Ödül töreni öncesi düzenlenen panelde konuşan CNN Türk Genel Müdürü Erdoğan Aktaş, darbe gecesi neler yaşadığını, cuntacı askerlerin CNN baskınında neler olduğunu, eşi ve arkadaşlarıyla aldığı kararları anlattı.
MGC geleneksel olarak her yıl 'Basında sansürün kaldırılışının yıldönümü olan 24 Temmuz Basın Bayramı' dolayısıyla düzenlenen ve bu yıl 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle ertelenen etkinlik gerçekleştirildi.
İki bölüm halinde düzenlenen programın birinci bölümü Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKÜ) Meslek Yüksek Okulu Radyo TV Teknolojisi Medya ve İletişim Topluluğu paydaşlığında yapılan panelle başladı. Panele konuşmacı olarak CNN TÜRK Genel Müdürü Erdoğan Aktaş katıldı.
HERKES YANINA YEDEK KIYAFETLERİNİ ALARAK HABER MERKEZİNE KOŞSUN
MSKÜ Atatürk Kültür Merkezi (AKM) B Salonu'nda gerçekleştirilen panelde konuşan Aktaş, tarihi ve bir o kadar da heyecan verici bir gün yaşadıklarını anlatırken şöyle dedi:
"Olayın kendisi, buna tanıklık etmek ve bununla ilgili yayınları sürdürmek bir gazeteci açısından asla unutulmaz. Hande (Fırat), Cumhurbaşkanı'na bağlanıyor, sonra bütün kabine bağlanmak istiyor. Bir yandan olaylar sürüyor, canlı görüntüler akıyor. Bunun editörlüğünü yapmak, darbeye karşı durmak ve o süreci yönetmek çok heyecanlıydı.
Ekip arkadaşlarıma, abartıyor olabilirim, yanlış olabilir, herkes yanına yedek kıyafetlerini alarak haber merkezine koşsun. Darbe oluyor galiba yazarak e-posta gönderdim. Bir yandan Ankara'da Hande'yle konuşuyordum. Bir yandan da inşallah yanılıyorum diyordum.
ÇOCUKLARI EŞİME EMANET EDİP ÇIKTIM...
Karşıya geçmek problem. Eşime dedim ki ben gidiyorum, ne olduğunu bilmiyorum. Bu bir darbe. Ama ben bu darbeye kişisel ve editoryal olarak karşıyım. Bu duygumu her aşamasında yayında da söylerim. Ne olacağı bilinmez, neticede ülkede darbe girişimi var. Çocukları ona emanet ettim.
Yollar kapalı. Kandilli'ye indim. Deniz yoluyla Ataköy'e geçtim. Kimse almıyor arabasına. Sonunda bir taksi buldum. Yayın devam ediyordu. Gelirken kafamda her ihtimale karşı B planım hazırdı. Yayın gidebilir, burası basılabilir, ne yapmalıyız?
ASKERLER GELİNCE EŞİMİ ARADIM VE...
İki arkadaşımla toplantıdaydık. Helikopter sesi duyduk. Ateş ederler mi diye de korktuk. Helikopter indi, askerleri gördüm ve eşimi aradım: Sakin ol, sakın panik yapma. Binaya askerler giriyor, çocukları televizyon karşısından çek dedim. Tabii ki çekilmemişler.
Yayını başka bir noktadan sürdürebilirdik. Ankara'ya devredebilirdik. Ya da sosyal medyadan. Bilgisayarları, telefon şarjlarını hazır ettik. Gerekirse sadece sosyal medya üzerinden yayın yapacağımız yerler bulacaktık, arkadaşları görevlendirdik.
Sonra rejiye geldim. Buradaki arkadaşlarla konuştum. Biz bu yayını teslim etmeyeceğiz, bana bırakın" dedim. Hepimizin mottosu aynı; yayın namustur.
