Demirtaş, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, geçen hafta İstanbul'da düzenlenen Anayasa konulu konferansın sonuç bildirgesinin, Türkiye'nin nasıl bir anayasayı, hangi yol ve yöntemlerle hazırlayacağı sorusuna ışık tuttuğunu söyledi.
Söz konusu bildirgenin, farklı kesimlerin kendilerini bulabileceği bir anayasa hazırlanması konusunda önemli bir belge niteliği taşıdığını ifade eden Demirtaş, “Eğer herkesi kucaklayan bir anayasa yapılmak isteniyorsa, Meclisin temsil kabiliyetinin güçlü olması gerekir. Bunun için de yüzde 10 seçim barajı kaldırılmalı” dedi.
Yeni anayasa hazırlanması konusunda fikir özgürlüğünün de göz önünde bulundurulması gerektiğine işaret eden Demirtaş, ancak Türkiye'de çok sayıda kişinin yalnızca düşüncelerinden dolayı cezalandırıldığını öne sürdü. Demirtaş, sanatçılar Ferhat Tunç ve Pınar Sağ'ın da bu kişiler arasında olduğunu savundu.
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünce “Türkiye'de kadının durumu” konulu rapor hazırlandığını belirten Demirtaş, raporun, Türkiye'nin nasıl yönetildiğinin bir karnesi olduğunu ifade etti. Demirtaş, raporun aynı zamanda, Ak Parti'nin topluma, bireye, kadına yaklaşımının da bir göstergesi olduğunu öne sürdü.
Rapora göre, Türkiye'de halen 4 milyon kadının okuma yazma bilmediğini belirten Demirtaş, “AKP açısından bilmesi de gerekmiyor. Onlara göre kadının
yeri okul, iş alanı, siyaset değil zaten. Bu nedenle AKP bundan rahatsızlık duymayacaktır” dedi. Demirtaş, söz konusu raporda Türkiye'de çalışan kadın sayısının ne kadar az olduğuna da işaret edildiğini dile getirdi.
Sözleşmeli öğretmenlerin durumuna değinen Demirtaş, hükümetin daha önce kadro sözü vermesine rağmen bu öğretmelerin yaşadığı dramın devam ettiğini söyledi. Sözleşmeli öğretmenlerin adeta birer köle gibi kullanıldığını savunan Demirtaş, Yozgat'ta kan kanserinden ölen bir öğretmenin, hastalığı döneminde, 30 günden daha fazla rapor hakkı olmaması nedeniyle sözleşmesinin feshedildiğini kaydetti.
“GÜÇLÜDEN YANA TAVIR KOYACAK”
Ortadoğu'da son günlerde yaşanan gelişmelere karşı hükümetin bir haftadır sessiz kaldığını ileri süren Demirtaş, bu sessizliğin tuhaf bir durum olduğunu söyledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, bugünkü grup toplantısında konuyla ilgili görüşlerini açıkladığını belirten Demirtaş, şöyle devam etti:
“Ama bir haftadır suskunluğun özel bir nedeni var. Çünkü kimin kaybedip, kimin kazanacağını görmek istiyor. Güçlüden yana tavır koyacak ya... Önce izliyor. Eğer diktatör Mübarek halkı bastırırsa, Mübarek'i kutlayacak. Yok eğer halk baskın çıkar, uluslararası kamuoyu da halktan yana tavır alırsa, kendisi de halktan yana tavır alacak. Şimdi nihayet gördü ki Mübarek'in koltuğu sallanıyor. 'Dostum Mübarek' dediği, her seferinde sarılıp, öpüp kokladığı Mübarek'in koltuğu sallanınca, bugün Mısır halkından yana tavır koydu nihayet.
İkinci nedeni, Türkiye ile Mısır, Tunus, İran, Irak, Sudan ilişkilerinde, 'tencere dibin kara, seninki benden kara' ilişkisidir. Bu yüzden sesini çıkaramıyor. Mübarek 30 yıldır diktatörlük adı altında Mısır halkına zulüm yapıyor. Suriye, İran da aynı şeyi yapıyor. Uluslararası Ceza Mahkemesinin, soykırım suçu ile hakkında yakalama kararı çıkarttığı Sudan Devlet Başkanı'nı siz burada ağırlıyorsunuz. Dolayısıyla böyle bir yönetim anlayışının, oradaki diktatörlüklere karşı çıkma şansı yoktur.”
