BDP Eş Başkanı Gültan Kışanak grubunun toplantısında konuştu. işte Kışanak'ın konuşmasından satır başları;
Kongremiz partimizin halkla daha fazla buluştuğu bir kararlılık kongresi olmuştur. BDP halktan aldığı güçle barış demokrası müdaleyi yürütecektir.
BDp samimidir kararlıdır çözümden yana ilkeli duruşun sahibidir.Bu anlamda kongremisin siyasal sonuçlarının Türkiye demokrasisine katkı sunacağını düşünüyoruz. Kürdistan'ın dört parçasından kongremize katılan herkese teşekkür ediyorum
Kongremizden 1 gün sonra jet hızıyla soruşturma açıldığını basından öğrendik. Bu Türkiye klasiğidir.
Bu ülkede askeri vesayeti kaldırdık diye hergün prim toplamaya çalışanlar ülkenin demokratik siyasetinin üzerindeki yargı vesayetini kaldırmıyorlar bundan güç umuyorlar.
Demokratik saiyaseti bastırırsak bize meydan kalır umudu içerisinde özel yetkili mahkemelrre sığınarak Türkiye'nin demokratikleşmesini engellmeye çalışıyorlar.
Soruşturmanın bizim için anlamı ve değeri yoktur.
Yine Kürt sorununu çözmekten bahsettiğimiz süreçte dünyanın tüm ülkelerinde çözüm sürecinden bahsediledekse çözüm konusundda düşüncelerin politikarın rahatça tartışılacağı yol açılır.
Yada İgiltere'de olduğu gibi özel yasa çıakrtırsınız.
Açıkca görüşlerimizi ifade edemeyeceksek bunun adı çatışmadır, kaostur bunun adı faşismdir. Bunu kabul etmeyeceğiz.
Biz kongremizde görüşlerimizi açıkca ifade ederken birileri de Hakkari'de halkın üzerine bomba yağdırıyordu.
Görgü tanıkları köye top atışının kendilerinin hedef alındığını belirtiyorlar.
Sivillerin hedef alındığı ortadadır. Kazan köyü katliamın eşiğinden dönmüştür. Bu sivil halka yönelik katliam girişidir.Bu operasyonda görev alanların derhal hesap vermesi gerekiyor. Biz başından beri hükümeti uyarıyoruz. Geçtiğimiz hafta bu Meclis'ten iki savaş tezkeresi çıktı.
Biz savaş tezkerelerinin asıl hedefinin Kürt halkını sindirmek, bastırmak olduğunu iyi biliyoruz. Bu savaş tezkerelerini kimse bu ülkeninn güvenliği için olduğunu söyleyemez.
Bu operasyon bölgesinde yaşananlar bize Roboski'yi hatırlatıyor.
Katliamcı zihniyet insanlık direnişi karşısında Kürt halkının karşısında yenilecektir mahkum olacaktır. Roboski'deki bombalar, HAkkari'deki bombalar, Kazan'daki bombalar zalim Esad'ın bombaları değil. Türkiye Cumhuriyeti'nin bombaları.
Bize halkımıza sözde vatandaş muamelesi yapanlar gereken cevabı alacaklardır.Biz aciz değiliz.
Herkese aklını başına toplamaya bu çatışmacı mantıktan geri dönmeye halkın haklarına saygı göstermeye davet ediyoruz.
Tarih gerçeği yazacaktır.
12 Eylül tarihinde Türkiye'deki briçok cezaevinde Kürt siyasi tutsaklar açlık grevi başlattılar. Tam 35 gündür açlık grevine başlayın 63 kişnin bedeni direniş sürdürüyor. 12 Eylül'den sonra da açlık grevleri yayıldı.
Kürt sorunu konusunda içine girdiğimiz tıkanıklığı aşmak için binlerce kişi cezaevlerinde bedenlerini açlığa yatırdılar. Bu barış için, çözüm için yapılan direniştir.
Açlık grevine başlayan tutsakların kamuoyuna yaptığı açıklamardan 2 talebi kamuoyunu sundular. Sayın Öcalan'ın üzerindeki tecride son verilmesi.