ASKERLERE "DURUN BENİM SİZİN YAŞINIZDA OĞLUM VAR" DEDİM
Gelen askerlere durun! benim sizin yaşınızda oğlum var, gelin vazgeçin bundan" dedim. Bana "Emir aldık, emir demiri keser" yanıtı verdiler. Ben de, 'Kanunsuz bir emri uygulamama hakkınız var. Gelin bu işten vazgeçin' dedim.
Bizim kata bir de yüzbaşı geldi. O da sert ifadelerle tehdide devam etti. Bu sırada gerekli hazırlıklar yapılıyor. Başak Şengül de yayındaydı. Başak'a; 'askerler geldi, yayın gidebilir' dedim. O sırada rejideki arkadaşlar rejiyi kilitledi. O sırada cebime telsiz yaka mikrofonunu koymuştum. Bir yandan anlatıyor tarihe not düşüyorum.
ÖZEL HAREKATIN ELEKTRİĞİ KESMESİNE İZİN VERMEDİK
Bina müdürü aradı, 'Özel Harekat polisleri aşağıda, elektriği kesmemizi istiyorlar, operasyon yapacaklar' dedi. Yüreğim ağzıma geldi. 'Buna asla izin vermem, sen de izin verme' dedim. Arkadaşlarımın hepsi benim sorumluluğumda, böyle bir şey olamaz.
Bu sırada bir yandan yayın gidiyor, en azından ses gidiyor. Sonra herkesi tahliye etmeye başladık. En son ben çıkacaktım. Doğrusunu isterseniz, biraz da kimse heyecandan bir şey yapmasın diye kontrol altında da tutuyorum.
Yavaş yavaş çıkıyordu arkadaşlarımız, o sırada bir silah patladı. Ardından kalabalık geldi. Darbeye karşı olduğunu, bizi korumak istediklerini söyleyen bir kalabalık. Ben binanın bir köşesinden cebime koyduğum mikrofonla olayları anlatmaya, yayını yapmaya devam ettim. Sonra askerler etkisiz hale getirildi, kalabalık dağıldı. Ben de stüdyoya geçip yayını devraldım.
"MEDYA ONUR ÖDÜLÜ'NÜ CNN TÜRK KANALINA VERMEYİ UYGUN GÖRDÜK"
Programın ikinci bölümü olan ödül töreni ise saat 20.00'de Menteşe'deki CNS Tesisleri'nde gerçekleştirildi. Halk oyunları gösterisiyle başlayan gecenin açılış konuşması MGC Başkanı Süleyman Akbulut tarafından yapıldı.
MGC olarak her yıl 24 Temmuz'da düzenledikleri geleneksel 'Basın Bayramı ve Medya Başarı Ödülleri' gecesini, ülkemizin içinden geçtiği olağanüstü günlerin hemen sonrasına rastlaması nedeniyle ileri bir tarihe ertelediklerini belirten Başkan Akbulut, şöyle konuştu:
"Eğer 15 Temmuz darbe girişimi sürecini yaşamamış olsaydık şu anda konuşmalarımızı basında sansürün kaldırılışı ve basın özgürlüğü üzerine yapıyor olacaktık. Ancak 15 Temmuz darbe girişimi süreci ve sonrasında yaşananlar geldi bizim ertelediğimiz gecenin ana gündemi oluverdi. Ülkemizi derinden sarsan 15 Temmuz darbe girişimi gecesi özellikle haber kanallarımız milletin ve demokrasinin sesi olmuştur. Yani Türk Medyası darbenin karşısında ve demokrasinin yanında olmuştur. Bu anlamda yönetim kurulumuzca demokrasinin sesi olan meslektaşlarımızı ödüllendirmek istedik.
