Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
34,2383
EURO
37,8113
IMKB
8.898,000
ALTIN
2.932,110
 
Hava Durumu ANKARA
19 / 28 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
FETULLAH HOCA TÜRKİYE'YE NEDEN DÖNMÜYOR?
FETULLAH HOCA TÜRKİYE YE NEDEN DÖNMÜYOR?
 
Fethullah Gülen 7 yıldan bu tarafa ABD'de yaşıyor. Fethullah Gülen, hayat sürdüğü Pensilvenya’daki çiftlikte, korunması ve imkanları ile CIA'in 'çok özel' himayesinde olduğu biliniyor. Hakkındaki suçlamada kalktığı halde neden gelmiyor?
 
14.3.2008 - 00:15

Yani Fethullah Gülen görünen o ki ABD'yi mesken tutmuş durumda.
Bu yazı geçtiğimiz yıl yazılmış ve o günden buyana da yazının içeriği hakkında hiç bir tekzip ve açıklama hiç bir yerde yayınlanmamıştır. O günden bu güne tek bir şey değişmiştir.

Hoca efendi yasalarda yapılan değişiklikle kurtarılmıştır. Artık yasal olarak Türkiye'ye gelebilir ancak, onun gelmesi için durum henüz olgunlaşmamıştır. Asker tam olarak ele geçirilememiş. Ancak yıpratmada belirli noktalara gelinmiştir. Yargı yavaş yavaş yön değiştirmektedir. Bunların tamamen olgunlaşmasıyla Hoca efendi tıpkı İran'ın Humeynisi gibi  getirilecektir.

Acaba Gülen'i Atlantiğin öte tarafında tutup buraya getirmeyen şey nedir? Gülen kendisine sayfalarını cömertçe açan kartel medyasındaki demeçlerinde bu konuda çelişkili beyanlarda bulundukça milletin kafası iyice karışıyor. Takiyye üstadı Gülen, duruma göre kimi zaman sağlık, kimi zaman sürgün, kimi zaman da şartların elverişsizliği bahanesine sığınıyor.
"Ülke koşulları müsait değil" ifadesi denklemi çözmeye yetmiyor. Çünkü Gülen finans kuruluşları ile, okulları, basını-televizyonu hatta bakanları-milletvekilleri ile Türkiye'de gerçek anlamda bir iktidardır! Hükümetin en etkili bakanlarından Cemil Çiçek'in ifadesi ile "ne zaman isterse dönebilir" Ancak buna rağmen Gülen dönmüyor? Bu koşullar altında Fethullah Gülen'i CIA'in himayesine alıp, ülkeye dönmekten alıkoyan "derin suç" acaba nedir?
Bu sorunun cevabı ANKA AJANSI'NIN 2003 tarihli haberinde gizli. ABD DIŞİŞLERİ'NİN RAPORU: ''FETHULLAH GÜLEN'İ DEVLET DESTEKLEDİ'' başlıklı ve bu güne kadar tekzip edilmeyen haberdeki şu çarpıcı tesbit gerçek her şeyi açıklıyor: "GÜLEN, 1980'LERİN 1997'YE KADAR DEVLET TARAFINDAN DESTEKLENDİ" ABD Dışişleri Bakanlığı'nın hazırladığı "2003 Uluslararası Dinsel Özgürlük" raporunun Türkiye bölümünde, Tarikatların 1920'lerden bu yana resmi olarak yasak olduğu ifade ediliyor.

Ordu'nun, tarikatları laiklik karşısındaki en zararlı tehditler olarak gördüğü vurgulanırken, tarikatların yaşamaya devam ettiği ve yaygınlaştığına dikkat çekildi.
Milli Güvenlik Kurulu'nun, İslami köktencilikle mücadelesinde, tarikatlara karşı daha sıkı önlemler alınmasını istediği belirtilirken, "Bununla birlikte, bazı önde gelen siyasi ve sosyal liderler, tarikatlarla ve diğer İslami topluluklarla bağlantılarına devam ediyor" ifadesi dikkat çekti.
Raporun bir diğer ilgi çekici bölümünü ise,halen ABD'de yaşayan Nur tarikatı lideri Fethullah Gülen ile ilgili olan kısım oluşturdu. Raporda,"Gülen, 1980'lerin ortalarından, 1997'ye kadar devlet tarafından desteklendi" denildi. Gülen'in, 2000 yılında Terörle Mücadele Yasası'na dayanarak 5 ile 10 yıl arası hapis cezasıyla karşı karşıya kaldığı belirtilen raporda, Gülen'in, orduya sızma teşebbüsü içinde olduğu iddiasına da yer verildi.

