Olay, 7 Ekim Çarşamba günü saat 21.40 sıralarında Çatalca Merkez Mahallesi'nde yaşandı. İddiaya göre, Gül Gülsüm evinde otururken, şiddet gördüğü gerekçesiyle hakkında uzaklaştırma kararı aldırdığı dini nikahlı eşi Fikret Çakmak dışarı çağırdı. Ailesinin uyarılarına rağmen Çakmak'ın yanına giden genç kadından uzun süre haber alamayınca annesi Aynur Uç, durumu jandarma ve polise bildirdi.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü ekipleri, Çatalca çevresinde Gülsüm'ü aramak için çalışma yaptı. 3 gün boyunca süren aramaların ardından ekipler, genç kadının cesedini Çatalca'nın Bahşayiş köyündeki sazlık alanda bulunan bir evde buldu. Polis ekipleri, genç kadının öldürülmüş olabileceği şüphesiyle çalışma başlattı.
İNTİHAR TEŞEBBÜSÜ SONUNDA YAKAYI ELE VERDİ
Arama çalışmaları devam ederken Fikret Çakmak, evinde ilaç alarak intihar girişiminde bulundu. Durumu fark eden evdeki yakınları Çakmak'ı hastaneye kaldırdı.
Polis ekiplerinin durumdan şüphelenmesi üzerine Çakmak, tedavisinin ardından ifadesi alınmak üzere karakola getirildi. Çakmak, polis tarafından yapılan sorgusunda, genç kadını iple boğarak öldürüp, cesedini de metruk eve taşıdığını itiraf etti.
Çakmak, gözaltı işlemlerinin tamamlanmasının ardından çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi.
"O SAPIĞIN EVİNE GİTTİM"
Hayatını kaybeden Gül Gülsüm'ün acılı annesi Aynur Uç yaşananları göz yaşları içinde anlattı
. Kızının cansız bedeni bulunmadan önce Fikret Çakmak'ın evine giderek onu sorduğunu söyleyen Uç, "Bundan 2-3 gün önce kızımı devamlı sıkıştırmaya başladı. Kızıma işkence yaptı. Kızımın saçından tutup sokağa attı. Ben kızıma sahip çıktım. Devamlı böyle yaptığım için karakola başvurdum. Karakola gittim dedim ki, 'Benim kızım işkence görüyor.' Kağıtlar, deliller elimde. Bana inanmadılar. En son savcılığa çıktım. Anlattım durumumu. Bir gece kızım işinden geldi. Dedi ki, 'Ben aşağı kadar inip geleceğim. 'Ben de dedim ki, 'İnme kızım, bu sapık.' Gidip geleceğini söyledi. Bakkala gittiğinde saat 21.00 sıralarıydı. Bekledim gelmedi. Arkadan baya bir zaman geçti. Ben aşağı indim. İnsanları, kız kardeşlerini aradım. Kızım meydana çıkmadı ve ben çok merak ettim. Aşağı gittim. Bekledim, bekledim gelmedi. Sokakların içinde gezdim yok kızım. En sonunda jandarma karakoluna gittim. 'Benim kızım, aşağı indi yok' dedim. Bize 'Bilmiyoruz' dediler. Çocuğun evine gittim sonra. Fikret'in, o sapığın evine gittim. Sapık o, benim kızımı mahveden sapık. Ben evine gidip sordum. Kapıyı çaldım, çıktı ne olduğunu sordu. Kendini hiç bozmadı. 'Benim kızımı çıkar, ver' dedim. 'Bende yok' dedi. 'Yemin ederim sende, sende olduğunu biliyorum' dedim. Kızımı öldürdüğünü söyledim. Bundan emindim ben. Benimi kızımı alıp, öldürdüğünden emindim. Bana, 'Kızın burada değil. İstediğin yere şikayet beni' dedi" ifadelerini kullandı.
