" sorusuna Yıldırım, "Var kafamızda modeller. Bunları muhataplarıyla konuşmadan bizim açıklamamız bir nezaketsizlik, dayatma olur. Bunun için oturup konuşuruz, her türlüsünü konuşuruz, açığız konuşmaya." yanıtını verdi.
Sistem değişikliğiyle ilgili "Yeni düzende kuralları başkan koyuyor, kim vali, kim müftü, kim doktor olacak bir kişi belirleyecek." eleştirilerini hatırlatan Yıldırım, "Sanki şimdi farklı? 'Bir kişi' diye bir şey yok ki, bir mekanizma var. Şu anda ne oluyor? Kimin doktor olacağına da mı cumhurbaşkanı karar verir? Tıp fakülteleri var, tıp fakültesine giden doktor oluyor zaten. Laf olsun, torba dolsun başka hiçbir şey yok." dedi.
Yıldırım, yeni sistemin özelliğinin hızlı işlemesi, bürokratik kayıpların önüne geçmesi olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"O yüzden 5 yıl boyunca çalışacağı ekibi seçme hakkı veriyor, işin özü bu. Siz bir yere bir yönetici atandınız, ekibinizi kendiniz kurmazsanız bu sefer başarısızlık olursa ne diyeceksiniz? 'Ben buraya atandım, bu sorumluluk verildi ama ekip kurmama izin verilmedi. Onun için de sonuç böyle oldu.' Bir mazeret alanı oluşuyor. Burada da onu ortadan kaldırıyoruz. Diyoruz ki 'Tamam kardeşim, bu görevi millet sana verdi, istediğini bakan, istediğini müsteşar, istediğini üst düzey yönetici yap ama sonunda mazeretle gelme. 'Bürokrasi böyleydi, şu şöyleydi, bu böyleydi' diye mazeret üretme, iş üret. Sistemin özü, esası mazeretlere sığınmayı ortadan kaldırıyor ve 5 yıl boyunca kesintisiz hizmet etmeyi, icraat yapmayı, vaat edilen şeyleri yerine getirmeyi öngörüyor. Bu gayet doğal. Bunu da neyle yapıyor? Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yapıyor. Cumhurbaşkanlığı kararnamesini, Bakanlar Kurulu Kararına benzetebilirsiniz. Birkaç farkı var. Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, adının değiştirilmesi kanunla oluyor, bu kararnameyle oluyor. Bu da lazım, icraat için lazım."
"ANAYASA'DA DEĞİŞTİRİLEMEZ MADDELER VAR"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun anayasa değişikliğine yönelik söylemlerini anımsatan Yıldırım, korku, ümitsizlik vermekle, karamsarlık pompalamakla ülkeye hizmet edilemeyeceğini vurguladı. Bu söylemlerin ana muhalefet partisinin genel başkanına yakışmadığını dile getiren Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tamam tenkit et ama oku ne getiriyor, ne götürüyor. Kanun var, anayasa var. Muhtarlıkların kapatılması kanun işi bile değil, anayasa işidir. Anayasa'nın 127. maddesinde açıkça yazılı, burada bir değişiklik yok. 'Başkent, Ankara'dan İstanbul'a gidecek.' Değiştirilemez maddeler var, orada yazıyor. Bu kadar da artık ölçü, izan kaybolmuş vaziyette, ben hangi tarafını düzelteyim?"