NECATİ DOĞRU
Benimki ham hayal! Bu topraklardan komünizm çıkarmak olacak iş mi! Toz kondurulmayan, bütün suçu okumuşlara atan ve örneğin Sabahattin Eyüboğlu’nun; “...Ey Halk Ana, sen ki bize konuşmasını, tanrılar, peygamberler, krallar, önderler yaratıp topunu birden alaşağı etmesini öğretmişsin...” dediği dönemlerde bile bu olmadı.
Ezilenler.
Yoksullar.
Emekçiler.
İktidar olmayı istemedi.
Komünizm gelmedi.
Türkiye’deki derin akım halk kitleleri; “Toprak işleyenin, su kullananın” diyerek düzene karşı bayrak açan rahmetli Bülent Ecevit’e yaptığı gibi bir geçici yapışma hariç, sosyal demokrat partilere bile destek vermedi.
Komünist mi olacak!
Benimki ham hayal!
Tamam da bu halk ne yapacak? İşçilerin iki büyük temsilcisi Türk-İş ve DİSK’in, “protesto ederek” katılmadığı Ankara’daki Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısından, “günlük 1 simit parası kadar artış” çıktı.
Ülkenin resmi kurumu TÜİK’in (Türkiye İstatistik Kurumu), bir kişi için açlık sınırının 750 YTL olduğunu ilan ettiği bir dönemde; asgari ücret ayda 24 YTL artışla 527 lira olarak tespit edildi.
Ülkede çok yoksul var.
Alev alev işsiz...
Ve büyük kriz.
Önceki gün bizim gazete VATAN, birinci sayfasına Vanlı ilköğretim çocuklarının buzlar altında ayakkabısız okula gittiklerinin fotoğrafını koymuştu. Türkiye, dünya ekonomik krizine; alev alev büyüyen işsizlik, çocuklarına ayakkabı alamayacak yoksul aileler, duran fabrikalar, 2009’da mali çöküntü korkusu ve asgari ücreti ancak bir simit parası kadar artırabilen bir tabloyla yakalanmıştı.
Kimse kusura bakmasın.
Başbakan ucuz şovcu.
Meclis’te kendisine “Oğluna gemiyi nasıl aldın?” diye soru da sorulmuş olmasına rağmen “sanki ailesini simitle geçindiren yoksul baba rolünü” üstlenip 1 trilyon YTL değerindeki Mercedes makam aracından inerek, simitçiden simit alıyor.
Bu numara söker mi?
Büyüyen işsizlik.
Artan yoksulluk.
Vuran kriz.
“Simit alan Başbakan” ucuz propagandasıyla psikolojik rahatlamaya döner mi? Kabul ediyorum; bizim halkımız “sabır gösterme ve boyun eğme yetisine sahip” bir toplumdur fakat vakit saat geldiğinde ne yapar?
Model tıkandı.
Büyüme zaten hormonluydu. Ekonomi ithalatla, cari açıkla, dış borçla büyüyordu. Şimdi bu hormonlu büyüme de sıfıra indi.
Ülke nasıl büyüyecek?
İhracatla mı!
Tüketerek mi!
İç pazarı canlandırıp tüketimi artırarak büyüyecekse; asgari ücreti artırmak, memurun, işçinin, emeklinin maaşını yükseltmek gerekir... Borçlanmayı yeniden coşturup, borçla tüketimi kamçılamak gerekir. Onu yapamıyorlar. Çünkü dünya borç havuzları kaput. Türkiye ihracatla büyüyecekse, ihracatı artırmak gerek. Onu da yapamıyorlar. Çünkü ihracat pazarları kaput.
Tek cümleyle söyleyelim.
İktidarın modeli kaput!
Yakın tarihten biliyoruz, Tayyip Erdoğan ve partidaşları, “modelleri kaput hale gelince” dönüyorlar. Keskin İslamcılıktan, milli görüşten döndüler. Amerikancı ve Avrupacı oldular. Bir kez daha dönüp “yeşil komünist” olurlar mı?
Benimki ham hayal!
Fakat durumları kaput!