Aksiyon'un haberi şöyle: Cumhuriyet Gazetesi'nin Ankara Temsilcisi
Mustafa Balbay, Ergenekon Operasyonu'nda gözaltına alındığında eski
bir dava arkadaşı tutuklanması için dua ediyordu. Çünkü, yıllar önce
'iki yoldaş' arasında geçen acı bir hatıra canlanmıştı zihninde...
Olay, 12 Eylül darbesinden sonraki bunalımlı günlere dayanıyor.
O dönemde genç bir muhabir olan Balbay, yasadışı Türkiye Komünist
Partisi'nde (TKP) birlikte çalıştığı arkadaşlarını ispiyonlamıştı.
Genç gazeteci, İzmir Emniyet Müdürlüğü'nden elini kolunu sallayarak
çıkarken, arkadaşlarını 'uzun yıllar sürecek zulüm ve işkenceler'le
baş başa bırakmıştı.
Avukat Dr. Bülent Tokuçoğlu 'yoldaşı' Balbay'dan gördüğü ihaneti
Aksiyon'a anlattı. Tokuçoğlu'nun söyledikleri, darbe hazırlığında
oldukları gerekçesiyle tutuklanan generallerin yanında duran Balbay'ın
geçmişteki ilişkilerini ortaya koyuyor. Tokuçoğlu ise ispiyonlandığı
günden sonra geçen 26 yılda yaşadıklarını şöyle özetliyor: "Biz devlet
düşmanı haline getirilirken bu tür arkadaşlar devletin derini ile
işbirliği yaptı."
Tokuçoğlu, Ergenokon operasyonunda gözaltına alınan Balbay'ın 'susma
hakkını kullanması'na çok içerlemiş. Balbay'a "12 Eylül'de susma
hakkın yok muydu ?" diye soruyor. Tokuçoğlu'na gözaltı günlerini ve
Ergenekon'la ilgili bugünkü gelişmeleri sorduk.
12 Eylül 1980 öncesinde Mustafa Balbay ile hangi örgütte faaliyet
gösteriyordunuz?
TKP ekseninde İlerici Gençler Derneği (İGD) denilen bir örgüt vardı.
İzmir'de Balbay ile örgüt içerisinde birlikte çalışıyorduk. TKP'ye
gizli üye olmuştuk. Hücre tipi bir örgütlenme yöntemimiz vardı. Her
hücre üçer kişiden oluşurdu. Birbirimizi kod adlarımızla tanırdık.
Gençlik Örgütlenmesi Hücresi'nde; ben, Balbay ve Mustafa Atılgan
isminde bir arkadaşımız vardı. Balbay, Basın Yayın Yüksekokulu'nda
okuyordu. Başarılı bir öğrenciydi. Okulu birincilikle bitirmişti.
Milliyet Gazetesi'nde çalışıyordu. Mart 1982'de bizim fraksiyonumuza
yönelik operasyon oldu. 32 gün İzmir Emniyet Müdürlüğü'nün siyasi
olaylara bakan birinci şubesindeydik. İşkence ve kötü muamele ile
karşılaştık.
Balbay sizi ne zaman ispiyonladı?
Günler süren işkenceye rağmen arkadaşlarımı korumak adına ben
konuşmadım. Birgün sevgili muhabir arkadaşımız Balbay'ı getirdiler.
'Seni yüzleştireceğiz' dediler. 'Kabul etmiyorum' dedim. Sorgu odasına
alındım. Balbay' a sordular: "Anlat bakalım, Bülent Tokuçoğlu nasıl
bir adam". Balbay, örgüt kod adımı söyledi. "Sağ yanağında yara izi
var." diye tarif etti. Arkasından nerede, nasıl örgütlenme
yaptığımızı, benim ona örgüt sorumlusu olarak yayınları verdiğimi
söyledi.
Ben yaşımın küçük olduğunu, onun sorumlusu olamayacağımı söyledim.
"Ben o zaman partinin yayınlarını taşıyan elemanıyım, yayınları
getirip, götürüyordum." diyecek oldum. Balbay "Hayır, Bülent
Tokuçoğlu, şu kod isimle benim sorumlumdu." dedi. Bu ifade daha fazla
ceza almama sebep olacak cinstendi. Kendi 'ihbarcı konunumu'nu
güçlendirmek için altını çizerek, örgütlenme sorumlusu olarak görevimi
detaylarıyla anlatıyordu.
Balbay'da gözaltına alındı mı? Hakkında herhangi bir soruşturma yürütüldü mü?
İfadesi sonrasında elini kolunu sallayarak Emniyet müdürlüğünden
çıktı. Birkaç kişinin daha aleyhinde ifade verdiğini biliyoruz.
Hakkında dava açılmaksızın serbest bırakıldı. 'Bu bir anlaşma' diye
düşündük. O zaman torpilliler vardı. Ellerini kollarını sallayarak
çıktılar. Tek örnek o değildi çünkü. Devletle işbirliği hep aklımızda
kaldı.
Daha sonra bu ihaneti duyurmak için ne yaptınız?
Balbay, 1985'de Cumhuriyet'e geçti. Biz bu süreci, gazetenin
yazarlarından Mustafa Ekmekçi, Hikmet Çetinkaya, Uğur Mumcu ve İlhan
Selçuk'a mektuplar yazarak bildirdik. Çetinkaya, o zaman Ege bölge
sorumlusuydu. Dedik ki, 'Bu vatandaş geçmişinde pek temiz işler
yapmadı. Cumhuriyet Gazetesi o zaman 12 Eylül karşıtı bir muhalefet
yapıyor. 'Yakışmaz.' Dedik. Fakat öğrendik ki, Hikmet Çetinkaya da 12
Mart'ta muhbirlik yapmış. Bunların da devletle işbirlikleri var. Zaten
Selçuk'un ne olduğu Ergenekon dosyasında ortaya çıktı.
Balbay gözaltına alınca neler hissettiniz ?
Hiçbir insanın gözaltında kalmasını, tutuklanmasını, zor duruma
düşmesini istemem. Ama hayatımda ilk kez, Balbay'ın tutuklanmasını
istedim. Neden? Sadece, 26 yıl sonra da olsa yaptığının karşılığını
görsün. En azından 'suçlar cezasız kalmasın' diye düşündüm. Ama orada
da bir hayal kırıklığı var. Mustafa Balbay'ın, İlhan Selçuk'un bu
yapılarla güçlü bir işbirliği var ki; paşalar gidiyor, Bunlar
gitmiyor. Bunlar herhalde orgenerallerin de üstünde bir yerlerde.
Yapılanmada 'gözden çıkarılamayacak yer'deler diye düşünüyorum. Bu
işin hakikaten ideolojisti, propagandisti bunlar ki, bırakılıyorlar.
'Feda edilemeyecek kaleler' herhalde.
Bu senaryolu kimler sürdürür. Cüneyt Arcayürek, yaşından dolayı
sürdüremez herhalde; ama Balbay sürdürür. Yerine geçtiği Uğur Mumcu
gibi bir terör kurbanının köşesinde yazıyor. Kendini
kahramanlaştırmaya çalışıyor. Gözaltına alınınca 'polisler koluma
girdi' diye espri yaptı. Dizlerinin bağı çözülecekti de onun için
girdiler. Bütün bu senaryonun içinde Balbay'a gözdağı verildi. Belki
ilişkilerinde ileri gitti. Büyükelçilerle, generallerle görüşüyor.
Biçilen rolün dışına çıktı ise biraz da 'haddini bil' denmiştir.
Aksiyon