Medyaspot( Ankara)

 Saadet Partisi (SP)  İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Cihangir İslam, Meclis’te düzenlendiği basın toplantısında, hakkında Cumhurbaşkanına hakaret suçlaması geri çekilen Şehit Anneleri Derneği Başkanı Pakize Akbaba’ya dikkat çekti ve “Hukukun keyfi hizmete mahsus alana dönüştüğünü daha iyi ne gösterebilir? Ayrıca iktidar ehlinin Sayın Akbaba'ya dava açmaktan vazgeçmesi bu konuda imana geldiğini göstermiyor. Sayın Akbaba'yı mahkum ettirmenin kamuoyunda yol açacağı tepkiyi bildiklerinden vazgeçtiklerini dürüstçe itiraf etmeliler” dedi.  “Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasında furya devam ediyor” diyen İslam, “ Evren, Demirel, Özal, Sezer ve Abdullah Gül dönemlerinin toplamından tam on kat fazla, 17.406 dava açıldı” diye konuştu.

SP’li Cihangir  İslam’ın basın toplantısındaki ana başlıklar şöyle.

İstanbul’da ve Antalya’da yaşanan toplu intiharlar toplumda yaşanan çözülmenin ve ekonomik sıkıntıların boyutunu gözler önüne seriyor. Toplumun yok sayılanları akıl almaz bir karar verip hayattan kopmayı seçiyor. Toplumun vicdanını köşeye sıkıştırarak hükümete mesaj vermek istiyorlar. Çok üzücü bir yol. Oysa yaşayarak itiraz edilir. Tepki göstermek için yaşamak gerek. Facia olansa bir intihar diğerini tetikliyor. Harman yakan kıvılcım gibi. Bütün bunlar olurken iktidar partisinin etkili ve yetkili isimleri kıyıda köşede kıkır kıkır gülüyor. Yaşanan felaket umurlarında bile değil. Kendi müreffeh hayatlarına bakıp Türkiye'nin güllük gülistanlık olduğunu anlatıyorlar. Ülkeyi yangın yerine, hatta cehenneme çevirdiklerinin farkında bile değiller. Fark edenlerse elindeki statüye kaybetmemek için gerçeği inkar ediyor.

Şehit Anneleri Derneği Başkanı Pakize Akbaba’ya hakaret davası

Cumhurbaşkanına hakaret suçundan Şehit Anneleri Derneği Başkanı Pakize Akbaba’ya dava açıldı. Sonra bunun yanlışlıkla olduğu söylenip suçlama geri çekildi. Akbaba'nın şehit annesi olduğunu bilmiyorlarmış.

Hukukun keyfi hizmete mahsus alana dönüştüğünü daha iyi ne gösterebilir? Ayrıca iktidar ehlinin Sayın Akbaba'ya dava açmaktan vazgeçmesi bu konuda imana geldiğini göstermiyor. Sayın Akbaba'yı mahkum ettirmenin kamuoyunda yol açacağı tepkiyi bildiklerinden vazgeçtiklerini dürüstçe itiraf etmeliler. Çünkü cumhurbaşkanına hakaret suçlamasında furya devam ediyor. Evren, Demirel, Özal, Sezer ve Abdullah Gül dönemlerinin toplamından tam on kat fazla, 17.406 dava açıldı.

OHAL'e tepki bildirisini imzalayanlara dava

CHP PM'nin 2016'daki toplantısında OHAL'e tepki bildirisine imza atan 60 üyeden 35'i hakkında cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla dava açıldı. 25 milletvekili hakkında fezleke düzenlendi.

Anayasal güvence altındaki düşünce ve onu ifade etme hürriyetini yokeden bu uygulamalarla Türkiye hızla demokrasiden kopuyor. O yüzden dünyada melez rejim olarak anılıyoruz artık. Yani seçim düzenleyen otoriterlik rejimi. Bu durumun sürdürülemez olduğunu herkes gibi muktedirler de görüyor. Bu iktidarın çevresinde toplanan sivil toplum da. O nedenle batan gemiyi terk etmeleri an meselesi.

OHAL Komisyonu Başkanı Salih Tanrıkulu’nun Açıklaması

Takipsizlik ve beraat kararı almış olan KHK’lıların işlerine iade edilmemesi hakkında “Anayasada belirtilen devlete sadakat yükümlülüğü de dikkate alınarak yapılan değerlendirmede, cezai sorumluluğun bulunup bulunmadığından bağımsız olarak karar verilmektedir.” Şeklinde hukuk dışı açıklamalarıyla bizi şaşırtmamaya devam etmektedir. Daha önce benzer bir hukuk dışılığı Naci Bostancı’dan duymuştuk. O da KHK’dan ihraç olup mahkemelerden beraat alanlar hakkında “Devletin aklında şüphe kaldı” şeklinde bir açıklama ile yaklaşmıştı. Hukukla uzak yakın ilgisi olmayan bu keyfi değerlendirmelerle insanların hayatı karartılmaya devam ediyor. Anayasasına hukukun üstün olduğunu yazmış bu ülke böyle bir keyfiliğe izin veremez.

