Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ABD'nin başkenti Washington'da bir konuşma yaptı. Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları:
KÜRESEL KRİZ
Kriz uluslararası işbirliği çerçevesinde ortak çalışmalarla aşılabilir. ABD ve diğer uluslararası aktörlerle birlikte çalışmaya ve deneyimlerimizi paylaşmaya hazırız. Sayın Bush'un girişimleriyle oluşturulan G20 zirvesinde G20 ülkelerinin buluşması sağlandı. G20'de bütün beklentiler karşılanabilir mi? Bu da bana göre bir soru işareti. Bugüne kadar Dışişleri Bakanları nezdinde toplanan bu G20 zirvesi bundan sonra liderlerle toplanabilir mi?
GÜVENLİK
Dışişlerinde güvenlikle ilgili aktif bir rol üstlendik. Gerek şahsim, gerek bakan arkadaşlarım Irak'la iyi ilişkiler kurduk. Lübnan'dan savaş sonrası istikrar çabalarında aktif rol oynadık. Suriye - İsrail görüşmelerine aracı oluyoruz. Bu arada Kafkasya İstikrar ve İşbirliği projemizi gerçekleştirmek için çalışıyoruz.
DOST KAZAN DÜŞMAN KAZANMA
Komşularımızla sıfır sorunlu olma hedefimiz var. Onun için de "dost kazan düşman kazanma" ilkesiyle hareket ediyoruz. 6 yıl önce komşularımızla ilişkilerimiz hiç iyi değildi. Yunanistan ile ilişkilerimiz çok kötüydü. Bulgaristan, Suriye, İran, Irak, Kafkas ülkeleriyle de aynı durumdaydık. Bugün bütün ilişkilerimiz gayet iyi konumda. Bu ülkelerle olan bütün münasebetler tabi ki güven ve istikrara dayalı. Bu ilişkelirimiz aynı zamanda dünya barışına katkı sağladığını düşünüyoruz.
ERMENİ SORUNUNDA ABD'DEN YARDIM İSTEDİ
Ermenistan'a önerdiğimiz ortak tarih komisyonuna işlerlik kazandırılmasında ABD'ye de önemli bir sourmluluk düşüyor. Liderlik sorumluluğunu alarak Kafkasları istikrar ve barış bölgesine çevirebiliriz. Kafkasya'nın huzuru için bir platforma ihtiyaç var.
Dağlık - Karabağ sorunu 17 yıldır aşılamıyor. Demek ki yeni bir çözüme ihtiyaç var. Bu da Türkiye ile Ermenistan arasındaki sorun çözülerek aşılabilir.
Biz teklifimizi bütün ülkelere götürdük. Önce Rusya "evet" dedi. Sonra Gürcistan, Azerbaycan "evet" dedi. Ermenistan ile Türkiye'nin milli maçında da Ermeni liderden onay aldık. Daha sonra da bunun teyidini aldık. Sayın Koçaryan'a bir mektup yazarak ortak bir tarih komisyonu teklif ettim. 1 milyonu aşkın tasnif yapılmış belgemiz var. "Sizlerin de belgeleriniz varsa tüm belgeler üzerinde bir çalışma yapılsın. Sonra da siyasiler olarak biz oturup karar verelim. Ama kuru lobilerle, kuru yollarla netice almaya gidilecekse bu iş olmaz." dedim. Sorunları açık yüreklilikle tartışabilmeliyiz.
KIBRIS MESELESİ: ADALET BU MU?
Vermek istediğim samimi mesajlardan biri de Kıbrıs. Türkiye ve Türk tarafı 2004 yılında Kıbrıs sorununun barışçı çözümünü istediğini ispat etmiş ve BM'nin teklifine onay vermiştir. 2004'teki bu çalışmalarda AB üyesi ülkelerin, ABD Başkanı Sayın Bush, Sayın Powel ve BM yetkililerine, başta Annan olmak üzere, "Hazırlanan Kıbrıs planına Kuzey Kıbrıs'tan "Evet" kararı çıkar ve eğer Güney Kıbrıs'tan "Hayır" çıkarsa ne olacak?" dedim.
Şöyle söylendi: "Hiç merak etmeyin. O durumda her iki tarafa da aynı haklar verilecek."
Ancak ilginç olan şu ki, kuzeyden "evet" güneyden ise "hayır" çıktı. Ondan sonra da AB'ye kabul edilen Güney Kıbrıs oldu, cezalandırılan ise Kuzey tarafı oldu. Peki soruyorum: Adalet bu mu? İşin tuhaf tarafı Annan'ın hazırladığı rapor hala ortaya çıkmadı. Bu rapor ortaya çıkarılmalı. Hatta sonrasında AB sürecinde önümüze hep Kıbrıs meselesi getirildi. Nasıl getirirsin bunu? "Eğer Kıbrıs'ta şu şu şu durumları kabul etmezseniz, biz de fasıllarda aç kapa yapamayız." diyorsunuz. Ama biz de bu durumlara evet diyemeyiz! Biz tüm kriterler konusunda derslerimizi iyi çalışıyoruz ve tarih de yapılan tüm haksızlıkları kaydediyor. Eğer olmuyorsa söyleyin, biz AB kriterlerinin adını değiştirir, yolumuza öyle devam ederiz. Eğer olmuyorsa "olmuyor" deyin!
VATAN