Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
34,6904
EURO
36,7503
IMKB
9.652,000
ALTIN
2.961,830
 
Hava Durumu ANKARA
-1 / 5 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
İKİNCİ TESTERE CİNAYETİ'NİN ANATOMİSİ!
İKİNCİ TESTERE CİNAYETİ NİN ANATOMİSİ!
 
Bursa'da geçen temmuzda bir çöp konteynerinde bulunan kesik bacakların 25 yaşındaki Sevgi Taşkın'a ait olduğu anlaşıldı Sevgilisi Bülent Kocaman cinayeti itiraf etti. Sevgi, kimdi ve neden bu hunharca işlenmiş cinayetin öznesi olmuştu?
 
15.11.2010 - 00:25

Sevgi Taşkın’ın hayal kırıklığıyla dolu 25 yıllık hayat hikâyesi Balıkesir’de başladı. Bir ağabeyi ve bir ablası vardı. Anne-babası onlar çok küçükken ayrıldı. Okula göndermediler onu, 14’ünde gelin oldu Sevgi. Peş peşe iki kız çocuğu dünyaya getirdi. Ama beş yıllık evliliği ona muhtaç olduğu mutluluğu vermedi. 19’unda boşandı. Üç yıl sonra yolu Bursa’ya düştü. Bir mesleği yoktu ve ablasının çalıştığı müzikholde konsomatrislik yapmaya başladı. Diğer kadınlar gibi Sevgi’ye de bir kod adı gerekiyordu ve o ‘Sinem’i seçti. 

İkinci testere cinayetinin anatomisi
Birkaç ay geçmeden aynı mekânda çalışan Gökhan adlı Adanalı garsona âşık oldu. Sevgi, birlikte yaşamaya başladığı Gökhan’dan hamile kaldı ve bir kız daha dünyaya getirdi. Fakat genç adam arkasına bile bakmadan ikisini de terk etti. Sevgi, bebeğinin adını ‘Sanem’ koydu ama onu büyütmeye vakti yoktu. 

Başında içki şişesi kırdı 
Bursa’daki başka bir müzikholde iş buldu, 55 günlük bebeğini üç çocuklu bakıcı aileye teslim etti. İlk aylarda 2-3 günde bir bebeğini ziyaret ediyordu, fakat zamanla ziyaretlerin arası açıldı. Çünkü Sevgi, çalıştığı mekânın ortağının oğlu Bülent’le ilişki yaşamaya başlamıştı. Çok geçmeden genç kadın, Bülent’in anne ve babasıyla birlikte yaşadığı eve taşındı. 

En başından beri kavgalı, gürültülü bir çift oldular. Başkalarının önünde tartışıyor, birbirlerine hakaret ediyorlardı. Bülent, müzikholde Sevgi’nin başında içki şişesi bile kırmıştı. Genç kadın, çok fazla makyaj yapıyordu, çünkü yüzü gözü her zaman mosmordu. Tek dramı dayak da değildi. Aynı evde yaşadığı Bülent’in babası da genç kadını taciz ediyor, bunu her anlattığında sevgilisinden dayak yiyordu. Müzikholde kazandığı parayı da Bülent elinden alıyordu. Sevgi, polise gidip yaşadığı şiddeti anlattı, şikâyetçi oldu ama ilgilenen olmadı. İlişkileri bu şekilde dokuz ay sürdü, buna ‘ilişki’ denebilirse… 

Sanem’e altın küpe alacaktı 
Sevgi’nin tek tesellisi ayda bir kez ziyaret edebildiği küçük kızı Sanem’di. 25 Temmuz’daki doğum gününde kızıyla özel bir gece yaşamak istiyordu. Günler önce başladı hazırlanmaya. Doğum gününe bir gün kala, müzikholde sahne alan arkadaşı Dilan’dan birçok istekte bulundu. Hepsinde, “Bu şarkı güzel kızıma gitsin” diyordu.
O gece bakıcı aileyi de aradı. “Sabah çarşıya çıkacağım. Sanem’e yeni elbiseler ve pasta alacağım. Hediyem de altın küpe olacak. Siz kızımı hazırlayın, ben geç kalmam” dedi. Aile, küçük Sanem’i yıkadı, giydirdi, hazırlıklar tamamdı. Saatler ilerledi fakat Sevgi gelmedi. Defalarca aradılar, telefonunu açmadı.