Gülen'in 5 yıl içinde bir başka ağır suça karışmaması halinde, davanın düşeceği de anımsatıldı.
ABD Raporunda 1997 yılına kadar Türkiyede derin devletçe kullanılan Gülen’in bu tarihten sonra ABD-İngitere- İsrail ve Vatikan dörtgeninde duble ajan olarak kullanıldığından bahsedip deşifre edecek değil herhalde.
Bu kritik soruya doğrudan cevap olmak üzere, yazılarınn bedeli olarak faili meçhul cinayetin kurbanı olan Dr. Hablemitoğlu'nun yayınladığı "Türkiye'deki Etki Ajanı Borsası:Fethullahçılar"

isimli istihbarat raporundan bir bölümü aktarıyoruz:
"Bizzat kendi yandaşlarının açıklamalarına göre; hocaefendileri yakın zamana kadar Türk devletinin istihbarat örgütlerine ajanlık yapmaktaydı. Bir başka ifade ile gerekli ve önemli bulduğu sakıncasız bilgileri -sırf gizli ilişkilerin ve amaçlarının örtülmesine yönelik olarak (second cover)-Türk ilgili makamlarına iletmekteydi. CIA ile bağlantının gelişmesinden sonra bu tür enformasyon hizmeti, (double-agent) statüsü içinde bir süre devam etti. CIA bağlantısı, Fethullahçıların ve de Hocaefendilerinin yerinde yani kendi vatanlarında taraf değiştirmesi (defection in place) sonucuna yol açtı. Ta ki bu çarpık ilişkiyi Türk Silahlı Kuvvetleri ve MIT farkedinceye kadar!"
İşte Fethullah Gülen'i Amerikalarda yaşamaya iten gerçek neden bu. Raporun ifadesi ile 'double ajanlık' Fethullah Gülen'in Türkiye'ye dönmesinin önündeki en büyük engeldir!
Bir gerçek tüm çıplaklığı ile deşifre ediliyor ama raporun anlattıkları bununla sınırlı değil. İşte bir önemli soru daha : CIA, Fethullah Gülen ve teşkilatına acaba nasıl bakıyor? CIA'nın gözünde bu teşkilatın statüsü nedir?
Rapordan izleyelim:
"CIA nezdinde tüm Fethullahçılar(walk-in) diye tabir edilen bir kategoride tutulmaktadır. Yani kendi ayaklarıyla ve gönüllü olarak ajanlık hizmetine talip olmuşlardır."
Rapora göre hizmet gönüllü gerçekleştiriliyor. Hani en temel 'kutsalınızı' Ayet-i Kerimenin ifadesi ile 'çok az bir pahaya satma' durumu..
Raporda yer alan çarpıcı notları izlemeye devam edelim. Şu cümlelerde hareketin uluslar arası boyuttaki çeşitliliğine ve hizmet zenginliğine! işaret ediyor:"Bir yandan ABD ile ilişkileri sürdüren Fethullahçılar, diğer yandan da Vatikan, Fener Rum Patrikhanesi, Musevi Hahambaşı derken, farklı ülkelerin istihbarat servisleri tarafindan yönetilen-yönlendirilen bir yapı olarak paylaşılmaktadır"
Peki bu kıymetli hizmetin! içeriğinde acaba neler yer alıyor?
Bu hizmeti esas itibarı ile 'coğrafyamızın, Batının taleplerine özellikle dini ve insani olarak hazırlanması' olarak ifade edebiliriz ki bunun bir ayağı da Türk dünyasında icra ediliyor.
Fethullah Gülen hareketi Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından, Sovyetlerin boşalttığı alana göz diken ABD-İngiltere imparatorluğuna hizmet etmiştir. Türk dünyası için "Ilımlaştırılmış İslam", yani "İslam olmaktan çıkmış İslam" formülünü üreten ABD-İngiltere ortaklığı, doğrusu, Fethullah Gülen'den daha iyi bir adres bulamazdı. Türk dünyasında bir anda kurulan Gülen'e bağlı okulların sırrı işte bu ince noktadır! Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit o nedenledir ki, yani bu okulların misyonunu, niçin kurulduğunu, izinleri kimin aldığını, arkasında kimlerin var olduğunu bildiği içindir ki ölesiye avunmuştur! Hatta o günlerde doğan tepkiler üzerine Gülen'in "istiyorsanız Türk Milli Eğitimine devredelim" teklifi de aslında okulların arkasındaki gücü hatırlatma ve "zoru gösterme" amacı taşıyordu.
Hablemitoğlu bu tesbitlerinde yalnız değildir. 1960’lı yıllardan beri Gülen’nin sır ekibinden olan eski misyon arkadaşı Nurettin Veren yolları ayırdıktan sonra içerden gözlemleri ile yerel ajanlıktan sonra küresel ajanlığa terfi etmenin, derin devletten küresel çete ile iş tutmanın hikayesini anlatıyor.İngiliz Kültürüne Katkı Ödülü Türk dünyasında kurulan okullar senelerdir Türk dünyasını Batıya, ille de ABD ve İngiltere'ye bağlama vazifesi görüyor.