BArış konusunda rolünü oynayabilmesi için sağlık güvenlik özgürlük koşullarının sağlanması ikincisi ise anadilde savunma ve eğitim önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Bunlar gerçekleştirilmesi mümkün taleplerdir.
Sayın Öcalan 447 gündür tecrit altında tutuluyor Kendisi sıradan şahsiyet değildir. Sayın Öcalan barış köprüsüdür. Bu nedenle İmralıya yaklaşım önemlidir.
1 yılı aşkın süredir kendisi tecrit altında tutuluyor. Sadece orada tututlan Öcalan mıdır?
Son 1 yılda ülkenin ne haline geldiğini hepimiz görüyoruz.
HErkese karşı faşizan uygulamalar hayata geçirildi. Ülkeyi yangın yerine çeviren çatışmalarda hergün taziye evi kuruyoruz. Bugün bu ülke bu noktadaysa artık neden sorusunu güçlü şekilde sormak ve bu nedeni ortadan kaldırmak için güçlü duruş sergilemek gerekiyor
İçine gidiğimiz süreci artık Türkiye taşıyamıyor? Hükümet İmralıyı devre dışı bırakmasaydı barış ve çözüm arayışını etkisiz kılmasaydı bu müzakere yaklaşımında kararlı olsaydı
görüşmeler süresince ortaya çıkan tartışmalarında ürünü olan protokolleri elinin tersi ile itmeseydi o protokolleri kamuoyuna sunsaydı bugün geldiğimiz bu noktada omayacaktık. Ama hükümet tam tersini tercih etti.
Bu politika sadece Türkiye içinde savaşı tırmandırma ile de sınırlı değil.
Hükümet Kürtlerin en demokratik haklarını engellmek adına Türkiye'yi böyle sınıra taşıdır. Suriye'deki yaşananlar İmralıyla bağlantılıdır. İmralı'daki tecriti bir tutukluya uygulanmış sıradan tedbir olarak ele alamayız. Tamemen Türkiye'nin içinde ve Orta doğuda yürütüken savaş politiikasının yansımasıdır.
Anadilde savunma hakkı önündeki engellerin kaldırılması talebi hiçbir şekilde tartışmaya açılamaz demokratik taleptir. Bu insan haklarının gereğidir, demokrasinin gereğidir.
Bunun engellenmesi suç ve yanlıştır. Bir halkın kendi anadilini hayatının her alnaında kullanması onun en insani hakkıdır Bunu kimse engelleyemez. Bu konuda yapılan enegllemeler yanlıştır, adaletsizdir, vizdansızdır.Ortada verilemsi gereken hak yoktur.
Bu konuda derhal adım atmak gerekiyor. 3 yıldır KCK operasyonlarda başlayan davalarda anadilde savunma krizi yaşanıyor
Oysa çok basit şu perlementonun 2-3 gün içinde çözeceği sorun Türkiye'nin gündeminde tutuluyor.
Biz BDP olarak tutusaklarla ve aileleri ile dayanışma içinde olmaya onların taleplerinin gerçekleşmesi için mücadele etmeye karar verdik. Bu mücadele bizimde mücadelemizdir.
Buradan çağrı yapıyoruz. Bu vicdanı insanı bir durumdur kimse 35 gündür bedenini açlığa yatırmaış insanların ölümüne seyirci kalmasın diyoruz.
Bedenini ölüme yatırmış Mazlum arkadaşımız bize bir mektup yollamış ama okuyamayacağım.
Bu çaba insani, vicdanı olarak yapılması gereken çabaıdr. Bunu Ortadoğunun kanayan Kürt halkından esirgemek vicdansızlılktır. Biz Türkiye kamuoyunun Türk halkının Kğrt halkının vicdansız olmadığına inanıyoruz
Ben herkesi bu ülkede yaşayan herkesi bu sese seslerini yüreklerine katmaya davet ediyorum. Bu ölümlere giden yolu durduralım.