Gerhard Schröder, 1998-2005 yılları arasında başbakanlık yaptığı Almanya'da iktidarı kaybetmiş olmasını, 2003 yılında aldıkları 'istikrar sağlayıcı, ancak sert önlemlere' bağladı. Habertürk'e konuşan Schröder, reformların iktidarı kaybetmelerine neden olduğunu, ancak bu önlemler sayesinde bugün Almanya'nın krizden etkilenmeyip büyümesini sürdürdüğünü söyledi. Schröder ile Türkiye'de sol, AK Parti iktidarı, Avrupa'da yükselen sağ ve Almanya'daki Türkler üzerine konuştuk.
2002 yılında Türkiye’de yine bir sosyal demokrat başbakan döneminde yapılan reformlar Türkiye’yi 2008 sonunda başlayan krizden korudu. Ancak seçimlerde sosyal demokratlar kazanamadı. Solun Türkiye'deki kaybı da acı reçeteleri vermek zorunda kalmasına bağlanabilir mi?
Schröder- Bundan ziyade maalesef Türkiye'deki sosyal demokratlar ve CHP’nin giderek daha sağa dönüp milliyetçi eğilimler gösterdiğini gözlüyorum. Sosyal demokratların gerçek probleminin de bu olduğunu düşünüyorum. Buna karşılık AK Parti Türkiye'de reformlar gerçekleştirerek hem ulusal, hem de uluslararası yatırımcıların güvenini kazandı.
Ulus devletlerin dönemini kapattığını belirttiniz. Ama görüyoruz ki Fransa’da Sarkozy bir kez daha seçilirse bunu ülkedeki aşırı sağcıların oylarıyla gerçekleştirecek. Tezinizin aksine Avrupa'da milliyetçilik yükselmiyor mu?
Schröder- Fransa'da birinci tur seçimler sonunda aşırı sağcıların değil, açıkça sosyalistlerin önde olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla 6 Mayıs'taki seçimlerde bir aşırı sağcı başkanın seçileceğinden endişe duymamak gerekiyor. Kaldı ki Sarkozy kazanması halinde kabinesinde aşırı sağcı bir bakan olmayacağını söyledi. Üstelik ona bu konuda güvenebiliriz, çünkü kendisi demokrat bir politikacıdır. Bu nedenle aşırı sağcı oyların Türkiye'nin Avrupa yolculuğunda engel çıkaracağı konusunda kaygı duymak gerekmiyor.
'BU CARİ AÇIK ORTAMINDA BEN DE BAŞBAKAN OLURDUM!'
Başbakan'ın ve hükümetin politikalarını desteklediğinizi belirttiniz. Ancak bugün Türkiye 80 milyar dolara varan bir cari açıkla yaşıyor. Bu bir tehlike değil mi? Siz bunca cari açığı olan bir ülkede başbakanlık yapmak ister miydiniz?
Schröder- Kesinlikle isterdim. Eğer ekonomi iyi bir yolda gidiyorsa bununla baş edilebilir. Bugün bakarsanız Almanya'nın da 80 milyar Euro açığı var. Bu yüzden Almanya'nın başında olmak istemezdim diyemem. Açığa tek başına bakmak doğru değil. Bu paranın nerelere harcandığına bakmak gerekiyor. Eğer bu para, Ar-Ge, eğitim, altyapı gibi gelecek kuşaklar için harcanıyorsa mutlaka geri döneceğini de bilmek gerekir.
Merkel iktidarını en çok hangi konularda eleştiriyorsunuz?
Schröder- Aslında çok fazla hatası var ama iki hatası çok büyük oldu. Birinci büyük hata Yunanistan'a gidecek yardımın çok geç organize edilmesiydi. İkinci büyük hayati hata ise, Almanya'daki göçmen geçmişi olan gençlerin eğitiminin Almanya'nın geleceği açısından ne kadar önemli olduğunun hâlâ kavranamamış olması.