ABD'nin gönderdiği ve CIA pasaportu taşıyan 3000 Dolar
maaşlı öğretmenlerin kontrolünde bu okullarda, İngilizce eğitimi ve Batı kültürü aşılanıyor.

Yukarıda bahsettiğimiz raporda ve başka kayıtlarda da yer alan şu bilgi her şeyii, bu okulların kuruluş gerekçesini yeterince izah ediyor:
"İngiltere, Fethullahçıları desteklemekle Türk Müslümanları konusunda da söz sahibi olma niyet ve iradesini ortaya koymuştur. Lord Rotherham, Londra'da, Gülen ve teşkilatının bu konuda yaptığı hizmetler nedeniyle yapılan ödül töreninde Fethullahçıların okul sayısını kendi okulları olarak kabul ile övünerek '50'den fazla ülkede 500'den fazla okulumuz var' demiştir."
Raporda yeralan ve Lord Rotherham'ı heyecanlandıran, Fethullah Gülen'e övgüler dizdiren ödül töreninin başlığını da eklemeden geçmeyelim:
"İngiltere'ye ve İngiliz kültürüne yapılan katkılardan dolayı üstün hizmet ödülü..."
İngiliz kültürüne üstün hizmet nedeniyle verilen nişan ve yapılan takdirler sadece Londra'dan değil, Kazakistan'ın başkenti Almatı'daki İngiliz Büyükelçisi tarafından da bizzat ifade edilmiştir. İşte 1995 Ekim'inde Kazakistan'daki İngiliz elçisinin ağzından sarfedilen övgüler:
"Bu okulları açmak suretiyle İngiliz kültürüne yaptığınız hizmetler ve İngiliz kültürünü yaymakta gösterdiğiniz katkılar için İngiliz milletinin minnettarlığını bildiriyor ve teşekkür ediyoruz."(Yeni Hayat, 1995 Ekim)
Raporda Fethullah Gülen-İngiltere bağlantısına yönelik olarak da şu somut ifadeler yer almaktadır:
"İngiltere'de okul açan ve Londra'da büyük bir merkez kuran Fettullahçılar, İngiltere'nin dahilde yabancılara yönelik faaliyet gösteren MI5 ve dış istihbarat servisi MI6'nın Uzakdoğu'ya yönelik faaliyet gösteren departmanı (CIFE) ve Ortadoğu'ya yönelik faaliyet gösteren departmanı (MEIC) ile okullar konusunda ortak faaliyetler yürütmektedirler."
Fethullah Gülen'in özellikle ABD-İngiltere eksenli istihbarat çalışmalarının odak noktası olması ile ilgili olarak ifade edilen rapordaki şu açıklama da galiba Gülen'in misyonunu deşifre ediyor:
"Fethullahçılar, Türkiye'nin hasmı olan ülkeler için en uygun ve en zengin ajan borsasını oluşturmuşlardır."
Fethullah Gülen'in, "Türkiye'nin hasmı olan ülkeler için en zengin ajan borsasını oluşturması"meselesinin içinin nasıl doldurulduğunu da isterseniz bir başka rapordan izleyelim.1998 yılında yayınlanan MİT raporu, Gülen'in "derin bağlantıları" ile ilgili en ünlülerden birisidir:
"Fethullah Gülen'in CIA'in bölgemizdeki en önemli sivil toplum kuruluşu olduğu, Maliye Bakanlığı müfettişlerinin Fethullah Gülen'in mali kayıtlarını incelemesi, İçişleri ve Dışişleri  Bakanlıklarının ilgili kuruluşlarla yapacakları koordine sonucunda çözülecektir." Raporun söylediğini bir tek cümlede özetleyelim:
Fethullah Gülen CIA'in bölgemizdeki en önemli temsilcisidir.