Başbakan Erdoğan'ın, Mısır'daki durumu değerlendirirken, “Biz kendimiz için ne istiyorsak, kardeş halklar için de onu istemeliyiz” dediğini belirten Demirtaş, “Kardeş Kürt halkı için neden aynı şeyi istemiyorsun? Mübarek için, 'Halktan gelen değişim taleplerine sessiz kalınamaz' diyor. Mısır'la ilgili söylediklerini Türkiye için, kendi halkı için söylesin, ben kendisini ayakta alkışlayacağım” diye konuştu.
“HİÇ KİMSENİN GARANTİSİ YOK”
Başbakan Erdoğan'ın, daha önce kendisini destekleyen entelektüel, aydın ve yazarlara “saldırdığını, hakaret ettiğini” ileri süren Demirtaş, şöyle devam etti:
“Şimdi AKP'nin devrimi, kendi çocuklarını yemeye başladı. Hiç kimsenin garantisi yoktur bu ülkede. Bugün AKP'de görev yapan, AKP çatısı altında siyaset yapanlar da dahil, yarın bu Başbakan tarafından üstünüzün çizilmeyeceğinin, içeri atılmayacağınızın garantisi yoktur. Çünkü Başbakan tek adam olmak istiyor. Başkanlık sistemi tartışması, bundan kaynaklıdır. Tek adam olabilmek için etrafındaki herkesi çizmeye, herkesi tasfiye etmeye hazır bir zihniyetle kendi kafasındaki Türkiye'yi yaratmaya çalışıyor. Bütün bu halleriyle Başbakan'ı, 'çelişkiler sultanı birinci Erdoğan' ilan etmek lazım.”
Demirtaş, Erdoğan'ın 1993 yılındaki bir röportajında, başkanlık sistemine ilişkin değerlendirmesinde, “Başkanlık sisteminin ortayı çıkışı, bir özentinin sonucu ya da Amerika emperyalizminin bize bir tavsiyesidir” dediğini söyledi. Selahattin Demirtaş, insanların değişebileceğini ancak samimi olmaları gerektiğini kaydetti.
Başbakan Erdoğan'ın “Muhteşem Yüzyıl” adlı diziyle ilgili değerlendirmesinde de çelişkiye düştüğünü iddia eden Demirtaş, “(Osmanlı'ya ciddi bir saygısızlık yapılmaktadır) diyor. Hiçbir şeye tahammülü yok. Aynı dizi 'Kürdistan' sözcüğünü çıkardı metinden. Şimdi merak ediyorum, tarihimiz konusunda duyarlı Başbakan ne diyecek?” diye konuştu.
“BOSNA'DAKİ KONUŞMASINI YAPMASINI İSTEYECEĞİZ”
TBMM'de hakikatlerin ortaya çıkarılması için araştırma önergeleri verdiklerini, bu önergelerin Ak Parti milletvekillerince reddedildiğini belirten Demirtaş, buna rağmen kendilerinin, “karanlıktan yana” olarak gösterilmeye çalışıldığını savundu.
Yarın Bitlis'in Mutki ilçesinde, insan kemiklerinin bulunduğu bölgeye gideceklerini, buradaki toplu mezarlarda, “hükümetin çelişkili yaklaşımını ortaya koyacaklarını” ileri süren Demirtaş, “Ve Başbakan'dan şunu isteyeceğiz: 'Bosna'da yaptığınız konuşmayı lütfen gelin Mutki'de yapın' diyeceğiz” dedi.
Demirtaş, bir aydır konunun gündemde olduğunu ancak Erdoğan'ın ve Genelkurmay Başkanlığının bir açıklaması olmadığını söyledi. Ellerinde toplu mezarların krokileri olduğunu iddia eden Demirtaş, bunların açılması için çaba sarf edeceklerini ifade etti.
TBMM Genel Kurulunda görüşmeleri devam eden “torba tasarıya” da değinen Demirtaş, tasarının bir “facia” olduğunu, Genel Kurul görüşmelerinde muhalefetlerini sürdüreceklerini sözlerine ekledi.
1 ŞUBAT 2011