Sanatçının MİT'e bilgi vermesi vatanseverliktir
İrfan Ülkü'nün “Büyük Oyun'daki Türk: Enver Altaylı” adlı kitabı satışa çıkar çıkmaz kıyamet koptu. Bazı gazeteler, “MİT'te çalışan sanatçılar var” içerikli haberler yaptı. Sadece Tercüman'a konuşan Enver Altaylı, sır perdesini kaldırarak tartışmayı bitirdi
Enver Altaylı, Milli Mücadele döneminde Türkiye'nin Türk Dünyası'ndan önemli yardımlar aldığını söylüyor Bu yardımların en büyügü ise Buhara Halk Cumhuriyeti'nden geldi. Vagonlarla Türkiye'ye gönderilen hazinenin yüzde 40'ına Moskova el koydu
ÖNEMLİ operasyonlarda görev alan MİT görevlisi Enver Altaylı, sorularımıza içtenlikle cevap verdi.
Bu cevaplar, Türkiye'nin dünü ve bugünü arasında önemli bir köprü vazifesi görüyor.
Türk Dünyası, çırpınışlarının ne denli önemli olduğu gösteren bu açıklamalar, gündem değiştirecek nitelikte...
İşte, o sorular ve cevaplar:
İstihbaratçılar herkesten faydalanır
Büyük Oyun'daki Türk kitabının yayınlanmasından sonra kitaba dayanarak bazı gazeteler, “MİT'te çalışan sanatçılar var” diye haberler yaptı. Nesrin Sipahi ve Ayten Gökçer'in MİT'e raporlar hazırladığı ifade dildi. Gerçekten bu ismler MİT'e çalıştı mı?
Kitap çok açık. Kitapta sanatçıların ismi yok. Fakat sanıyorum Nesrin Sipahi Hanımefendi'ye ulaşılmış ve kendileri de bir konser sonrası Fuat Doğu Paşa'ya görevle ilgili rapor ilettiklerini ifade etmişler. Kitapta Ayten Gökçer Hanımefendi'nin ismi geçmiyor. O haberi yazanlar herhalde sansayon olsun istemişler. Ama ben onları da anlayışla karşılıyorum.
Bu konu her ne kadar magazin konusu gibi algılansa da yine de sormak istiyorum: Sanatçılardan faydalanılması istihbaratta uygulanan bir yöntem mi? Başka istihbarat teşkilatları da sanatçılardan faydalanır mı?
Ben size bir Amerikan pratiğinden bahsedeyim. Herhangi bir Amerikan gazeteci, herhangi bir ülkeye gittiğinde ilk yaptığı iş o ülkedeki CIA görevlisiyle bir mülakat yapmaktır. Haliyle bu, sessizce yapılır. O zat, kendisine bir takım bilgiler verir. Bu görüşmeden sonra gazeteci, kaç gün kalacaksa temaslarını görüşmelerini yapar ama ayrılmadan önce yine oradaki CIA görevlisiyle görüşür. Yaptığı görüşmeler hakkında bilgi verir. Bu istihbarat teşkilatlarının pratiğidir. Bu KGB için de böyledir. Bir yere giden bir Sovyet gazetecisi muhakkak KGB görevlisiyle görüşür ve onun öğrenmek istediklerini öğrenir ondan sonra ülkesine dönerdi.
MİT bu ülkenin güvenlik teşkilâtıdır
Peki Türkiye'de de durum böyle mi?
MİT, devletin önemli kurumlarından bir tanesidir. “MİT'çi” vs gibi tanımlamalarla sanki teşkilat mensupları lüzumsuz işler yapıyorlarmış, bu işi yapmak utanç vericiymiş gibi bir intiba yaratma gayreti var, Türkiye'de. Bu Sovyet döneminde yürütülen dezenformasyon faaliyetinin bir neticesidir. Bakın ABD'de Baba Bush, CIA Başkanlığı'ndan ABD Başkanlığı'na geldi. Sovyetler Birliği'nde Andropov, KGB'nin başından Sovyetler Birliği Birinci Sekreterliği'ne geldi. Almanya'da BND'nin başındaki adam, Dışişleri Bakanı oldu. Sovyetleri hariç tutuyorum ama “Klasik Batı demokrasi”nin yerleştiği bu ülkelerde kimse istihbarat teşkilatından gelenlerin “Devlet Başkanı” veya “Başbakan” olmasını garipsemez. Nedense biz de “Aman efendim MİT'çi” derler. MİT bu ülkenin güvenlik teşkilatıdır. Devletin varlığını koruyan teşkilattır. MİT bilgileri toplar. Bir de “İntelligence” dediğimiz değerlendirme bölümü vardır. Bu değerlendirme yapılır ve icranın önüne konulur. İcra da gereğini yapar. Bana göre MİT'in yurtdışında bir sanatçıyla görüşmesi, ondan herhangi bir ricada bulunması ve bu görevin yerine getirilmesi bir vatanseverlik görevidir.
Kaynak: Lale Şıvgın/Tercuman