Fehmi Koru ve Fethullah Gülen

Türkiye’yi Batı emperyalizmi önünde düşürdükleri durum ve sahte kabadayılıkları ile Gül-Tayyip ikilisine daha sonra değineceğim. Dönem başkanı Plassnik ; “Ek Protokolu imzalayan bir devlet olarak, birlik üyesi Kıbrıs’a limanlarınızı açmak zorundasınız” derken, Dış İşleri bakanımız Gül “Kıbrıs meselesi ile AB ayrı mütalaa edilmelidir” diyordu.

Türkiye, Rum Kesiminin AB ye girmesine verdiği onay ile işin içine AB de dâhil olmuştur.

AB Rum kesimini adanın tek sahibi gördüklerini, büyükelçilerinin “Kıbrıs Cumhuriyetinde” olduğunu belirtiyor. AB nin önlerine koyduğu her belgeyi imzaladıktan sonra, “ Kıbrıs” nasıl ayrı mesele olacaktır? AB “Rum Kesimi” olarak almadı ki Rumları, “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak kabul etti. Böyle olduğunu da AKP hükümeti biliyor.

Yaklaşan seçimler dolayısı ile “AB ile olan ilişkileri dondurduk” denileceğine dair “danışıklı döğüş” bir senaryonun gündemde olduğu ise çok yaygın bir şekilde dile getiriliyor.

Gelelim, “ Rabbin Aciz kulu ya da Siyonizmin cemaat ayağı m.Fethullah Gülen ve kumpanyasına. Mesela Fehmi Koru’ya.

Fehmi Koru’yu Zaman Gazetesi başyazarlık yılları, zemin değişikliği ile Yenişafak’a geçiş , “Diyalog ve Hoşgörü “toplantılarına köşesinden destek ve “yerli Bilderberg” “Abant Platformlarının “değişmez konuğu olarak tanıyoruz.

Bilderberg için; Eğer 'Dünya hükümeti' diye bir şey varsa, işte örgütü" diyen Fehmi Koru , “Örgüt toplantısına “ katıldığını kendisi açıklamıştır. Zaten örgütten olduğu, Türkiye’de ayni noktaya birlikte vurduğu kişiler dolayısı ile bilinen bir gerçektir. Malum toplantıya giderek,

“görmeyen gözlere”, kimliğini göstermiştir.

Koru’nun “ Küresel Baronların” dünyayı kontrolü ve işgali yolculuğunun masonik yapılanması Bilderberg’e gideceğini duyunca, “dönüş”ünü merak ettim “ Nasıl açıklayacak?

Diye.