"PARAMPARÇA YAPMIŞ KIZIMI"
Aynur Uç, "Ben tekrar dönüp, karakola ve hastanelere gittim. Kızımı çok aradım ama bulamadım. Gece saatlerinde bir daha başvurdum. Yine yok kızım. O gece sabahladım. Tekrar aşağıya inip, savcılığa çıktım. Savcı beye durumu izah ettim. Kızımın 2 günden beri kayıp, kızım yok. Savcı bana iyi davrandı orada, yardımcı olacağını söyledi. Bütün jandarma ekibine emir verdi. Kızımı aradılar ama bulamadılar. Bana İstanbul'dan büyük ekip getireceklerini söylediler. 4'üncü gün bana jandarma karakolundan haber geldi. Ben de burada bekliyordum. Beni hemen acile çağırdılar. Hemen gittim. Kızımı ne hale getirmiş biliyor musun? Paramparça yapmış kızımı. Tanınmaz vaziyette getirdiler. Güzel kızımı öyle bir hale getirdi ki, Rabbim onu oradan çıkarmasın" şeklinde konuştu.
"GENCECİK KIZIMI TOPRAĞA KOYDUM"
Acılı anne Uç, "Benim yüreğim yandı, diğer annelerin yüreği yanmasın. Buraya artık bir nokta koyun. Yalvarıyorum size, ben 27 yaşındaki kızımı kaybettim. Bugün gittim Kabakçı köyünde kızımı gömdüm. Hepimizi mahvetti. Devletime sesleniyorum: Bunun cezası neyse verin. Gencecik kızımı toprağa koydum. Bak onun babası yok. Öksüzdü, 1 annesi vardı. Söyleyeceklerim bu kadar. Devletten yardım istiyorum. Onu çıkarmasınlar, cezasını versinler" dedi.
"SENİN KIZIN BUNLARI HAK ETTİ"
Gülsüm'ün komşusu olan Didem Gültekin ise, "Çarşamba günü saat 21.40'ta arkadaşım kayboldu. Sigara almaya indi aşağıya. Ailesi gitti onu aradı ama bulamadı. Fikret Çakmak'ın evine gittiler. Evine gittiklerinde Fikret Çakmak'ın ışıkları kapalıydı, karanlık bir şekilde evde oturuyordu. Annesi kapıya vurdu, Fikret Çakmak açtı kapıyı. Kaynanasına, 'Buyur abla, sana su vereyim mi?' dedi. Aynur teyze de kızının nerede olduğunu sordu. Kızının nerede olduğunu bilmediğini söyledi. 'Senin kızın bunları hak etti' dedi. Sonra karakola gittiler" ifadelerini kullandı.
"KAMERADA 3 KİŞİ GÖRÜNÜYORLAR"
Gültekin, "Perşembe günü oldu. 3 kişi kadın hallerinde evlerine yine gittiler. Evine dayandılar, kapıyı açmadı. Telefonla aradılar, dedi ki, 'Ben Yakuplu'dayım.' Sonra ekipleri çağırdı. Karşı binada oturup Fikret'i beklediler. Polislere çıkıp dedi ki, 'Benim evime gelip, bana saldırdılar' dedi. Sonra tekrar aradık. Bu sefer dedi ki, 'ben kendimi zehirledim, hastanedeyim. İnsanları böyle böyle kandırdılar. Cuma günü Aynur teyze savcılığa gitti. Savcılığa her şeyini anlattı. Savcılıktan sonra kameralara baktılar. Her şey görünüyor. Gül Çakmak, parkın buradan giderken, onu arabaya mı ne atıyor. Kamerada 3 kişi olarak görünüyorlar. Cuma ya da Cumartesi öldürdü. Bize haber geldi. Bahşayiş köyünde ölü bulunuyor. Cuma akşamı ben Fikret'i kendi telefonumdan aradım. 'Gül'e ne yaptıysan onu eve getir. Annesi çok kötü. 'Bana, 'bende değil' deyip telefonu yüzüme kapattı. İkinciye bir daha aradım. 'Seni arıyorum, benim telefonlarıma insan gibi cevap verir misin?' Bu sefer de, 'Didem abla bende değil' deyip ağlamaya başladı. Şu anda karakolda olduğunu ve ifade verdiğini söyledi. Çatalca Emniyet Amirliğine aradım. Fikret Çakmak'ın gelip gelmediğini sordum. 'Hayır, ifadesini alıp, saldık' dediler. Ondan sonra gidecektik, gidemedik. Polisleri bekledik. Cumartesi akşamı da bize cansız bedeni geldi" dedi.
kaynak:vatan