Sayın Genelkurmay Başkanı; 8 günlük Kuzey Irak operasyonu ile tüm dünyaya Mehmetçik’in kahramanlığını ve fedakârlığını bir kere daha ispatladınız. Size ne kadar şükran duysak azdır. Ancak bu başarılı operasyonun ardından yaptıklarınızı hayretle, üzüntüyle hatta dehşetle izliyorum.
Sevgili Paşam; harekât sona erdirildiği sırada Amerika Savunma Bakanı ile Amerika Başkanı’nın “Türkiye çıkmak zorunda” yönündeki açıklamaları aralarında benim de bulunduğum pek çok kişinin kafasını karıştırmıştı.
Ancak zatıâliniz umulmadık biçimde operasyonu kendi emrinizle bitirdiğinizi, hükümetin bunda hiçbir dahli olmadığını, Amerika’nın da karışmadığını söylediniz. Bu tavrınız hükümeti inanılmaz rahatlattı. Tüm eleştiri oklarını hükümetin üzerinden alıp kendinize çevirdiniz. Bununla da yetinmediniz, bu eleştirileri yapanlara karşı bugüne kadar görülmedik biçimde hakaretler yağdırdınız.
Sevgili Paşam; belki bu hükümetten emir almak ağırınıza gidiyor. Ama ne yapalım ki gerçek böyle, hangisi olursa olsun hükümetlerin emri ile hareket etmek zorundasınız. Galiba bu duygu ile “Her şeyi ben yaptım” tavrını takındınız.
Ama Paşam hükümeti iktidara geldiği günden beri hesabını veremeyeceği en ağır badireden kurtardığınızı da görmüyor musunuz? Bunun da ötesinde birkaç gün öncesine kadar, en ağır hakaretleri size ve gözbebeğimiz ordumuza yapmaktan çekinmeyen kimi AKP’lilerin ve onların yandaşı liberallerin şimdi size övgüler yağdırmasını da normal mi buluyorsunuz?
Değerli paşam; keşke halkın içine girip de ne konuşulduğunu bir duysanız. Kimileri diyor ki “İktidar Paşa’yı Ergenekon çetesi ile ilişkilendirecekti. Paşa da bundan çekindi.” Bunun doğru olması tabii ki mümkün değil. Kimileri de “Paşa’nın görev süresi uzatılacak” diyor. Bunları hiç hak etmiyorsunuz sevgili komutanım.
Keşke bu kadar konuşmak yerine “Biz görevimizi bitirdik, geri döndük” deseydiniz sadece. Başkan Bush’un “Türkiye çıkmak zorunda” açıklamaları kulaklarda çınlarken “Tek bir ima bile olmadı” sözleriniz saygınlığınızı ne kadar zedeledi bir bilseniz.
Devletler arasındaki fark
Eski başbakanlardan biri anlatmıştı. Dışişleri Bakanı olduğu dönemde bir gün NATO bakanlar toplantısına katılmış Brüksel’de. Harf sırasına göre Türkiye ile Amerika yan yana oturuyor. Bizim bakan Amerikan Savunma Bakanı’na bir konuda yakınmış ve “Eğer böyle olursa biz bunu kabul etmeyiz” demiş. Amerikan Savunma Bakanı “O zaman öyle yapın” deyip arkasını dönmüş.
Bunu anlatan başbakan, “O sırada ikimiz de savunma bakanıyız. NATO’da oylarımız da eşit. Ben normal iki devlet gibi düşünerek kendimi eşit sayıyorum. Amerikalı bakanın tavrını görünce aslında hiç de eşit olmadığımızı anlamıştım” demişti.
Amerikan Savunma Bakanı Gates’in Ankara gezisinde bu anı aklıma geldi. ABD’li Bakan önce kendi mevkidaşı ile yani Savunma Bakanı Vecdi Gönül ile görüştü. Ardından Başbakan Erdoğan’a gitti. Sonra da Cumhurbaşkanı’na çıktı.
Bizim Savunma Bakanımızı, örneğin Fransa’da düşünün. Hem Savunma Bakanı, hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanı ile görüşme şansı bulabilir mi? Herhalde bulamaz. Ama Amerikalı bakan istediği herkesle görüşebiliyor. Bir de merakım var. Amerikalı bakan neden tüm yetkililerle ayrı ayrı görüştü. Hepsine ayrı şeyler mi söyledi? Aynı şeyse bu kadar görüşmeye ne gerek vardı? Yoksa bizimkilerin Amerikalılarla görüşme hevesi mi ağır basıyordu?
*****
Yapılmış küçük işler, planlanmış büyük işlerden çok daha iyidir.
P. Marshall
*****
Dolmabahçe tutanakları açıklansın!
CHP askerden hiç ummadığı bir tokat yedi. Gerçi cevabını verdi ama sonuçta ortaya lüzumsuz bir görüntü çıktı. Tabii bu duruma gelinmesinde CHP’nin düzgün muhalefet yapamamasının da ekisi yok değil.
Oysa CHP örneğin şunu mutlaka yapmalı. Başbakan seçimlerden önce Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt’ı İstanbul Dolmabahçe’deki ofisine çağırdı ve 2.5 saat görüştü. Bu görüşme ile ilgili hiçbir açıklama yapılmadı. İki taraf da “Bu konuşmayı ikimiz dışında bir de Allah biliyor” dediler. Demokrasilerde Başbakan’la Genelkurmay Başkanı’nın baş başa herkesten gizleyecekleri bir görüşme yapması mümkün değildir. CHP bu görüşmenin tutanaklarının açıklanmasını istemelidir. Başbakan ile Genelkurmay Başkanı arasında ne konuşulduğunu öğrenmek kamuoyunun hakkıdır. Ne tuhaftır ki, askerin her ağzını açışında hakaretler yağdıranlar onca zamandır bu görüşmeyi merak bile etmedi. Böyle demokrasi olur mu? Kimbilir bugünlerin ardında belki de o görüşme yatıyordur. CHP bunu talep etmelidir.
Yine aynı soru
Madem Kuzey Irak’a yönelik askeri operasyonu biz zaten bitirmiştik ve geri çekiliyorduk; o halde Amerika neden Türkiye’yi dünyanın önünde küçük düşüren açıklamalar yaptı? Çekilmekte olan bir ülkeye “Derhal çekil” demek dostane ilişkilerin de sıkıntılı olduğunu mu gösteriyor?
CAN ATAKLI/VATAN