Hiç yadırgamadım.. Aleni olarak kimliklerini ortaya koyan bu zevat ve “Siyonist şebekenin “ artık gizlenme gereği bile duymadıklarına idi şaşırmam.

Duyulduğu takdirde ne söyleyeceği önceden hazırlanmış metin , “köşe yazısı” olarak yayınlandı..

“Gitmek mi zor? Gitmemek mi?” Başlıklı yazısı ana hatları ile şöyle:

“Bilderberg'e neden gittim…Hiç tereddüt etmedim…Gittim, gördüm, yazacağım …"Hayır, gelmiyorum" demek, "Benim önyargılarım bana yeter, gözlem ihtiyacım yok" anlamı taşımaz mı? ….Daha önce katılan bir meslektaş, "Senin çağrılmanın zamanı gelmişti" dedi bana; artık ne demekse... Bir başka katılımcı, "Döndüğünde şifreleri kırmanı bekliyoruz" diye fısıldadı kulağıma. Toplantıdan ayrılırken, bir katılımcı, "Ne olur, dönünce, petrol fiyatlarını on yıl için belirlediğimizi yaz da fiyakamız artsın" dedi gülerek... (13 Haziran

2006-F.Koru-Yenişafak)

Başlığı ile “Müslüman “ ın gönlüne gönderme yapıyor: “ Bu toplantıya onların içyüzünü görüp sizlere anlatmak için gittim, diyor. “Çağrılma zamanının gelmesi ya da şifrelerin kırılması” gibi masonik göndermeler ya da komik satırlar , “Fehmi Koru’nun “ Siyonist Dünya düzenini kurmak için masonların toplandığı Bilderberg toplantısına katıldığı gerçeğini değiştiremeyecektir.

Bilderberg’e kimler, niçin çağırılır ? Tesadüfen bir gazeteci, ya da siyasetçi , “Siyonist” bu toplantıya katılabilir mi? Burada konuşulanlar dışarıya aktarılabilir mi? Fehmi Koru, yakalanmanın verdiği telaşla olsa gerek “…"Hayır, gelmiyorum" demek, "Benim önyargılarım bana yeter, gözlem ihtiyacım yok" anlamı taşımaz mı?” diyor. Bilderberg toplantılarının konukları aylar öncesinden bellidir.

Nedir Bilderberg?

“Uluslararası siyonizmle yakın bağlantılı hatta onun bir teşkilatı olduğu bilinen organizasyonlardan olan Dış İlişkiler Komitesi (CFR)'nin Avrupa ayağını oluşturmak amacıyla kurulmuştur….Örgütün üyesi olanların dışında hiçbir gazeteci veya yazar toplantıya alınmaz. Üye olanlar da dışarıya bir şey sızdırmazlar….Bilderberg toplantılarının ana amacı dünya siyaseti üzerinde önceden programlamalar yapmak ve projeler geliştirmektir..” ( 23.5.2003-Vakit)

Fethullah Gülen, Zaman Gazetesi, Samanyolu televizyonu , sayısız radyosu , başkalarının adına kurulmuş gibi görünen sayısız internet siteleri, Türk (Bush) Kolejleri, Ticari faaliyetleri, Abant Platformları ve Fehmi Koruları ile birlikte , “Siyonizmin Dünya Hâkimiyeti” için çalışan şebekeye dâhildirler.

Fehmi Koru, Bilderberg’in yerli uzantısı Abant Platformlarına katılarak, bu oluşumu topluma benimsetmeye çalışan , “Rabbin Aciz kullarından “ birisidir.. Bilmeyenlere kısaca anlatayım:

“Dünyaya hâkim olmanın yolu ve devamlılığı “kabul edilebilir ve adil görünüşlü sistemlerin” sunumu idi. Bunun en önemli ayağını din oluşturmuştur. Kontrol altına almak istedikleri devletleri borçlandırma, kendilerine bağlı devlet adamları yetiştirmenin yanı sıra toplumları kontrol altında tutmak için çeşitli projeleri devreye sokmuşlardır….. Amerika, “ sivil toplum kuruluşlar” yolu ile devletleri kontrol altına almayı kısmen başarmıştır. Her hangi bir devlet içersinde yaşayan insanların “demokratik haklar için bir araya geldiği” bu organizasyonlar, artık silah olarak kullanılmaktadır… Abant Platform”u da işte bu gaye ile oluşturulmuştur.

