Bu yayınlar yayın yasağı getirilmesine rağmen ısrarla sürdürülüyor ve altı üstü 13 kişi olan bir kalabalığın nedenli bir İhtilal yapacakları pompalanınıp duruyor. Bu ulusalcılara karşı başlatılan kötüleme tam da Türba'nın ortayla atıldığ, DTP'lilerin Federasyon isteriz, bizi tanımazsanız dağa çıkarız, Türkiye bölünecek gibi sözlerin söylendiği vesayın Öcalan'ın talimatları gibi bölücülüğün en koyunun yapıldığı, dışarıda çarşaf çarşaf türkiye'nin bölüneceği yazılıp haritaların uçuştuğu bir zaman dilimine denk geliyor. Hiç kimsenin bunlar dikkatini çekmiyor.  Çok enteresan değil mi? Çünkü  insanları cambaza bakmaya zorluuyorlar ama aşağıdan cepler boşaltılıyor. Biz bu konuda fazla yayın yapmamayı yeğledik çünkü olayın arkasından pis kokular geliyordu ve  birileri özellikle bilgi sızdırılmasına göz yumarak istedikleri ve amaçladıklarına ulaşma gayreti  içindeydiler. Bu kokularda ortaya çıkmaya başladı. Göz altına alınanların büyük bir çoğunluğu hemde silahlı ihtilal yapacakları iddia edilen kişiler serbest bırakıldı. Nasıl bir ihtilal olacaksa bunları neden serbest bıraktılar ihtilal yarım kaldı da tamamlasınlar suç üstü yapalım diye mi? İnsanlara mahkemeye çıkmadan linç uygulatırıp  Atatürkçü laiklerden bu oparasyonlarla intikam alınarak taraftarlarının içlerine soğuk su serptiler. Göz dağı vermek istediler. Bir kere işin o faslını geçeceksiniz. Karanlıklarda yaşayanlarla yobazlarla Atatürkçülerin ve laiklerin işi olamaz. Onlar kendi kendilerini tatmin ederler ancak karanlıktan aydınlığa çıkamazlar çünkü büyü bozulur. Gerçekler görünür.
Bizler bu kişileri tanımayız ve hiç bir bağımız ve bağlantımız yoktur. Eğer hakikaten suçları var ve bunlar mehkemede ispat edile biliyorsa o zaman cezalarını çeksinler. Ancak yargılama olmadan insanları zan ve töhmet altında bırakmak bu konuda yapılan söylemlere hiç uymuyor ve savcı yaptığı yasak açıklamasına karşı çıkanlara karşıda hiç bir yaptırımda bulunmayarak adaletin yerlere serilmesine, ciddiye alınmamasına  ve sulandırılmasına yol açıyor. Açmıştır da.

Şimdi gelelim Ajan provakatörün kim olduğuna  onların deyimiyle Ergenekoncuların arasında ne iş yaptığına! Ulusalkanal bu kişinin maskesini de işte böyle düşürüyor.

Danıştay saldırısından sonra ulusalcı diye tanıtılan şahıslardan birine dikkat çekiyoruz. 8 ay önce yapılan  Ümraniye baskınında gözaltına alınıp serbest bırakılan ve Danıştay saldırısında da gözaltına alınıp adından çok söz ettiren emekli yüzbaşı Zekeriya Öztürk. Peki kendini binbaşı olarak tanıtan Zekeriya Öztürk kim? Ergenekon denilen örgütteki görevi ne? İşte bir ajan provakatörün portresi...

"ERGENEKON"DAKİ AJAN PROVAKATÖR M. ZEKERİYA ÖZTÜRK'ÜN PORTRESİ

Teğmenken Hristiyan olmuş, kiliseye gitmişliği ve haç taşımışlığı var. Üzerinde MİT'e, İran ve Barzani yönetimlerine ve çeşitli gizli örgütlere ait 10 kadar kimlik taşıyor. Askeri çevrelerden alınan bilgiye göre, yüzbaşı rütbesindeyken paranoyak tavırları ve davranış bozuklukları nedeniyle TSK'nın adını lekelememesi için ordudan istifaya zorlanıyor. Kendisini "emekli binbaşı", halen de TSK'ya ilişkili ve esrarengiz görevler yürüten biri gibi tanıtıyor… M. Zekeriya Öztürk, Danıştay suikastından sonra şöhret oldu.

Danıştay saldırısından sonra özellikle Fethullahçı ve neoliberal medya tarafından "kilit isim" olarak tanıtılan Muzaffer Tekin'i, arandığını öğrenince teslim olmaması için ikna eden gruptan. Tekin olay akşamı Fenerbahçe Orduevi'nde aralarında Zekeriya Öztürk'ün de bulunduğu grupla yemekte.

Eşinden gelen telefonla evinin polis tarafından arandığını öğreniyor ve hemen evine gitmek istiyor. Ancak grup kendisini kaçması için ikna ediyor. Bu davranış, Tekin'i suçlu durumuna sokmaktan başka bir işe yaramadı. Bütün senaryo bunun üzerine bina edildi ve Muzaffer Tekin Danıştay suikastının baş suçlusu olarak gösterildi.

"Ulusalcı komplo" makarası da bu noktadan başlanarak sarıldı. Ulusal Kanal, o akşam Tekin'le birlikte yemek yiyen ekibin bir MİT ekibi olduğunu saptamış ve Haziran 2006'da bunu ekranlardan duyurmuştu.
Sonrasında Zekeriya Öztürk'ü "ulusalcılık" adına yapılan her türlü provokatif eylemde görüyoruz. Siyah gözlükleriyle gazete sayfalarından hiç eksik olmadı. Son olarak da Ergenekon denilen operasyonda gözaltına alınan isimlerden!
Listede Zekeriya Öztürk'ün varlığı, operasyonun niteliğini gösteren önemli verilerden. Tezgahı kuran Süpernato-Fethullahçı şebekesi, hedefine Öztürk gibilerden hareket ederek ulaşıyor.
Tam burada önemli bir bilgi mevcut. Zekeriya Öztürk, 2005 yılında MİT İstanbul Bölge Müdürlüğü'ne giderek üç buçuk saatlik bir bant doldurdu. Bandın içeriği İşçi Partisi ve Ulusal Kanal hakkında yalan bilgiler.
Öztürk, bu eyleminden önce altı ay Ulusal Kanal'da çalıştı. Bu sırada özellikle İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in çevresine sızma çabasıyla dikkat çekti. Mitinglerde Perinçek'in yanında fotoğraf vermek için büyük gayret gösterdi! Altı ayın sonunda Ulusal Kanal'dan çıkarıldı ve hemen soluğu MİT İstanbul Bölge'de aldı.
Öztürk'ün İşçi Partisi'yle ilgili faaliyeti bununla sınırlı değil. Ulusal Kanal'dayken Parti yönetimine girmek için büyük çaba harcayan Öztürk, ilişiği kesildikten sonra Zaman gazetesinde boy gösterdi. Elbette Perinçek ve İşçi Partisi hakkında yalan bilgiler vermek üzere.
31 Temmuz 2006 tarihli Zaman'ın Öztürk'le görüşmeye attığı başlık şöyleydi: "Perinçek'in sağ kolu: İşçi Partisi içinde hâlâ PKK yanlısı bir yapı var"!
Ergenekon tezgahını iyi anlayabilmek için Zekeriya Öztürk gibilerini kullanan merkezi doğru analiz etmek gerekiyor.
ULUSALKANAL