Sonucu sadece İngiltere’yi değil Avrupa Birliği’nin tamamını etkileyecek olan referandumun ana tartışma konularından birini Türkiye’nin olası üyeliği oluşturdu. İngiltere’deki referandumun Türkiye’nin AB macerasına ilişkin olası etkileri ise Türkiye’de hemen hemen hiç tartışılmadı. Referandumdan çıkacak ‘Evet’ de ‘Hayır’ da Türkiye’nin Brüksel’le olan ilişkilerini ciddi şekilde etkileme potansiyeli taşıyordu.
ETKİ KAÇINILMAZ
Anketlere yansıyan rakamların şekillenmesinde Türkiye’nin tartışma malzemesi yapılmasının da etkisi azımsanmayacak düzeyde oldu. Üst düzey bir AB yetkilisi, Brexit taraftarlarının Türkiye’yi günah keçisi yapmalarının aslında kampanyanın tez sıkıntısı içinde olduğunun göstergesi olduğunu belirterek, “Gerçekten argüman bulmakta zorlanıyor olmalılar. Bu yaklaşım karşısında AB’de kalmayı savunan kamptan da saçmalık düzeyi yüksek açıklamalar geldi” dedi. Aynı diplomatın, referandumun sonucunun Türkiye’nin sürecini nasıl etkileyeceği yönündeki soruya, “‘Evet olursa şu olur’, ‘Hayır olursa bu olur’ diye şimdiden net bir şema çizmek pek mümkün değil. Kesin olan tek unsur her iki sonucun da belli şartlar oluşması durumunda belli bir aşamada etki yaratacağı” cevabını verdi.
‘EVET’ DAHA SAĞLAM
Türkiye’nin referandum sonucu olarak öncelikli tercihi İngiltere’nin AB’de kalmasından yanaydı. Bunun nedenini sorduğumuz üst düzey bir diplomatın yanıtı, “İngiltere, referandum kampanyası başlayana kadar Türkiye’nin yanında yer alan bir yaklaşım sergiledi. AB içindeki ağırlığı Fransa ve Almanya gibi ülkeler karşısında Türkiye için denge unsuru niteliğinde. Buna ek olarak AB’de kalması kurallarını bildiğimiz ve işleyişine hakim olduğumuz yapının devamı anlamına gelecek” oldu.
İngiltere’den AB’ye ‘Evet’ çıkmasının tercih edilmesinde ‘bilinenlerin’ daha fazla olması güvenli opsiyon olma niteliğini pekiştiriyor. Bir AB diplomatı, İngiltere’nin kalması durumunda uzun vadede de olsa ister istemez bazı yapısal değişikliklerin gündeme gelme ve daha esnek bir yapıyla karşı karşıya kalma olasılığının ‘sıfır’ olmadığını belirterek, “İngiltere, Brüksel’le bunun pazarlığını referandum tarihini açıklamadan yaptı. Bugünden yarına olacak bir şey değil ama olması halinde oyunu kendi kurallarıyla oynamayı tercih ettiği izlenimi veren Türkiye açısından da örnek oluşturacak bir tablo ortaya çıkabilir” dedi.
‘HAYIR’ FIRSAT DA OLABİLİR
Brexit, AB’deki taşları radikal şekilde yerinden oynatma potansiyeli taşıdığından Türkiye açısından ‘bilinmeyenleri fazla, riski daha yüksek’ bir opsiyon olmayı sürdürüyor. Brexit durumunda İngiltere ile AB arasında kurulacak ilişkinin şekli ve derinliği Türkiye tarafından da benimsenebilecek bir örnek oluşturabilir.
Bazı yetkililer, yüksek riske rağmen şartların oluşması ve iyi idare edilmesi halinde Türkiye açısından yeni bir fırsat penceresi oluşabileceği görüşünde. İngiltere’nin AB’den kopması başka ülkeleri de benzer adımlar atmaya itebileceğinden yıllardır kâğıt üstünde tartışılan ‘çok çemberli AB’ yaklaşımının daha hızlı şekilde devreye sokulma ihtimali söz konusu.
Siyasi boyutu daha geri planda olması beklenen bu ihtimale yönelik değerlendirmeleri, “Başka bir yapı oluşacak ve yepyeni bir kurguyla karşı karşıya kalınacak. Tüm politikaları tam olarak uygulayan bir çemberin yanında daha esnek yapıya sahip bir ya da daha fazla çember olacak. Esnek olacağından merkez çember dışındaki çemberlere üyelik daha kolay olacak ve bu üyelik kamuoyu açısından daha az rahatsız edici olacak” ifadeleriyle özetlemek mümkün.