Farklı görüşte ki, “solcu, sağcı, liberal, sosyalist, ateist, alevi, İslam “ kimlikli kişiler bir araya gelebilmekte, “Türk Devletine” Amerika’nın selamı ile birlikte“uzlaşılarını” sunmaktadırlar……”(Rabbin Aciz Kulları ve Münafıklar- 20.7.2005-Neval Kavcar-

www.bozok.org)

İlk Abant Platformu, 16–19 Temmuz 1998 te Abant’ta “İslam ve Laiklik” adı ile yapılmıştır.

Soros beslemesi sözde bilim adamları ve yazarlar ile birlikte toplumda saygın olarak bilinen kişilerin katıldığı bu toplantıların ana gayesi, “Amerikan politikaları” nın halka duyurulmasıdır.

( Çekirdeğin dışında ki katılımcı amacı bilmez.) Sözde Sivil Toplum kuruluşu “Abant Platformu” nun ana çekirdeği çok az değişe gelmiştir. Yahudi, Ermeni, Sebatayist olarak tanınan kişiler ve Fethullah Gülen ekibinden oluşmuştur. Bilderberg’in yerlisidir. Fethullah

Gülen’e ait “Gazeteciler ve yazarlar vakfınca “ düzenlenir.

Daha ilk Abant’ta kimlikleri deşifre olmuştur. “İslam’ın ana konularının çağdaş sözlerle ret edilmesi, hâkimiyetin Türk Milletinde değil, Anadolu’da yaşayan etnik kökenlerin tamamına ait olduğu, “Kutsal devlet “inancının kabul edilmez olduğu, İslam’ın toplumun hayatını yönlendirmediği, evrensel değerleri bildirdiği, Üniter devlet yapısının kabul edilemez olduğu, Devlet yönetiminin aşamalı STK ına bırakılması gibi maddeler, katılımcıların ortak kanaati  “gibi duyurulmuştur.

Fehmi Koru bunu şöyle anlatıyordu köşesinde:

“Abant Bildirgesi, İslam'ın dogmatik yorumlarına alenen karşı çıkıyor. Bildirgenin maddelerinde, vahiy/akil çelişkisinde aklin yol göstericiliğinin özellikle belirtilmesi, güncel sorunlara dini hükümlerin acık ifadelerine bağlı kalma zorunluluğu duyulmaksızın çözüm aranabileceği…. İlahiyatçılarla samimi dindar düşünürlerin, neredeyse topluca üzerinde birleştikleri bir konu da, laiklik sorunsalının en merkezi konusu olan devletin bütün dinlere eşit mesafede bulunması zorunluluğu….. Türkiye'nin ortak özlem ve beklentilerine" yankı olma iddiasındaki Abant'tan yükselen sese, umarız, duyarsız kalmaz.”(21.7.1998- Zaman-

Fehmi Koru-Abant’ın Yorumu)

Fehmi Koru tesadüfen Bilderberg’e çağırılan, sıradan bir gazeteci değildir.

Gazeteciler ve Yazarlar vakfının. “Nobellik bir öykü” tanıtımı ile bastığı Fehmi Koru’nun “Aydınların Dünyasında Fethullah Gülen “adlı kitabını, Hüseyin Gülerce ( Zaman Yazarı) nasıl tanıtıyor?

“Fehmi Koru'nun orijinal tespitlerinden biri, Fethullah Gülen'in diğer din mensuplarının önderlerine uzattığı elin, Anadolu'nun Müslüman halkını temsil ettiğini yakalamasıdır.

Gülen'in tavsiye ettiği eğitim hizmetlerinin bütün Anadolu tarafından desteklenmesi, bu tespit yapılmadan anlaşılmaz.
Hele Koru'nun yurt dışı eğitim hizmetlerinin günümüz Türkiye'sinde ve dünyasında ne anlama geldiğini anlatan ifadeleri başlı başına bir kitap konusudur.”

