SABAHATTİN ÖNKİBAR
Yıl: 2002’nin Ekim ayı, yani AKP iktidar olmadan bir ay önce.
PKK terörü sıfır noktasında.
Yıl: 2008’in Ekim ayı.
AKP’nin iktidar olmasıyla beraber PKK eski gücüne ulaşıyor ve ortalamaya vurulduğunda artık neredeyse her gün bir şehit veriliyor.
Evet bugünün tablosunu birkaç kelimeyle şöyle özetleyebiliriz:
- Asker her gün ölürken AKP iktidarı sadece seyrediyor.
Diyeceksiniz ki AKP hükümeti ne yapabilirdi de yapmadı?
1) AKP iktidarı Orgeneral Başbuğ’un Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atandığı günden beri ısrarla talep ettiği teröristin dağa çıkışını önleyebilirdi. Bu yönde içeride ve dışarıda adımlar atabilirdi. İstihdam alanları yaratabilir, kültürel ve psikolojik çalışmalar yapabilirdi. Hiçbirini yapmadı. PKK adeta görmezden gelindi.
2) 2002’den sonra bozulan devletin caydırıcılığını yeniden tesis edebilirdi. Bunu da yapmadı. Tersine Avrupa Birliği istiyor diye devleti zaafa düşürecek yasal düzenleme adımlarını attı ve teröriste cesaret verdi. Dahası, bölgede psikolojik üstünlük 90’lı yıllarda olduğu gibi yine örgüte (PKK’ya) geçti.
3) Kuzey Irak yönetiminin üstünde baskı kurabilir ve örgütü kıskaca alabilirdi. Bunu da yapmadı. Tersine onları baştacı ederek adeta meşruiyet kazandırdı ve gizli hedeflerini tanıdı.
4) NATO müttefikimiz ABD ile adam gibi bir pazarlık yapılabilir ve gerekirse restleşebilirdi -ki, Washington’un sonuçta 3 milyonluk Kürtler mi, 70 milyonluk Türkler mi diye bir tercihte Ankara’yı kolay gözden çıkaramayacağı da vakıadır-Bu da yapılamadı. Tersine ABD’nin bölgesel projelerine tereddütsüz boyun eğildi.
Peki bu ve buna benzer yapılabilecek pek çok şey varken AKP’nin adeta kılını bile kıpırdatmaması nasıl izah edilmeli?
Bu konuda ileri sürülebilecek varsayımları da şöyle sıralayabiliriz:
1) AKP, ABD ve İsrail’in Kuzey Irak’ta kurulacak bağımsız bir Kürt devleti projesinden sadece haberdar değil, aynı zamanda iktidarının devamı karşılığında ona peşinen onay vermiştir. PKK tedhişine ilgisizliği bu projenin realize adımının bir safhasıdır. AKP siyasal anlamda PKK’nın üstüne gitmeyerek örgütün şiddetinden bunalacak olan Türk Silahlı Kuvvetleri ile Türk kamuoyunu Kuzey Irak’ta kurulacak olan bir Kürt devletine razı etmek istiyor. AKP dış partnerleriyle beraber PKK’nın bitirilmesi karşılığında Kuzey Irak’ta Kürt devletinin kurulmasının takasına adeta zemin hazırlamak istiyor.
2) AKP inanç argümanıyla Güneydoğu halkında tesis ettiği sempatisini kaybetmemek için radikal hiçbir adımı atmıyor ve konuyu TSK’ya havale etmiş görünerek durumunu muhafaza etmeye çalışıyor.
3) AKP, PKK bağlamında umursamaz davranarak ve de TSK ile örtüşmeyerek örtülü olarak adeta ben aslında bunlar gibi düşünmüyorum mesajını iletiyor.
4) AKP’nin PKK ile yapılan mücadeleye açık destek vermemesinin bir başka gerekçesi de kendini siyasi olarak meşru saymayan rakip ve hatta engel olarak gördüğü TSK’nın popülaritesini aşağı çekmeye matuf olabilir.
Tabii bunlar yukarıda belirttiğimiz gibi varsayımlardır. Ancak insafla söyleyin siz hiddeti ve şiddetiyle bildiğiniz Tayyip Erdoğan’ın bir gün olsun PKK’ya esip gürlediğine hiç şahit oldunuz mu?
Tam tersi Erdoğan örgüte hep sempatik tavırlar takınmış, onları dağdan indirecek aflar çıkarmış, yani kucaklamıştır...
Kuşkusuz söylemek istediğimiz elbette Tayyip bey PKK’nın gizli koruyucusu olduğu değildir, ancak Başbakan’ın partisinin varlığına karşı tehdit gibi gördüğü Ergenekon olayına takındığı kararlı tavrın yüzde birini bile PKK’ya takındığına şahit olamıyoruz.