‘GRASS YAKIN DOSTUM’
Nobel ödüllü edebiyatçı Günter Grass İsrail'in giderek büyük bir nükleer güç haline geldiğini ifade ettiği şiirinden sonra Almanya’da adeta topa tutuldu, hatta İsrail'e girişi yasaklandı. Sizce yazdıklarında bir 'Yahudi düşmanlığı' var mıydı?
Schröder- Çok yakından tanıdığım ve kampanyalarımda bana çok destek olan Grass'a bir mektup yazdım. Şöyle dedim: “Sevgili Günter, tezlerin tartışılabilir. Sanatını eskiden olduğu gibi çok seviyorum. Ama dostluğun hepsinin üstündedir ve benim için çok değerlidir.”
‘BEDAVACILIK İŞLEMEZ’
Avrupa’da yeni yeni adını duyuran Korsan Parti’nin Berlin'de yapılan son seçimlerde yüzde 7'nin üzerinde oy alarak yerel parlamentoya giden çıkışları Yeşiller’in çıkışını andırıyor. Korsanlar ulusal parlamentolara da girer mi?
Schröder- Haklısınız, bu hareket Yeşiller'in çıkışına benziyor. Ancak Yeşiller’in çevre gibi 'gerçek' bir tezleri vardı. Bunların ise bir tezleri yok, 'Her şeyi istiyoruz, ama bedavaya istiyoruz' diyorlar. Dünya üzerinde bedavacı çok, ama toplum bu şekilde işlemez
‘BU NESLE AİT DEĞİLİM’
Joschka Fischer parlamentoya ilk girdiğinde ıslıklanmıştı, ancak aynı sistem onu dışişleri bakanı yaptı. Almanya'nın geleceğine baktığınızda, tıpkı Yeşiller'in yaptığı gibi Fedaral Parlamento'da bir gün gelip Korsan'lar oturacak mı sizce?
ASKERİN GÜCÜNÜ KISMAK BAŞARIDIR
“Özellikle Erdoğan Hükümeti'nin askerin gücünü kısıtlamasına ilişkin yaptıklarını büyük saygıyla karşılıyorum. Oysa bundan önceki hükümetler bunu yapmadı, yapamadı. Ama bunun demokrasinin ifadesi olduğunu bilmek gerekiyor.”
OTOMOBİLDE 150 YILLIK FARK 30 YILDA KAPANMAZ
Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği'nce (OYDER) düzenlenen 'Otomotiv Sektörünün Geleceği ve Markalaşmanın Gücü' kongresine katılan Almanya 7. Başbakanı Gerhard Schröder, “Türkiye kendi markasını 2030 yılında olgunlaştırsa bile, o tarihte 150 yaşına varacak olan dünya otomotiviyle arasındaki farkı kapatması zor görünüyor” dedi. Schröder, “Güçlü olduğunuz yan sanayide büyük fırsatlar var” derken, Bakan Ergün; “2012’de yerli marka için somut adımlar atılacak. Ülkemizde en çok araç satışı yapan Ford, Opel ve VW gibi binek otomobil üretmeleri için hepimiz manevi baskıda bulunalım. Bu konuda, özellikle yetkili satıcılarımızın da inisiyatif kullanmaları, çalıştıkları firmaları zorlamaları gerektiğini düşünüyorum” dedi. OYDER Başkanı H. Şükrü Ilısal ise bugün 20 milyar liralık ekonomik hacme ulaşan yetkili satıcıların Türkiye mozaiği olduğunu söyledi.
DOLAPTAKİ MARKA YOLA ÇIKMALI
Geçtiğimiz yıl ülkemizde 18 bin marka başvurusu yapıldığını anımsatan Ergün, “Marka patenti alıp, tescili yaptırarak iş bitmiyor. Görüyoruz ki marka tescilleri dolapta saklanıyor. Markalar dolapta saklanmak için değil, pazarda rekabet etmek için vardır” dedi.