Ertesi sabah, Sanem’in bakıcı annesinin telefonuna bir mesaj geldi Sevgi’den: “Abla ben Erdek’teyim. Bülent’ten ayrıldım. O sizi rahatsız etmeyecek. 9-10 gün sonra ben sizi arayacağım” diyordu. Bakıcı kadının eşi, bu mesaja bir anlam veremedi ve akşam soluğu müzikholde aldı, Bülent’e, “Sevgi nerede?” diye sordu. “Çarşıya gidiyorum diye gitti, gelmedi. Cebimdeki 950 lirayı da almış. Nerede olduğunu bilmiyorum” dedi. Oysa Bülent o gece Sevgi’yi öldürmüştü. Ve genç kadının SIM kartını kendi telefonuna takarak bakıcı aileye mesaj atmıştı. 

Katille hatıra fotoğrafı 
Bülent Kocaman (31), önceki akşam ‘kasten adam öldürmek’ suçlamasıyla savcılığa sevk edildi. ‘Suçu ve delilleri gizlemek’le suçlanan babası Ali Ekber Kocaman ve ağabeyi Barış Kocaman ile birlikte. Dev bir ‘adalet terazisi’ şeklinde inşa edilen Bursa Adliye Sarayı’ndan baba ve büyük oğlu elini kolunu sallayarak çıktı. Bülent Kocaman ise tutuklama talebiyle nöbetçi mahkemeye sevk edildi. Bayram tatili çoktan başlamış, bina tamamen boşalmıştı. O saate kadar mahkemenin kararını bekleyen tek gazeteci bendim. 

Adliyenin labirenti andıran koridorlarından birinde, on erkeğin yaklaşık on metre ötesinde sessizce oturdum. Polisler, suçunu itiraf eden katilin yanında cep telefonlarına poz veriyordu. Elleri kelepçeliydi sanığın fakat sinir bozacak kadar gülüyordu yüzü. Yakınımda dokuz polis ve sadece bir katil vardı; ama orada kendimi güvende hissedemedim. Birkaç kez sanıkla göz göze geldik. Sevgi’nin gördüğü son gözlere inatla bakmak istedim, yapamadım.

Mahkemede de itiraf etti 
Derken duruşma başladı, kapı açık bırakıldığı için konuşulanları dinleyebildim. Bülent, ilk olarak emniyette verdiği ifadenin doğru olduğunu söyledi. Hâkim, “Neydi adı?” deyince, Bülent “Sevgi” diye mırıldandı. Hâkim bu kez, “Ne yaptın bu Sevgi’ye?” diye sordu, o da olanları anlattı: “Sevgi, çok sarhoştu, ağır sözlerle beni tahrik etti. İttim, düştü ve başını vitrinin köşesine vurdu. Kanayınca ona yardım ettim. Ama o küfür etmeyi sürdürdü. Kalkıp mutfaktan ekmek bıçağını aldım, 4-5 kez Sevgi’ye sapladım. Mutfağa döndüm ve yarım kalan biramı bitirdim. Geri geldiğimde Sevgi ölmüştü. Her yer kan içindeydi. Daha fazla kan yere bulaşmasın diye onu banyo küvetine taşıdım. Sonra gidip uyudum. Sabah önce polise teslim olmayı düşündüm. Ama çok ağır ceza almaktan korktum, cesetten kurtulmaya karar verdim. Eve yakın bir aktara gidip elektrikli bıçak aldım.”