Biz Muğla Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu olarak o gece demokrasinin ve milletin sesi olan tüm haber kanallarımıza teşekkür ediyoruz. Ancak CNN Türk'ü bu gece için ayrı tutmak istedik. Gerek CNN Türk Ankara temsilcisinin Cumhurbaşkanıyla FaceTime üzerinden yaptığı bağlantıyı ekranlara taşıyan ilk gazeteci olması ve bu bağlantının 15 Temmuz'un en önemli kırılma noktalarından biri olması, gerekse kanalın darbeci askerlerin fiili müdahalesine maruz kalmasına rağmen, son ana kadar ekranını karartmama konusunda verdiği mücadele ve habercilik adına göstermiş oldukları refleks, CNN Türk'ü diğer kanallardan ayrı tutmamızın en önemli nedenlerinden oldu. Bu anlamda biz de MGC olarak 2016 yılı 'Medya Onur Ödülü'nü CNN Türk'e vermeyi uygun gördük.
Bunun yanında darbecilerin 1 numaralı hedefi olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyib Erdoğan'ın Marmaris'te o geceye dair basına yaptığı ilk açıklamayı takip eden Marmaris'te görev yapan meslektaşlarımızı da unutmadık. Marmaris'te değişik yayın kuruluşu ve yaygın haber ajansları adına darbecilerin hedefindeki demokratik yollarla halkın oyuyla seçilmiş Cumhurbaşkanının sesini ülke ve dünya kamuoyuna duyurma amacıyla takip eden 8 arkadaşımızı ödüllendirdik."
AKTAŞ'A MGC ONUR ÖDÜLÜ
Akbulut'un yaptığı konuşmanın ardından ödül törenine geçildi. 15 Temmuz darbe girişiminin karanlık gecesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın cep telefonu üzerinden yaptığı görüntülü bağlantıyı ekranlara taşıyan, darbeci askerlerin fiili müdahalesine maruz kalmasına rağmen, son ana kadar ekranını karartmama konusunda verdiği mücadele, demokrasiye ve çok sesliliğe inancıyla habercilik adına göstermiş olduğu hassasiyet nedeniyle CNN Türk Genel Müdürü Erdoğan Aktaş'a MGC Onur Ödülü MGC Başkanı Süleyman Akbulut tarafından, 15 Temmuz Darbe Girişimi sürecin de darbeye karşı duruşu ve demokrasiye olan inancı nedeniyle Muğla Valisi Amir Çiçek'e ödülü Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı Yılmaz Karaca tarafından verildi.
DHA MUHABİRLERİ DE ÖDÜLLENDİRİLDİ
Gecede ayrıca DHA Marmaris Muhabiri Ali Gündoğan'a 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ilk açıklamalarını kamuoyuna duyuran gazeteciler arasında yer aldığı için ödül alırken; DHA Bodrum Muhabiri Nilüfer Demir 'Aylan Bebek', DHA Milas Muhabiri Oktay Çayırlı 'Giden Bir Can' adlı fotoğraflarıyla fotoğraf dalında, DHA Muğla Muhabiri Cavit Akgün ise, 'Bravo Sana Komutanım' ile haber dalında ödül aldı. Gündoğan'a ödülünü CNN Türk Genel Müdürü Aktaş, Çayırlı ve Akgün'e ise CNN TÜRK Haber Müdürü Ali Güven verdi.
GAZETECİLER GEDERASYONUNDAN KAPATMA VE BASIN KANTI ELEŞTİRİSİ
Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı Yılmaz Karaca ise, ülkemiz gündemini değerlendirerek, özellikle basın sektöründe yaşanan gelişmelere değindi. Karaca, Basın İlan Kurumu'nda ömür boyu sürebilecek olağan üstü bir hal ilan edildiğini savunurken, konulan bir maddede, "Devlet, hükümet için, Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünü engelleyen her gazetenin ekmeğini ömür boyu keserim" denildiğini, devlete karşı hiçbir olumsuzluğu olmayan televizyon, gazete ve radyoların kapatıldığını 250 kadar gazetecinin basın kartları iptal edildiğini söyledi.