O zaman insanın aklına şu soru geliyor, Tayyip beyin önceliği AKP’nin ebed müddeti midir, yoksa Türkiye’nin ebed müddeti mi?
BU NE SEVGİ..
Gül meşruiyetini Talabani’de mi arıyor?
Abdullah Gül bu ülkenin seçilmiş meşru Cumhurbaşkanı’dır ve Mustafa Kemal’in koltuğunda oturmaktadır. Dolayısıyla ona uygun davranmak durumundadır. Son müessif olay sonrasında Fransa gezisini iptal etmesi yerinde olmuştur, lakin Talabani’ye hâlâ aşk beslemesi anlaşılır değildir. Onlarca yıldır PKK’yı kucakladığı ve sahiplendiği bilinen bu peşmerge önderini Ankara’da ağırlamasının ardından geçen hafta New York’ta da kucaklaması Türkiye adına bühtandır. Görüyorsunuz Türkiye Talabani’yi kucakladıkça Kuzey Irak’taki Kürt yönetimi bunun karşılığını karakolları uzaktan bombalasın diye PKK’ya ağır silahlar dağıtarak veriyor. Tamam, Abdullah bey tıpkı Ermenistan’a gitmesi gibi Talabani’yi kucaklaması da Washington’un emir ve direktifiyledir, ama bu kadarı da fazla artık... Sayın Gül ABD adına genel vali değil, bin yıllık bağımsız bir ülkenin, yani Türkiye’nin seçilmiş Cumhurbaşkanı’dır. Abdullah bey AKP’nin 2003’ten bugüne kadar yaptığı gibi meşruiyetini dışarıda arama psikozundan kurtulmalıdır. Kendi meşruiyetinden kuşkuya düşen hiçbir zaman gerçekten meşru olamaz. Bize göre sayın Gül meşrudur ve ona göre hareket etmelidir.
PES...
GAP kandırmacası ses bombasıdır!
2002’den bugüne GAP’ı unutan ve zerre bir kaynak aktarmayan AKP sıkıştı mı bu projeyi gündeme getiriyor. Son olarak hatırlayın, birkaç ay önce Başbakan bölgeye giderek güya asrın kalkınma paketini açmıştı. Besleme matbuat, yani AKP gazeteleri 40 yıldır yürüyen projeye devam edilmesini büyük manşetlerle Doğu’nun makus talihinin AKP ile yenilmesi diye sunmuştu. Oysa görüldü ki bu projeye bu sunuma rağmen aktaracağı söylenen yeni kaynaksa 10 yıla yayılmıştı. Derken son karakol baskınıyla Güneydoğu’ya yatırım yine gündeme geldi ve GAP yine AKP’lilerin dilinde... Vallahi ayıp... Yaptığınız başkalarına ait olan bir esere sahiplenme ve çarpıtmanın ötesinde istismardır... Tamam istismar bu AKP güruhunun tarihsel genlerinde var da bu kadar çarpıtma, yani yalan da olmaz ki canım... Siz değil miydiniz üç ay önce 10 milyar dolar vereceğiz diyen?.. Verdiyseniz bu para nerde ve bunu tekrar seslendirmek niye? Dedik ya adamların işi gücü icraat değil, gürültü çıkarmak, yani ses bombası patlatmak...
AMAN DİKKAT...
Metropol Kürtleri PKK’yı lanetlemeli!
Karakol baskını ve verilen 15 şehit yürek dağlayan bir olaydır, lakin ülke için asıl büyük tehdit Balıkesir’deki etnik ayrışma fotoğrafıdır. Eğer bu olayların benzerleri yaşanırsa korkarım ki o gün Türkiye bölünmeye yelken açacaktır. Dolayısıyla sadece devlet değil bu ülkede yaşayan herkes bu tehlikenin farkında olmalı ve ona göre davranmalıdır. Hiç kuşkunuz olmasın Altınova’daki ayrışma olayının ardında bir proje vardır. Bu itibarla herkesin dikkatli davranma zorunluluğu vardır. Bu ülke, yani Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu’nun bakiyesidir. Dolayısıyla her etnik kimlikten insanları barındırır. Türklük bütün bunların toplamına verilen addır. Bana göre ben ne kadar Türk isem Şemdinli’de yaşayanlar da aynı şekilde Türktür. Türklük olgusu etkin bir tanımlama değil şemsiyedir ve bütün Türkiye’yi kapsar. Bize göre metropolde yaşayan ve hadiseye bizim gibi bakan Güneydoğulu Türkler meydanlara çıkmalı ve birlik-bütünlük adına PKK’yı lanetlemelidir. Böyle bir fotoğraf emin olun müthiş bir mesaj olacaktır...