Üniversite hastanelerinin içinde öğretim görevlilerinin sürdürdüğü özel muayene, özel ameliyat uygulamasını doğru bulmadığını kaydeden Akdağ, bunun verimi azalttığına işaret etti. Akdağ, "Hekimlerin ürettikleri emeğin karşılığını adaletli bir şekilde onlara verirken vatandaşın da hakkaniyet içinde bir sağlık hizmeti almasını mutlaka sağlamalıyız" dedi.
Sağlık-Sen tarafından Başkent Öğretmenevi'nde düzenlenen 'Tabip ve Toplum Gözüyle Tam Güne Bakış' konulu panele Sağlık Bakanı Recep Akdağ, TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Cevdet Erdöl, Sağlık-Sen Başkanı Mahmut Kaçar ve sağlık çalışanları katıldı. Panelin açılışında bir konuşma yapan Sağlık Bakanı Akdağ, sağlıkta dönüşüm programının halk için olduğunun hiçbir zaman gözardı edilmemesi gerektiğini vurguladı. Her zaman önce vatandaşın geleceğini ifade eden Akdağ, önce siyasetçilerin, sendikacıların, toplumda tüzel kişiliği olan kurumların, devletin gelmesinin düşünülemeyeceğine işaret etti. Akdağ, sağlık çalışanlarının da bir programı değerlendirirken bunu gözardı edemeyeceğini ifade ederek, "Bizim siyasi felsefemizde, ahlaki felsefemizde siyaset insan için yapılır" dedi.
Çok bileşenli bir alan olan sağlık alanında bir dönüşüm gerçekleştirirken amacın insanların daha kaliteli bir hizmet alması olması gerektiğini belirten Akdağ, bunun için sistemin daha etkin hale getirilmesi gerektiğini kaydetti. Akdağ, özellikle insanların parasal açıdan mağdur edilmemesinin önemli olduğunu vurguladı. Sağlık göstergeleri açısından son 6 yılda Türkiye'de çok büyük iyileşmeler yaşandığını dile getiren Akdağ, anne ölümleri 1998 yılında 100 binde 70 iken bugün 100 binde 19'lar civarına
düştüğünü anlattı. 2001 yılında Türkiye'de 30 bin kızamıklı çocuk varken 2008'in 10. ayına kadar tek bir kızamıklı çocuğun çıkmadığını ifade eden Akdağ, 2002 yılında 10 bin sıtmalı vatandaş varken 2007'de 300 civarında sıtmalı vatandaş olduğunu söyledi. Türkiye'de daha önce yılda 25 bin kayıtlı tifo vakası olduğunu hatırlatan Akdağ, 2007 yılında bin 200'ün biraz üstünde kayıtlı tifo vakası olduğunu belirtti. Akdağ, Türkiye'nin bu anlamda kendi gelir grubundaki ülkeler arasında üst sıralara
çıktığını bildirdi.
"TAM GÜN YASASININ TEMEL ÇIKIŞ NOKTASI TAMAMEN VATANDAŞIN KORUNMASIDIR"
Bugünkü temel konuları olan tam gün yasa taslağı konusunun, vatandaşın hizmet alırken korunmasını amaçlayan bir çalışma olduğuna işaret eden Akdağ, bundan bir süre önce sağlık hizmeti alırken insanların önemli ölçüde para harcadığını vurguladı. Akdağ, bir kanser vakasında bir ailenin bütün mal varlığının harcanabildiği günleri yaşadıklarını belirtti. Tam gün yasasının temel çıkış noktasının tamamen vatandaşın korunması olduğunu ifade eden Akdağ, bu nedenle bu düzenlemeyi gerçekleştirmek zorunda olduklarını kaydetti. Sağlık Bakanlığı çatısı altındaki hastanelerde fiilen tam gün çalışma sistemine artık geçildiğini ifade eden Akdağ, bugün itibariyle Sağlık Bakanlığı hastanelerinde çalışan doktorların yüzde 74'ünün tam gün esaslı olarak çalıştığını açıkladı. Muayenehanesi olmayan doktorların oranının 2001 yılında yüzde 11 olduğunu hatırlatan Bakan Akdağ, bugün ise sistemin içindeki insanların ek ödemeler ve benzeri uygulamalar sayesinde gönüllü olarak muayenehanelerini kapattıklarını ve fiilen tam gün uygulamasının başladığını belirtti. Akdağ, Sağlık Bakanlığı'nda problemin yüzde 25-26 oranlarına indiğini dile getirdi. Bu programın bileşenleriyle birlikte vatandaş memnuniyetinin de arttığını söyleyen Akdağ, 2002'de yüzde 39'ken bugün yüzde 67'ye çıktığını belirtti.