Pişman ‘katil’ 
Hâkim, son olarak onu ele veren SMS’leri sordu. Bülent, “Sevgi’nin SIM kartını kendi telefonuma takıp, önce kendime, ‘Senden ayrılıyorum. Beni arama. Denedik olmadı’ diye mesaj attım. Sonrada kızının bakıcısına mesaj gönderdim. Yaptığıma pişmanım hâkim bey, onu öldürmek istememiştim” dedi. Kapıdan uzaklaşmadan önce duyduğum son cümle hâkime aitti: “Evet delikanlı, tutuklusun!” 

Vücudu bulunamadı 
Bursa Emniyet Müdürlüğü, ağustos ayı başında çöpte Sevgi’nin bacaklarını buldu, birkaç gün önce de katilini… Fakat onun dertten kurtulmayan başı, kızları için çarpan kalbi ve hep iyi bir adama tutunabilmek umuduyla uzanan elleri nerede bilinmiyor. Böyle olunca polis, Sevgi’nin yakın arkadaşlarına sorduğu o sorunun cevabını da bulamıyor: “Sevgi hamile miydi?”




Neden katillerin bazıları cesedi parçalar? 
Öldürme işlemi başladığında, katil ve kurban ister istemez birbirlerine yaklaşır… Katil üstünlüğünü ispat etmek için kendiyle kurbanı arasında bir mesafe kurmak ister… Cesedi kesme ya da parçalama, cinsel tatminle sonuçlanan bir artarda batırma ve tahrip etme eylemi olduğu kadar, katilin kurbanı üstünde güç ve kontrol kurduğunun da tek delilidir. Katil, “Cesedi yok etmek istedim” diye kendini savunsa da aslında, herkese kurbanının hiçbir değer taşımadığını, birkaç parça şeyden başka hiçbir değeri olmadığını ispatlamıştır. 

2002 kışı 
Soğuk bir şubat gecesinde Eskişehir’in kasabalarından birinde buldum onu. İki çocuğuyla hapisten çıkar çıkmaz Soma’dan bu kasabaya göç etmişti. Adını kime sorsak, duyan yüzümüze biraz daha dikkatli bakıyor, sonra da gönülsüz yolu tarif ediyordu…
Saat 22.00 civarı tek katlı, derme çatma barakanın kapısını çaldık… Kalbim çarpmaya başlamıştı. Bir katille görüşecektim az sonra… Üstelik geldiğimden haberi de yoktu.
Beş yıl önce 11 yıllık karısını öldürmüş (adını hiçbir yerde söylemeyeceğime söz verdim), sonra banyoda parçalara ayırmış, kolları, bacakları ve gövdesini iki ayrı bavulla, yolcu treni vagonuna koyarak Soma’dan Ankara’ya göndermişti. Cesedin trende bulunmasından iki ay sonra yakalanmış, 2 yıl hapis yattıktan sonra da 1999 Genel Affı’yla hapisten çıkmıştı.

Ve kapı açılıyor 
Bütün bu bilgiyle dikiliyordum kapıda. Yaşlı babaanne açtı kapıyı. Evdelerdi… Hem de hepsi… Yaşlı bir dede, babaanne, iki torun ve karısını parçalara ayırarak parçalayan bir baba… Televizyon seyredip, çay içiyorlardı… Bize de ikram ettiler. Çocuklar babalarının iki yanına oturdu. Şaşkındım.Tipik bir Türk ailesiydi işte. Sanki sadece biz biliyorduk olan biteni… Bir saat sonra sapa kasabanın, kamuya açık bir binasındaydık. Kirli, loş bir odada, neredeyse diz dize denecek bir mesafede karşılıklı oturuyorduk. Kameraman, o ve ben… Kayıt başladığı anda anlatmaya başladı. Karısının terk edip gitmelerini, sonra bir şey olmamış gibi dönmelerini, gece kulübünde çalışmak istemesini, onu aşağılamasını, aldatmasını, sabahladığı erkeklerin evlerinden gidip almalarını ve hepsinin alt metninde büyük aşkını…

