Türkiye'nin terör ile mücadelesinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilen 33 erin şehit edilmesi olayı, 24 Mayıs 1993 tarihinde yaşandı. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki problemleri fark eden 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, PKK mensuplarının dağdan inmesi için projeler üretti. O dönemde Kürtçe konuşma yasağını kaldıracağını açıkladı. Özal'ın açıklamaları örgütte olumlu yankı buldu. Abdullah Öcalan, Lübnan'da bulunan Bekaa Kampı'nda basın açıklaması yaparak tek taraflı ateşkes ilan etti. Herkes bir çözüme doğru gidileceği ümidini taşımaya başladı. Ancak 17 Nisan 1993 tarihinde Turgut Özal hayata gözlerini yumdu. Görüşmeler askıda kaldı. Barış ve huzur ortamından rahatsız olan ve bir 'Kürt-Türk' çatışması çıkarmak isteyen güçler 24 Mayıs'ta Bingöl'de sahne aldı ve 33 askerimiz hain saldırıda şehit düştü. PKK'nın bu eylemiyle birlikte yeşeren umutlar tamamen kayboldu. O dönemde söz konusu eylemi PKK'nın içinde bir grubun işlediği ifade edildi. Olayın olduğu tarihte örgüt içerisinde yer alan tanıklardan 'Galip', iddianamede, 'askerlerin korumasız ve silahsız olarak tehlikeli bir bölge üzerinden gönderilmesine kişisel olarak hiçbir zaman anlam veremediğini' anlatıyor. Ergenekon soruşturması sırasında Adnan Akfırat'ın evinde çıkan bir belgede de olaylara ilişkin yeni bilgiler ortaya çıktı.
SÖZDE VATANSEVER'İN ŞOK FOTOĞRAFLARI
Aksiyon'un bu haftaki sayısında, bu belgedeki bilgiler aktarılıyor. Doğu Perinçek'in 33 erin şehit edilmesinde azmettirici bir rol üstlendiği, 1991'de ziyaret ettiği PKK kampında Öcalan ile anlaştığı ve örgütün ikinci lideri konumunda bulunduğu bilgisine yer veriliyor. Bunun yanı sıra PKK'lı 'Kendal' kod adlı bir örgüt mensubunun, PKK'nın siyasi kanadı olarak bilinen ERNK'nın yönetimine vermiş olduğu raporda da Doğu Perinçek ve Akın Birdal'ın örgütün silahlı milisleri olduğu belirtiliyor. Örgütün hazırladığı el yazısı ile yazılmış bir başka dokümanda ise "Doğu Perinçek isimli şahsın PKK örgütünün bir neferi olduğu ve liderin (Abdullah Öcalan) ona duyduğu güvenin tam olduğu, Türkçülük hareketinin yok olması çalışmalarında kendisinin örgütten daha fazla çaba sarf ettiği..." ifadeleri dikkat çekiyor.
Abdullah Öcalan'ı imha etmemize engel oldular
Ergenekon soruşturması kapsamında kendi talebi üzerine ifadesine başvurulan eski MİT Müsteşarı Mehmet Eymür de Perinçek'in yabancı servislerle ilişkisi olduğuna dikkat çekiyor. Bir dönem bu grubu takip altına aldığını ve birtakım bağlantılara ulaştığını ifade eden Eymür, "Türkiye'de iki tane İngiliz ve Amerikalılara çalışan casus yakalandı. Bunlardan biri Doğu Perinçek grubu ile doğrudan ilgiliydi. Bu şahıslardan biri emekli Albay Turan Çağlar, diğeri ise MİT'te görevli emekli Kurmay Albay Sebahattin Savaşman idi. Doğu Perinçek her ikisine de sahip çıktı." diyor. Eymür, Abdullah Öcalan'ın öldürülmesi planının da yabancı istihbarat servisleri ile ilişkisi olan bazı kişiler tarafından bozulduğunu söylüyor. Devletin bir dönem Öcalan'ın yok edilmesi operasyonunu dış güçlere bıraktığının ve bunlar için büyük paralar ödendiğinin altını çizen Eymür, bu girişimlerden bir sonuç alınamadığını anlatıyor.
Öcalan'ın avukatı: Perinçek'le görüştüm
Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın eski avukatlarından Doğan Erbaş, Doğu Perinçek ve Tuncay Güney'le bir görüşme yaptığını, ancak bu görüşmenin Öcalan'ın yakalanmasının ardından gerçekleştiğini söyledi. Ergenekon soruşturmasının kilit isimlerinden Tuncay Güney'in polise verdiği ifadelerde, terör örgütü PKK ile Veli Küçük ve Doğu Perinçek arasında ilişki olduğu ileri sürülüyor. Doğan Erbaş, görüşmeyi doğruluyor ancak burada da kesinlikle bir pazarlığın olmadığını anlatıyor. Perinçek'in isteğiyle Ulusal Kanal bürosunda bir görüşme yaptıklarını belirten Erbaş, "Görüşme, müvekkilimin mahkemedeki düşünceleri ve çağrıları üzerine oldu." diyor.(Bugün)