O, Kürtler, Türklerin korkuları, Serv sendromunu anlaşılmalı dedi, eleştirildi. Olağanüstü kongrede başarısız olduk deme cesaretini gösterdi. Kürt sorununun çözümü için bugünleri 'tarihi fırsat' olarak değerlendiriyor. Aysel Tuğluk ile Yenişafak Gazetesi'nden Murat Aksoy çok çarpıcı bir röportaj yaptı. İşte en önemli bölümleri: DTP'nin kapatılması davası kabul edildi, siz DTP'nin kapatılmasını mı istiyorsunuz?
Kapatma süreci hukuki olmaktan çok siyasidir. Türkiye geçmişte uyguladıklarını tekrar yapıyor. Bu zaman ve itibar kaybıdır. Çünkü DTP kapatılmadan yenisi kurulur. Biz siyaset yapmak istiyoruz. Hangi partili partisini kapattırmak ister ki? Partimizi değil kapatmak, aksine siyaset alanını genişletmek için çaba gösterilmelidir.
ASKERLERİN TESLİMİ TAM BİR KURGU
8 askerin Türkiye'ye getirilmesi ile ilgili hakkınızda fezleke hazırlandı... Evet, tamamen o gençlerin hayatıyla ilgili kaygı duyduğum için gitmek gerektiğini düşündüm. İnsani bir refleksti. Ancak, giderken duyduğum bu heyecanı, orada uluslar arası bir kurgu olduğunu fark ettiğimde yitirdim. Ne ABD'nin, ne de bu işe karışmış diğer güçlerin uluslararası çıkarlarına bulaşmak istemezdim. Tek tesellim o gençlerin dönmesi ve ailelerinin sevinci oldu diyebilirim. Biz Kürt sorununun çözümünü istiyoruz. Dağdakilerin silahları bırakmasını sağlamak istiyoruz. Bunun bedeli neyse ödemeye hazırız. Birlikte yaşamak için birlikte çalışalım diyorum...
Ankara'nın kuralları şahinlik kaldırmaz
Güvercinler gitti, şahinler mi geldi yönetime?
Bu konuda çok yazıldı. Ama bence meselenin kategorize edilmemesi gerekiyor. Ben bunu farklı vizyona, farklı mizaç ve mantık yapısına sahip olma ile açıklıyorum. Bu anlamda herkesin siyaset yapma tarzı farklıdır. Ve göreve gelen arkadaşların vizyonu ve düşünce yapısı-tarzı bizimkine benzemeyebilir, doğaldır. Ama kim gelirse gelsin siyasetin yapılacağı bir zemin ve sınır var, ona uymak durumunda. Yani söylendiği gibi şahin ya da radikal birileri varsa, bu sınırlar içinde farklı davranma şansı zaten olamaz. Siyasetin kurallarına bağlı kalmak gerekiyor. DTP siyasetini demokratik olgunluk içinde, diyaloga ve uzlaşıya dayalı yürütmek durumundadır. Aksi taktirde DTP ve Türkiye zarar görür. Şunu da söyleyebiliriz, radikalliğin zemini başka bir yerdir. Ankara'da radikal olunmaz zaten! Ben siyasette tutarlılığı, esnekliği ve yaratıcılığı önemsiyorum. Radikalliğin siyasette yarar getirmediğini bizzat yaşayarak öğrendim. Hem biliyoruz ki, çağımız birçok çelişkiyi kendiliğinden çözüyor zaten!
Adaylar liyakate göre belirlenemedi
20 milletvekilinin birçoğu genç ve siyaseten deneyimsiz. Bu adaylar kim tarafından nasıl belirlendi?
Eğer siz siyasetin merkezine demokrasiyi koyuyorsanız, önce demokrasiyi tüm kurum ve kurallarıyla kendi içinizde işletmeniz lazım. Aksi takdirde kamuoyunda inandırıcılığınız kalmaz. Ben seçim sürecinde bu kriterin ihmal edildiğini düşünüyorum. Emek, liyakat ve yeterlilik yerine başka faktörler etkili oldu. Bu kendini güncelleyememiş bir tarz ve kültürün sonucu olarak 20 yıllık siyaset geleneğinin teamüllerine dayanıyor. Ve gelenekler bilirsiniz ki antidemokratik özellikler taşıyabiliyor. Açık konuşalım; 20 yıllık bu gelenekten beslenen bazıları kendilerini partinin sahibi görmeye başlıyor. Benzer kişiler de partinin emek sürecinden geçmeden, partide hiç yer almadığı halde bu yapılara dayanarak kendilerini bir yerlere getiriyorlar ve 'en iyi partili' oluyorlar!. Ben bunu demokratik bulmuyorum, adil de bulmuyorum. Bu yüzden bundan sonra DTP de parti içi demokrasi konusunda daha duyarlı davranmak gerektiğini söylüyorum.