İşte m.Fethullah Gülen’in niçin yapılandırıldığının, kendilerince ifşası:

“Anadolu da ki Müslüman halkı temsil “ ediyor aldatmacası , Fehmi Koru’nun kalemi ile karşımızda duruyor. Bilderbergci Koru ! ve Halife Fethullah.. . “Hocaefendi, mehdi” yakıştırması ile Fethullah Gülen, günümüz ve gelecek nesil Müslüman’ın aklını karıştırıp, Siyonizmin emrine girmesi fonksiyonunu yerine getiren, “Rabbin aciz bir kuludur.” Etrafında ki zevat ise figüranlardır. Fehmi Koru’nun Bilderberg’e gitmesini hiç yadırgamadım. Orada olup biteni anlatacağını zannedenler ise umduğunu bulamayacaktır.

“Şifre kırılmıştır “ Koru’nun Bilderberg’e gitmesi ile.

Tekrarlıyorum: “Fethullah Gülen aysbergin görünen yüzüdür” .Diğer yüzü Bilderberg’dir.

Siyonizm, gizlilik, ekonomik güç ve reklam ile ayakta durmaktadır. Yandaş kişileri medyada bunca görerek çok olduklarını da sanmayınız.

Önemli olan “ ölümcül kimliklerin deşifresi” dir. Yoksa onların şifreleri de kalemleri de “Milletin gönlünde” çoktan kırılmıştır.
türkülküsü



Arkadaşına Gönder   Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 0   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

  Bu kategorideki diğer haberler


PAŞALARDA AĞLAR,İŞTE BÜYÜKANIT'IN GÖZYAŞLARI

POLİS MEMURU İNTİHAR ETTİ

ERDOĞAN'IN KONUĞU BAŞBAKAN KARAPARACI ÇIKTI
»  GÖKTÜRK UYDU PROJESİ'NDE SONA GELİNDİ
»  KRAL'IN VERDİĞİ HEDİYELERDEN HALÂ HABER YOK
»  YAKALANAN PKK'LI APO'NUN SEVGİLİSİ DEĞİLMİŞ
»  YOUTUBE ERİŞİM YİNE ENGELLENDİ
»  MECLİS PTT'Sİ BAKAN ÇİÇEK'E MAKAM OLUYOR
»  MHP'Lİ MEHMET GÜL, YAŞAMINI YİTİRDİ
»  CHP'DE BAYKAL'A KARŞI BİR ADAY DAHA
»  ŞIRNAK'TA TERÖR OPERASYONUNDA 10 TERÖRİST ÖLDÜRÜLDÜ
»  DTP’DEN, RANDEVU VERMEYEN BAŞBAKAN’A JET YANIT
»  ÖCALAN HAKKINDA BİLİNMEYENLER!
»  MALİYE GÖREVLİSİYİZ DİYE İŞ YERLERİNİ DOLANDIRDILAR
»  SU KESİNTİLERİ KAPIDA
»  GÜL İLE ERDOĞAN ARASINDA DTP ÇATLAĞI
»  AĞRI DTP İL BAŞKANI TUTUKLANDI
»  5 YILDIZLI OTELE KAÇAK SU KULLANIMI BASKINI
»  ERDOĞAN, DTP'YE NEDEN RANDEVU VERMEDİ?
»  BAYKAL: "‘BÜYÜKANIT İLE SORUNUM YOK"
»  MHP'Lİ ESKİ VEKİLİN KIZI PKK'LI MI?
»  ERDOĞAN, DTP'LİLERİ KABUL ETMEDİ
»  EMEK PLATFORMUNDAN EYLEM UYARISI
»  YAĞMURDERELİ, GÖZYAŞLARI iÇİNDE VASİYETİNİ AÇIKLADI
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Cumhurbaşkanlığı Seçimerinde Kim Kazanır?
Recep Tayyip Erdoğan
Kemal Kılıçdaroğlu
Muharrem İnce
Diğer
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.