Rabia Naz davasını takip eden gazetecilere gözaltı

Rabia Naz’ın şüpheli ölümünü araştıran TBMM Komisyonunu takip eden gazeteci Canan Coşkun ve belgeselci Kazım Kızıl Giresun Eynesil’de gözaltına alındı. Bu sabah da baba Şaban Vatan gözaltına alındı. Rabia Naz’ın ölümü araştırıldıkça nedense birileri daha da panik yapıp, delilleri kaybettikleri gibi olayı takip eden kişilere de gözdağı vermeye çalışmaktadır. Bu gözaltıların gerekçesi nedir? Bu kızımızın katil veya katillerini bulana kadar bu işin peşini bırakmayacağız!

Ahmet ALTAN tekrar tutuklandı

Yargıtay 16. Ceza Dairesinin daha önce "darbeye teşebbüs" suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları hükmünü bozmasının ardından yeniden yargılama yapan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, bozma ilamı doğrultusunda sanıklarla ilgili bu kez "silahlı terör örgütü üyeliği ve örgüte yardım" suçlarından yargılanmasına karar verdi. Sonuç olarak Sn. Ahmet Altan'a 10 yıl 6 ay ve Sn. Nazlı Ilıcak'a da 8 yıl 9 ay hapis cezası verilirken, tutuksuz sanık Sn. Mehmet Altan'ın da beraatına hükmedildi. Bu kararın üzerinden 1 hafta geçtikten sonra Ahmet Altan tekrar gözaltına alındı. 26. Ağır ceza karar veriyor, savcı itiraz ediyor ama reddediliyor. 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ne 1 gün önce atanan yeni başkan tarafından tekrar tutuklanma kararı alınıyor. Bu hukuk cinayetinin ortadan kalkması için Adalet Bakanı’nı ve hükümeti göreve davet ediyorum. Ergenekon, KCK, FETÖ gibi davalar ülkemizde siyasi iktidarın kendine muhalif duran kesime yönelik bir cadı avına dönüşmektedir. Bazen Türkan Saylan gibi kişiler, bazen seçilmiş HDP’li milletvekilleri, bazen de Ahmet Altan, Ali Bulaç ve Nazlı Ilıcak gibi kişiler iktidar tarafından akıl almaz suçlamalarla itham edilmekte ve tutuklanmaktadır. Hukuku bu şekilde kullanamayız arkadaşlar!

Kayyum Atamaları

Son kayyum atamalarıyla beraber HDP’nin 3 Büyükşehir, 1 il, 16 ilçe belediyesi olmak üzere 20 belediyesine kayyum atandı. Anlaşılıyor ki Kitlesel eylem ve tepkiler oluşmasın diye haftada birkaç belediyeye kayyum ataması yapılmakta. Demokratik seçimlerle gelen belediye başkanlarına yönelik kayyum atamaları, hukuki değil tamamen siyasi gerekçelerle açıklanabilir. Daha önce Kızıltepe Belediye Başkanına tebligat dahi yapılmadan kayyum atanmış ve belediye başkanı bir polis tarafından belediye binasına dahi alınmamıştı.

İtibardan tasarruf olmaz yaklaşımı

Yaklaşık 500 milyar dolar dış borca rağmen itibardan tasarruf olmaz sloganıyla savurganlık ve israf devam ediyor. Katar'ın hediye ettiği uçak dahil 13 uçak, kamuda 130 binden fazla araç, 2020 bütçesinden Saraya örtülü ve yedek ödenek dahil 14,1 milyar TL. Harcama kalemleri saymakla bitmiyor. İsraf listesine her geçen gün yenileri ekleniyor. Ahlat ve Marmaris’te yeni yapılan Saray’lar ekonominin gidişatından hala ders çıkarılmadığını gösteriyor. Bunun bedelini de milletimiz ödüyor.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişle birlikte Cumhurbaşkanlığı’nın bütçe ödeneklerindeki on yıllık artış yüzde 2 bin 659 oranında oldu. 2012 yılında 138 milyon lira olan Cumhurbaşkanlığı ödeneği, Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildiği 2014 yılında 199 milyon liraya çıktı. 2015 yılında yüzde 99’luk rekor artışla ödeneği 397 milyon liraya çıkan Cumhurbaşkanlığı’na 2016 yılında 434 milyon, 2017’de 648 milyon, 2018’de 845 milyon lira ödenek verildi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişle birlikte bir önceki yıla göre yüzde 231’lik artışla ödeneği 2,8 milyar TL’ye çıkan ödenek, açıklanan Orta Vadeli Mali Plan’a göre artış trendini sürdüreceK