Kafasını günlerce seyrettim
Saat gece yarısını geçmişti. Son bir şey sormam gerekiyordu. “Neden parçaladın?”
Dedi ki; “Yok olsun istedim. Parça parça, toz olsun… Hiç yaşamamış, ben de onu hiç tanımamış olayım. Günlerce polis bana kafasını ne yaptığımı sordu. Onlara da söylemedim, başka kimseye de. Ama sana söyleyeceğim. Kafasını günlerce buzdolabında tepside sakladım. Akşamları birahaneden eve gelip, buzdolabını açıp saatlerce onu seyrettim. Sonra da Bergama çöplüğüne attım.” 

O akşam, neredeyse inanacaktım ona. Hayatta her şeyin olabilir olduğunu anlattı çünkü. Benim aracılığımla bir televizyon kamerasına hem de… Ama son söylediklerinde anlatması zor, tuhaf bir ışıltı oluştu gözünde. Aniden, bir an parlayıp geçen ve sağlıklı bir insanda olmaması gereken. 

2010 Temmuz… 
O günden sekiz yıl sonra… 29 Temmuz’da Bursa’nın Nilüfer İlçesi’nde bir apartmanın önündeki konteynerde tırnakları ojeli bir çift kadın bacağı bulundu. Bulanlar temizlik görevlileriydi. Kadın bacakları diz altından düzgün bir şekilde kesilmiş ve parmakları ojeliydi…
İki aylık bir araştırma sonunda bacakların 16 Eylül’de kayıp olduğu ihbar edilen Sevgi Taşkın’a ait olduğu tespit edildi. Vakit geçirmeden zanlı sıfatıyla Bülent Kocaman’ın yaşadığı eve baskın düzenledi. Arama yapıldı.
İlk tespitte evde genç kadına ait özel eşyalar bulundu. Sonra evin yeni boyandığı tespit edildi. Olay yeri inceleme ekiplerinin mavi ışıkla yaptığı taramada ise, bütün duvarlara sıçramış kan izleri görüldü. 

Zanlı Bülent Kocaman da tıpkı Soma’daki olay gibi neredeyse polisi karşısında görür görmez anlatmaya başladı.
Cinayetin işlendiği evde yapılan tatbikatta ise, Sevgi Taşkın’ın babasının kendisini taciz ettiğini iddia ettiği için öldürdüğünü söyledi… 

İki cinayet, iki katil 
Zanlı, cesedin diğer parçalarını ise başka yerlerdeki çöplüklere attığını anlatıyordu. Eğitimli köpeklerin, İzmir, Denizli ve Aydın bölgesinde yaptığı aramalarda Sevgi Taşkın’ın cesedi bulunamadı.
Ama toprak altından 10’a yakın kimliği belirsiz ceset çıkarıldı. Bu da Türkiye’deki katillerin işlediği cinayet ortaya çıksın istemediğinde, kurbanlarını parçalara ayırıp çöp kutularına atmadığını tam aksine bütün olarak toprağın altına gömdüğünü gösteriyor.

2003’te İstanbul’da 3 kişiyi öldürüp testereyle parçalayan bir seri katil vardı. Son kurbanının kafatasında bıraktığı mermiden yakalanmıştı.
Polise “Ben kötü niyetli kişileri öldürüyorum” diyen seri katil ifadesinde “Beni yakalamanızı istemeseydim o mermiyi kafasında bırakmazdım” demişti… 