DTP siyaseten nerede duruyor?
Demokratik ve sol kimlikli kitle partisidir. DTP, ne bir İdeolojik-sınıf partisidir, ne de bir aile partisi değildir. Siyaset yelpazesinde kendimizi demokratik ve sol bir kitle partisi olarak tanımlayabiliriz.
Partinizin bu özelliği yeterince bilinmiyor sanırım...
Evet, bunu yeterince ifade edememiş, uygulayamamış olabiliriz ama böyle.
DTP bir blok mu, içinde farklılıklar var mı?
'Hangi DTP?' sorusu doğru bir soru değil. DTP elbetteki homojen değil, özgünlüklerden kaynaklı farklılıklar var. Tarzla ilgilidir. Bu farklılıklara hem DTP hem de Türkiye siyaseti tahammül etmek zorundadır, eğer demokrasi kazanacaksa!
Siyasal önceliklerimizde hatalar yaptık
Neden siyasal önceliğiniz Öcalan'ın koşulları vs. oldu, oysa Güneydoğu'da daha ağır bir tablo var ve siz DTP olarak hiç bu sorunları öncelikli politika yapmadınız?
Bu konular önemli ve DTP bu konularda iyi bir sınav veremedi. DTP kendi içine dönerek bunların muhasebesini yapabilmeli. Bazı sorular sormalı kendine: 1.nerede hata yaptık? 2. hangi hassasiyetlere dikkat etmedik, 3. siyasetin diyaloga, esnekliğe dayanan yönünü ne kadar geliştirebildik, 4. ve en önemlisi de halkın taleplerine cevap verecek politikaları ve projeleri ne kadar gerçekleştirebildik? Her zaman belirtiyorum; önemli bir meseleyi popülist bir dille anlatmaya kalkarsanız, izah edemezsiniz! Bu tür ajite sözlerle halktan coşkulu bir tepki alabilirsiniz, ama aslolan bu halka ne kazandırdığınızdır. Bu dil sorunların çözümüne katkı sunmaz. Aşırı politize edilmiş bir dil kutuplaştırır. Kimi hassasiyetleri karşı karşıya getirmeden, çatıştırmadan bir sağduyuya ulaşmak gerekiyor. Kapatma ve dokunulmazlıklar hususu için belirtiyorum, reste rest çekmek tüm oyunun kaybedilmesine yol açabilir. Bu yüzden başta DTP olarak yaptıklarımız, bu halka, bu ülkeye, bu topluma ne kazandırır diye düşünmek durumundayız. Kendimize şunu sormalıyız, bu halk bizden neyi, hangi hizmeti nasıl yapmamızı bekliyor? Bize oy veren taban kimliğini, kültürünü istiyor ama huzuru da, ekonomik refahı da istiyor. DTP olarak siyasetimizi bu argümanlar üzerinden demokratik olgunlukla kurgulayabilmeliyiz.
Türkiye'nin partisi olmayı başaramadık
Bir başarısızlık yaşandı ve yeniden görev almayı kişisel ahlakım ve siyasi etik gereği doğru bulmadım. Bize oy verenlerin sadece kimlik ve kültür haklar sorunu yok. Bu toplum aynı zamanda huzur, barış ve ekonomik refah da istiyor. Alt yapı, eğitim, sağlık gibi sorunları da var ve bunlarda en az kimlik ve kültürel haklar kadar önemli. Türkiye Partisi olma iddiamız vardı. Bunun için tüm Türkiye'yi kapsayacak, tüm topluma hitap edecek siyaset, politika, tarz, dil oluşturabildik mi? hayır. Bırakın Türkiye partisi olma iddiasını kendisine oy verenleri de yeterince temsil edemedik. Başarısız olduk açıkçası. AK Parti'nin başarısı da burada belki. AK Parti tüm toplumu kavrayabildiği, taleplere sahip çıkabildiği için başarılı oldu
Kürtler de Türklerin korkularını anlamalı
1921-1924 döneminde Türkiye'nin kurulmasında Kürtler Türklerle birlikte mücadele ettiler. Kemalist kesim kendini demokratik bir kimliğe ulaştırmalı ve artık Kürt inkarından vazgeçmelidir. Kürtler de, Cumhuriyet sonrasında barışamadıkları Kemalizmle (yada Kemalistlerle) barışmanın yolunu yaratmalı ve düşman olmaktan çıkarmalıdır. Nasıl Kürtler kendi kültürel kimliğine ve varlığına dönük bir kabul bekliyorlarsa, aynı şekilde Kürtlerde, Türklerin değerlerine de saygı duymaları gerekiyor. Bu birliğin anayasal, siyasal, tarihsel, sosyal ve hukuki zeminleri vardır. Yeni bir ideolojiden bahsetmiyorum. Halklarımızda egemen olan düşüncelerin ortak değerlerini bulmaktan söz ediyorum.