GÜNGÖR MENGİ
Başbakan’ı konu alan haberler arasında bir gezinti yaptığı zaman insan endişeye düşüyor.
Tayyip Erdoğan’a peygamber benzetmesi yapan eski AKP Aydın İl Başkanı neden kendi eliyle partideki üyeliğine son verdi?
Aksi halde kovulacaktı.
Bu benzetme aylar önce yapılmıştı ama hiç kimse ona “Ne yaptın sen?” diye bir soru sormamıştı.
MHP’li Osman Durmuş olayı meclis kürsüsüne taşımasaydı yine arayan olmayacak, üyeliği de sürüyor olacaktı.
Çünkü peygamber benzetmesinin ilhamını “sümme hâşâ” ama Başbakanımızın oldu bitti yaratma cesaretiyle, demokratik bir toplumda kabul edilemeyecek yetkiler kullanmasından aldığı ortadadır.
Mesela dün Cuma namazı için Eyüp Sultan Camii’ne gitti.
Cumalarda korumalar güvenlik tedbirleri alırken ibadethane ortamına uygun düşmeyen sertliklere başvurabiliyorlar.
Dünkü itiş kakışta camiye giremeyen bir vatandaş tepki göstererek “Sen benim namazıma nasıl karışıyorsun; padişah mısın?” diye bağırdı.
Ve tabii anında ağzı kapatıldı.
Korumalar bilmeli ki, vatandaşın ağzı kapatıldığı zaman Başbakan korunmuş olmuyor.
Gazete köşelerinde çıkan “tek adam” ve “diktatör” eleştirilerine köpüren Başbakan vatandaşın “padişah” benzetmesi yapmaya başladığını duysa fena mı olurdu?
Çünkü Başbakan bu gidişin kabul gördüğünü sandığı için namaz vaktinin bile kendisine uydurulacağını düşünmeye başlıyor.
İşin kötüsü haklı da çıkıyor.
Çünkü dün imam efendi Başbakan’ı beklemek için ezanı 15 dakika geç okutmuştur.
Partinin valileri
İktidar, Tayyip Erdoğan’ın “tek adam” iddiasına kadrolaşma yoluyla devlet katında geniş bir alan açmıştır.
Eskiden bürokratlar devleti temsil ederdi şimdi partizanlık daha kazançlı hale gelmiştir.
Mesela yerel seçimde beyaz eşya dağıtımındaki cevvaliyeti ile iktidarın gözüne giren Tunceli Valisi “seçimin düzenine ve dürüstlüğüne karşı suç” işlediği için Yargıtay 8. Dairesi tarafından 7,5 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Sonra ceza ertelendi.
Ama vali bey şu anda Giresun’dadır. Yani sicili mani olmamıştır yükselmesine.
Yargı ibret yaratmadığı zaman ihtiraslı insanları tutamazsınız.
İşte bugünkü manşetimize çıkan Elâzığ Valisi Muammer Erol...
Vali bey bir toplantıda ılımlı İslâm ideolojisine yatkınlığını gösteren bir konuşma yapmış, Başkan Clinton karşısında ezik duran rahmetli Ecevit’i eleştirdikten sonra “Ben ‘one minute’ diyen bir Başbakan istiyorum” diyerek yatırım fırsatını en iyi şekilde değerlendirmiştir!
AKP kalırsa önü açıktır evvel Allah...
İzin istendiyse fena
VATAN’ın dünkü manşeti, Başbakan’ın yeğeni Mehmet Erdoğan’ın, İstanbul’da 50 kilo esrarla yakalanan bir suç örgütünün üyesi olarak tutuklandığını haber veriyordu.
Olay Başbakan’a duyurulmuş, o da “Gereği neyse o yapılsın” demiş..
Şimdi buna sevinelim mi?
Gücünü suç işleyen bir yakınını korumak için kullanmayan bir Başbakan iyidir tabii ama yeğeni esrar işiyle uğraşmayan bir Başbakan daha iyidir.
Yanlış mı?
Burada asıl olayı haber verip “Ne yapalım?” diye sorduğu anlaşılan ilgilinin durumunu tartışmak gerekir.
Eğer asayiş sorumluları, talimat almak amacıyla Başbakan’ı aramışlarsa bu onların “gereğini yapmama” ihtimaline açık bir bekleyiş içinde olduklarını gösterir.
Kanunsuz emrini dahi yerine getirecek bir kadrolaşma oluşturduğunu düşünmek Başbakan’ı mutlu etmemelidir!