“Ak Parti, Erdoğan’ın malı değildir!”
Bu cümleyi özellikle ekledim, çünkü Tayyip Erdoğan’ın özellikle Gezi’yle birlikte, ama daha da öncesine giden üslup ve söyleminin AK Parti’nin tepelerinde, saflarında yaratmakta olduğu rahatsızlık sır değildi.
Ve New York’ta sabahın köründe telefonum çaldı. T24 beni Bülent Arınç olayı konusunda uyarıyordu.
Haklıydılar.
Bülent Arınç, AK Parti’nin Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’la birlikte ‘kurucu babalar’ından biridir. Partinin az sayıdaki ağır toplarından sayılır.
Arınç’ın son zamanlarda Erdoğan’la ilgili bazı huzursuzlukları su yüzüne vurmuştu. Önce Gezi, sonra öğrenci evleri konuları, anlaşılan o ki, suyu taşıran damlalar oldu.
Bugüne kadar tepkilerini daha çok kapalı kapılar arkasında vermiş olan Bülent Arınç’ın kamuoyu önündeki şu sözleri, AK Parti’nin ve siyaset meydanının yakın geleceği açısından büyük önem taşıyor:
“Pek çok insan ‘Başbakan’ın beni hiçe saydığını’ ileri sürdü. Başbakan’ın sözlerinden ben sorumlu değilim. Kendi düşünür.”
“Birlikteliğimizin bazen zor günler geçirdiğini biliyorum, bazen münakaşa ettiğimiz oluyor.
Biz dava arkadaşıyız. Kader birliği yapıyoruz. Hükümetteki sorumluluğum sadece bakan olduğum anlamına gelmez. Futbol sadece futbol değildir diye bir kitap var.
Ben de sadece bakan değilim. Meclis Başkanlığı yapmışım, demokrasi yolunda gençliğimi, ailemi, siyasi hayatımı feda etmişim.
Ben çok şeyi temsil ediyorum. Benim yıpranmamam, hiçe sayılmamam lazım.
Başbakanımız buna dikkat eder.
Ama zaman zaman hepimiz hata yapabiliyoruz.”
“Benim saçlarımı beyazlatan, belimi büken ne biliyor musunuz? Başbakan’ı 24 saat takip ederim ben. Onun da böyle bir görevi olmalı, Hükümet Sözcüsü’nü açmaza düşürmemeli. (…) Birilerinin kum torbası haline getirilmek istemem.”
“Başbakan’ımıza dost, kardeş olarak seslenmek isterim, Başbakan ile Hükümet Sözcüsü arasındaki çelişkinin sorumlusu ben değilim. Bu çelişkinin izah edilmesi dün, bugün, yarın kendisinden beklenir.”
“Üç dönem engeli var bizim düzenlememizde. Ben ne vekillik, ne belediye başkanlığı istemiyorum dedim daha önce. Başkası bir şey demiyor, ona da saygı duyarım.
Anadolu’da insanlar siz giderseniz ne olacak bu parti diyor, ben daha güçlüleri gelecek merak etmeyin diyorum. Çok sevgi, saygı duyduğum insanlar bu kararı nasıl verirsiniz diyor.
Eğer Sayın Başbakan izin verir, bu kararıma saygı gösterirse ben hiç aday değilim.
Manisa’dan aday olmuştum. Burada siyasete başladım ve burada bitireceğim dedim. Listeler ilan edildi, çok haklı çok yerinde gerekçeler söyledi Sayın Başbakan.
Bursa’dan milletvekili olduk.
Eşyanın da tabiatın da bir sınırı var.
Benim 19 yaşında başladığım siyaseti sürekli sürdüreceğim diye bir şeyim yok. Meclis Başkanlığı’na veda ettiğim gün 2007’de siyaseti de bırakayım istedim.
Ama bu milletin içinden, benim inancıma, davama layık birini Cumhurbaşkanı seçtiremedim. Ben tekrar ‘Böyle bir cumhurbaşkanı seçilmesine en azından bir oyumla katkı sağlamalıyım’ dedim ve aday oldum. Bundan sonra kimse bana güvenip siyasete yön vermeye çalışmasın.”
Sayın Arınç her zaman - bazen uzun da olsa - noktasıyla virgülüyle konuşur ve boş konuşmaz.
Yineliyorum:
AK Parti, Erdoğan’ın malı değildir!