"SİSTEMDE ARIZA VAR"
Üniversite hastanelerinde kendi öğrencilik döneminde özel muayenehane olayının hemen hemen hiç olmadığını hatırlatan Akdağ, daha sonra bir özel muayene, özel ameliyat devrinin başladığını anlattı. Akdağ, üniversite hastanelerinde hocaların yaklaşık yüzde 25'inin muayenehanesi bulunduğunu, geri kalan hocaların muayenehanelerinin ise özel muayene, özel ameliyat adı altında bir uygulama ile tıp fakültelerinin içine taşındığını bildirdi. Akdağ, "Ben bunu hiç doğru bulmuyorum. Bu uygulamayı birçok açılardan yanlış buluyorum" diye konuştu. Samsun Milletvekili Mustafa Demir'in Samsun'da şahit olduğu bir olayı kendisine aktardığını söyleyen Akdağ, üniversite hastanesinde kısa süre içinde ameliyat olması gereken bir kadına, özel ameliyat uygulamasından yararlanabileceğinin, bunun için de 2 bin YTL ödemesi gerektiğinin söylendiğini anlattı. Bunun üzerine kadının duvarın dibine çömelerek hüngür hüngür ağladığını kaydeden Akdağ, "İnsanımıza bunu yapmaya hakkımız yok. Hiçbir üniversite öğretim üyesi bunu yapmayı arzu etmez. Demek ki sistemde bir arıza var. Bu arızayı ortadan kaldırmamız lazım" şeklinde konuştu.
"BİR DOKTORUN GÜNDE 50 HASTA MUAYENE ETMESİ GEREKİYOR"
Türkiye'de doktor sayısının yetersiz olduğunu herkesin kabul ettiğinin altını çizen Akdağ, AB ülkeleri arasında hekim sayısı açısından Türkiye'nin son sırada olduğunu bildirdi. Türkiye'de doktorun karşısına yılda 450 milyon hastanın çadlda 25 bin kayıtlı tifo vakasıktığına işaret eden Akdağ, bir hastanın yılda ortalama 6.3 kez doktora gittiğini belirtti. Bu durumda bir doktorun günde 50 hastaya bakması gerektiğini söyleyen Akdağ, "Diyelim ki biz burada 5 tane doktoruz. 50'şerden 250 kişiyi muayene
etmemiz lazım. Eğer sistem bir şekilde ister üniversite hocasının özel muamelesi yoluyla, ister muayenehanecilik yoluyla verimliliği azaltıyor ve bu 5 hekimden 2 tanesi günde 20 hasta muayene ediyorsa o zaman öteki 3 hekimin üstüne 70'şer hasta düşüyor. Türkiye'de hekimlerin mutlaka iyi para kazanması gerekiyor. Hekimi hizmete yönlendirmek açısından böyle bir politika uygulamak zorundayız ama hekim kazanırken günde belli bir yükü üstüne alarak, diğer hekim arkadaşlarının üstüne kendisinin almadığı yükü ilave etmeyerek para kazanabilmeli ki o zaman sistem yerli yerine otursun. Hakkaniyet olsun, fakir fukara da hizmet alabilsin. Tam gün yasası taslağı bu açıdan çok büyük bir özellik getiriyor. Mesai sonrasında da doktoruna ilave ek ödeme veriyor" şeklinde konuştu. Akdağ, sistemin tüm doktorlar için toplumun ortalamalarıyla kıyaslandığında üst sınırlarda para kazanma imkanı getirdiğini bildirdi. Akdağ, "Hekimlerin ürettikleri emeğin karşılığını adaletli bir şekilde onlara verirken vatandaşın da hakkaniyet içinde bir sağlık hizmeti almasını mutlaka sağlamalısınız" dedi.
"1 EKİM'DEN İTİBAREN KARACİĞER NAKLİ İÇİN SGK TARAFINDAN 48 BİN YTL ÖDENİYOR"
Son günlerde bir gazetede organ nakli ile ilgili haberler yer aldığına işaret eden Akdağ, habere göre bir çocuğun özel bir sağlık kurumunda organ nakli yaptırabilmesi için, hastane Sosyal Güvenlik Kurumu ile anlaşma yapmadığı için 80 bin YTL para ödemesi gerektiğini söyledi. Olayın gerçeğinin bu olmadığını ifade eden Akdağ, 2 yıl öncesine kadar Sosyal Güvenlik Kurumu'nun bir karaciğer nakli için 13 bin 900 YTL para ödediğini, 2006'dan sonra bu rakamın 35 bin YTL'ye, bu sene 1 Ekim'den itibaren ise 48 bin YTL'ye çıktığını anlattı. Akdağ, "48 bin lira ile bu hizmet verilebilecekse 48'le verilir. Değilse 58'le verilir. Kaçla verilebilecekse, makul olan rakam neyse o. Ama vatandaştan 5 kuruş almamak lazım. Vatandaşın gücü buna yetmez" diye konuştu.
Doktorun hem kamuda çalışıp hem dışarıda muayenehane çalıştırdığı sistemlerin artık geri kalmış ülkelerin sistemleri olduğunu belirten Akdağ, bu sistem içinde sistemin bizzat kendisinin bir takım mağduriyetlerin ortaya çıkmasına yol açabildiğini söyledi. Akdağ, "Hem kamuda, hem dışarıda çalışan meslektaşlarımızın hepsi dışarı-içeri ilişkisini kurmuşlardır, dışarıya gelen içeride hizmet alabilir şeklinde bir ilişki vardır diye iddia etmiyorum. Ama sistemin buna yol açabileceğini çok iyi biliyoruz. O halde bu sistemi değiştirmemiz gerekir" değerlendirmesinde yaptı.