Katiller yalan söylüyor 
Tekrar Sevgi Taşkın cinayetine dönersek, Bursa Emniyet Müdürlüğü yetkililerinin verdiği bilgiye göre cinayet günü şöyleydi:
Zanlı Bülent Kocaman konsomatrislik yaparak kazandığı parayı istediği için evden ayrılan Sevgi Taşkın’la para yüzünden tartıştı. İkisi de çok alkollüydü. Otopsi raporu da bunu doğruluyor.
Zanlı, mutfaktan aldığı bıçakla (bu silah ve parçaladığı testere bulunamadı) maktulü karnından bıçakladı. Cesedi öldüğü yerde bırakarak yatıp uyudu. Sabah uyandı. Cesedi halıyla sürükleyip banyoya götürdü. Üç hamlede beş ayrı parçaya böldü. Bacakları attı. Kalan dört beden parçasını ise, beş gün (Soma’daki cinayetle benzerliğe dikkat) evde tuttu… 

Sonra da Konak ve Beşevler semtlerindeki çöp konteynerlerine siyah poşet içersinde attı.
Kan izlerini ise önce tuz ruhuyla sildi sonra da boya yaparak kapattı…
Otopsisinde Sevgi Taşkın’ın darp ve işkence gördüğü anlaşıldı. Bütün bunların dışında zanlının atladığı bir şey vardı. Kan lekesinin temizlenemez, çıkarılamaz ve asla yok edilemez oluşu…
Bunu bilmelerine rağmen neden bazı katiller, cesedi parçalar. Psikiyatrlara göre yanıt şu: “Katil kendini, insanı yaratan büyük mimarın yerine koyar ve kendi yaptığı işi herhangi bir biçimde bozar. Yıkarak ya da daha doğrusu, yapılanı yıkarak yeni bir şey yaratmaktadır. Aslında Tanrı’ya bir kafa tutuştur bu...”

RADİKAL/15/11/2010



Arkadaşına Gönder   Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 0   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

  Bu kategorideki diğer haberler


NÜKLEER DOLANDIRICILIĞIN MERKEZİ TÜRKİYE

POLİS ONU ŞOK HALİNDE BULDU!

POLİS MEMURU CİNNER GEÇİRDİ, 1 POLİS ŞEHİT 2 YARALI!
»  CİNNET GEÇİREN POLİS ÜÇ MESLEKDAŞINI VURDU!
»  ÜNLÜ ŞARKICI KIZINA KAVUŞTU!
»  MİNİBÜSÇÜLERİN KAVGASI BİBER GAZIYLA DURDURABİLDİ
»  5 CİNAYET VE HEDEFTEKİ 6'NCI ADAM !
»  BURSA'DA VAHŞİ CİNAYET!
»  SAHTE OTOBÜS BİLETİ TUZAĞI!
»  PROTEZ BACAKTAN UYUŞTURUCU ÇIKTI
»  87 YAŞINDA TACİZDEN TUTUKLANDI!
»  BU KEZ ÖLDÜRDÜ!
»  VALİ'YE ISLIKLI PROTESTO!
»  BANKALAR GAZA GETİRDİ, AMA SONU KÖTÜ OLDU
»  "ALO BEN KOMİSER HÜSEMETTİN" DEYİP DOLANDIRDI.
»  KONYA'DA SERİ CİNAYET ŞOKU!
»  VAHŞİ KATLİAMDA TECAVÜZ ŞOKU
»  İNTERNET'TEN FUHUŞA SUÇ ÜSTÜ!
»  İKİNCİ MÜNEVVER CİNAYETİNDE KATİL YİNE SEVGİLİSİ ÇIKTI!
»  KONYA'DA SERİ KATİL PANİĞİ!
»  TEDBİRLİ HIRSIZ!
»  ERCİŞ'TE DEHŞET GECESİ
»  SAHTE TÜRK POLİSİ YAKALATTI!
»  MUSALLA TAŞINDA CANLANDI!
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Ekrem İmamoğlu CHP Genel Başkanı Olmalı mı?
Evet
Hayır
İlgilenmiyorum
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.