"Sayın Erdoğan o gece bağlanacak kanal bulamadığı için mi CNN Türk’e bağlandı acaba? Bu değerli ayrıcalığın çok önemli sorumlulukları da beraberinde getirdiğini kimse unutmasın" diyen Albayrak, "O günlerde ortaya koydukları dik duruşu coşkuyla alkışladık. CNN Türk’ü FETÖ’cü askerler bastığında 24 TV ilk çağrıyı yaptı ve milleti oraya topladı. Ama vatanseverlik birkaç gün giyilip çıkarılan bir gömlek değil bir hayat tarzıdır. Herkes gibi medya da olup bitenleri unutamaz ve bu ülkede bir 15 Temmuz yaşanmamış gibi davranamaz artık" ifadesini kullandı.
Albayrak'ın Star'da "Hürriyet’teki ‘ByLock savaşı’nı kim kazandı?" başlığıyla yayımlanan (27 Ekim 2016) yazısı şöyle:
Doğan Grubu’nun “Amiral Gemisi”nde geçen pazartesi günü “İŞTE HERKESİN ARADIĞI BYLOCK” başlıklı bir röportaj yayınlandı.
Bu manşeti gazeteci gözü ile değerlendirdiğimizde şu hususlar dikkat çekiyor:
1- Güya “Herkesin aradığı” FETÖ’cüyü New York’ta, Hürriyet’in veya Doğan Grubu’nun ABD’deki güçlü ekibinden biri değil de İstanbul’dan giden İsmail Saymaz bulmuş. Çok ilginç...
2- Hürriyet’te, 3. Köprü açılışından 1.5 kat daha büyük verilen bu “ÖZEL HABER”in sunuluş biçimi gazete yönetimi tarafından “özel” bir önem atfedildiğini gösteriyor.
3- Hemen alt başlıkta gözlere sokulurcasına “Sistemi kullananların yüzde 90’ının FETÖ’cü olduğu vurgulanıyor. (Yani, “Bu uygulamayı kullananların yüzde 10’unun, sayısal ifadeyle 60 bininin FETÖ ile hiç ilgisi yok” deniyor aslında.)
4- Mr. ByLock’un sahibi olduğu bu uygulamayı, ev arkadaşı FETÖ’cü Tilki birkaç FETÖ’cü arkadaşına daha vermiş. (Konunun FETÖ ile ilgisi bundan ibaret!)
5- “Zaten ocak ayında devre dışı kaldığı için de darbede kullanılması mümkün değil...”
Haberle ilgili ilk değerlendirme gruba ait CNN Türk’ün Parametre’sinde yapıldı. Gazetenin Ankara Temsilcisi Deniz Zeyrek, “Bu tür insanlara ve söylediklerine fazla güvenmemek gerektiğini” ifade etti.
Nitekim CHP’den de Deniz Zeyrek’i teyit eden bir açıklama geldi. Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger, aynı kişinin daha önce kendilerine mail gönderdiğini, pek inandırıcı bulmadıkları için medya ile paylaşmadıklarını ifade ederek, “Nitekim bize verdiği mesajlar ile röportaj arasında çelişkiler var” diyor.
Meğer bu Mr. ByLock herkesin aradığı biri filan değilmiş. Tam aksine, FETÖ’ye destek atmak için bahane arayan Kılıçdaroğlu’nun CHP’sinin bile itibar etmediği bir “ABD tipi Tuncay Güney” imiş...
Gerçi CHP ciddiye almasa da genel başkanları Hürriyet’te yayınlanan röportaj için “Önemli bir habercilik” demiş ama Kılıçdaroğlu’nun çelişkisi bizim için rutindir; haber niteliği taşımaz, biz Hürriyet’in çelişkilerine dönelim.
Hürriyet kendisini tekzip etti
Oysa bu abartılı haber, gazetenin kendisini manşetten tekzip etmesi anlamı taşıyordu.
Çünkü MR. BYLOCK röportajı, değerli meslektaşımız Murat Yetkin’in, 13 Eylül tarihli “BYLOCK ŞİFRELERİ” manşetini hemen her satırını tekzip ediyordu.
En önemlisi ise Murat Yetkin, MİT’e dayandırdığı o haberinde kullanıcı isimlerinin yüzde 98’inin Türkiye kaynaklı olduğunu, yazışma detayları sayesinde FETÖ ile ilgili çok önemli ayrıntılara ulaşıldığını ve FETÖ operasyonlarında bu isimlerin çok önemli kaynak oluşturduğunu ifade ediyordu.
Ama sevgili Murat Yetkin dünkü manşeti ile rövanşı aldı...
“SON BYLOCK TEZGAHI” manşeti, İsmail Saymaz’ın özel röportajını kökten tekzip etmekle kalmıyor, aynı zamanda çevrilen “tezgah”ı da açık ediyordu adeta...
Zira Mr ByLock röportajı bir taraftan ByLock kullananları yüzde 10 kontenjanından temize çıkarırken diğer taraftan da manidar zamanlaması ile ABD’ye çok önemli bir görüşme için giden Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın, meslektaşına sunacağı en önemli kanıtı etkisizleştirme mamcı taşıyordu. Çünkü, kendisini David Keynes olarak tanıtan FETÖ’cü, çok usta bir manevrayla ByLock’u sahipleniyor ama FETÖ’yü temize çıkarıyordu.
Amiral battı, tezgâh yattı
Dürüst olalım, aynı gazetede zaman içerisinde birbiriyle çelişen haberler yayınlanabilir. Ama bu inanın öyle basit bir şey değil.
Zaten Denizli’de mahkemece kabul edilen iddianamede savcı, “ByLock isimli programa FETÖ/PDY örgütü içinde faaliyet göstermeyen bir kişinin ulaşması mümkün değildir” demiş, noktayı koymuş.
O bakımdan bu zikzaklar, sanki grup içerisinde 15 Temmuz’dan sonra yaşanan çelişkili tavırların manşetlere yansıması gibi bir şey...
Zira, grubun son dönemdeki yazılı ve görsel yayınları, Yenikapı Ruhu’ndan hızla uzaklaşan bir yörünge çiziyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan o gece Doğan Grubu’na, “istiklal madalyası” değerinde bir paye verdi. Değerli meslektaşlarımız bunun anlamını çok iyi okumalıdır.
Sayın Erdoğan o gece bağlanacak kanal bulamadığı için mi CNN Türk’e bağlandı acaba?
Bu değerli ayrıcalığın çok önemli sorumlulukları da beraberinde getirdiğini kimse unutmasın.
O günlerde ortaya koydukları dik duruşu coşkuyla alkışladık. CNN Türk’ü FETÖ’cü askerler bastığında 24 TV ilk çağrıyı yaptı ve milleti oraya topladı.
Ama vatanseverlik birkaç gün giyilip çıkarılan bir gömlek değil bir hayat tarzıdır.
Herkes gibi medya da olup bitenleri unutamaz ve bu ülkede bir 15 Temmuz yaşanmamış gibi davranamaz artık.
FETÖ ile mücadeleyi ucuz mağduriyet istismarlarıyla sulandıranlar ve onlara alet olanlar, karşılarında; “asıl mağdur” olan Türk milletini bulur.
Ve bu milletin hışmına uğrayanı da ne savaş uçağı kurtarır ne amiral gemisi...