ARSLAN BULUT
Türk Dünyası Kültür ve İnsan Hakları Derneği Başkanı Celal Öcal, önemli bir hatırlatmada bulundu.
Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından resmen başvurarak “Tehcirden sorumlu tutularak haksız yere idam edilen Boğazlıyan kaymakamı milli şehit Mehmet Kemal Bey’in Atatürk’ün TBMM vatani hizmet tertibinden ömür boyu şeref aylığı bağladığı 93 yaşındaki kızı Müşerref Gürenci’nin İzmir de yaşadığı, hasta olduğu” yönünde bilgi sundular ve “muhterem hanımefendiyi ziyaret etmesinin milletimizin hissiyatına tercüman olacak bir hareket olacağını” belirttiler.
Abdullah Gül, ziyareti bir tarafa bırakın, mesajlara cevap bile vermedi. Müşerref Hanım 2 Şubat 2008 günü vefat etti.
Ama aynı Gül, Sarkisyan’ın maç davetini kabul etti ve bugün Ermenistan’da olacak.
Hz. Ali’den bir hadis rivayetidir ki, “İnsanlar ruhen yaratıldıklarında birbiriyle tanışırlar. Ruhlar aleminde birbirini seven ve sayanlar, bu dünyada da tanışır ve birbirini sever sayarmış. Ruhlar aleminde birbirini sevmeyen, bu dünyada da sevmezmiş!”
Veya, insanlar sevdikleriyle birlikte haşrolunurlar!
Fakat, burada garip bir durum var. Gül’ün hocası mevkiindeki kişilerden eski Adalet Bakanı Şevket Kazan, “ABD istedi o da gidiyor. Sağlam bir milli görüşçüyken, işbirlikçilik noktasına geldiklerini görüyoruz” dedi.
Gazeteci Yavuz Selim’in “Milli Görüş Hareketindeki Ayrışmaların Perde Arkası: Yol Ayırımı” kitabında bu farklılaşmanın nasıl başladığı örnekleriyle incelenir:
SP Genel Başkanı Recai Kutan anlatıyor:
“- Sonradan Amerikalı makamların, ’Acaba hangi isim bizimle en iyi uzlaşma halinde olabilir’diye özellikle seçim yaptıklarını ve Abdullah Gül’e özel bir ilgi gösterdiklerini hissettik.”
Şevket Kazan anlatıyor:
“-Abdullah Gül, hiçbir zaman Refah Partisi için çalışmadı. Hep kendisi için çalıştı. Erbakan Hoca, Abdullah Gül’e Politik Araştırma Merkezi diye bir merkez kurdurmuştu. Dış ilişkilerden sorumluydu ya, Refah Partisi’ni Avrupa’ya, elçiliklere tanıtacağı yerde, sadece kendisini tanıttı. Danışmanı olan Murat Mercan, ki aynı zamanda Melih Gökçek’in danışmanıydı, Amerika’ya boyuna fakslar gönderiyormuş. Oradan da boyuna fakslar geliyormuş. Sekreteri de bir hanım kız. Bu hanım kızın annesi de benim hanımın arkadaşı. Annesine anlatmış, ’Böyle böyle, bunlar devamlı Amerika ile fakslaşıyorlar, hep Abdullah Gül’ün propagandasını yapıyorlar’demiş. Hanım da bana söyledi. Ben de ’Belki yanlış tespit etmiştir. Öyle bir şey varsa, bir gün o fakslardan bir tanesinin fotokopisini alsın, sana getirsin, ben de göreyim’dedim. Kızı yakalıyorlar ve işine son veriyorlar.
Refahyol Hükümeti’nde, Türk Cumhuriyetleri’nden Sorumlu Devlet Bakanlığını biz almıştık. Gül, Türk Cumhuriyetlerine bir tek seyahat yapmıştır, o kadar. Adamın aklı, fikri Amerika’daydı. Bir de Amerikan Elçiliği’nde ne vardı, bilmiyorum, oradan hiç çıkmazdı!”
Bugünkü ziyaret, sadece milli görüş gömleğini çıkarıp ABD ile işbirliği yapmakla izah edilemez, ardında çok daha derin sebepler vardır ama bunlardan bazılarını Şevket Kazan ve Celal Öcal’ın yardımıyla bilginize sunmuş olduk.