BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan, 5 yıldan beri Meclis'te bulunmalarına rağmen komşuları olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile bir çay içemediklerini belirterek, ''Yeni anayasa sürecine uygun iklimin yaratılmasını, partiler arasında uygarca bir diyaloğun olmasını istiyoruz'' dedi.
Kapan, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, Başbakan ve bazı bakanların Uludere'de 34 kişinin yaşamını yitirdiği olay konusunda çelişkili açıklamalar yaptığını öne sürdü. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Pakistan'da ''hata yaptık, özür diledik, tazminat ödedik'' dediğini belirten Kaplan, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın dün TBMM Genel Kurulu'nda kendilerinin katliamı kimin yaptığı sorusuna ''PKK yaptı'' dediğini anlattı. Kaplan, ''İnanın PKK'nın heronları, predatörları, F-16'ları ve bu kadar teçhizatı olduğunu kimse bilmiyordu, biz de bilmiyorduk. Ya 75 milyon insanı aptal sanıyorlar, bu kadar sorumsuzca açıklamalarda bulunuyorlar ya da yalan söylemeyi, dezenformasyon ve demagoji yapmayı Hükümet alışkanlık haline getirdi'' diye konuştu.
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in ''bombardıman emrini görüntüleri izleyen komutanın verdiğini'' söylediğini ifade eden Kaplan, şöyle konuştu:
''Sayın İçişleri Bakanı bu komutanın adı, görev ne, kiminle görüntüleri izledi, kime emir verdi? Hükümete karşı sorumlu olan Genelkurmay'ın, bu komutanı ve onunla bu görüntüleri izleyip F-16 pilotlarına 'vur' emri veren komutanlar size hangi resmi bilgiyi, hangi saatte verdiler? Çıkın, açıklayın. Kim bu komutan, çıkın açıklayın. Elbette ki Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar bu konuların direkt üzerinde ve F-16 uçağında oturmuyor. Hükümet'in memurlarının aldığı emirle, uyguladığı kararla katliam uygulanmıştır. Meclis tezkere kararı almış, Hükümet'e yetki vermiştir. Hükümet de tezkere üzerine askere yetki vermiştir. Peki Hükümet'in bu yetkiyi denetleme ve yapılanları görme, raporları alma sorumluluğu yok mu? 8,5 aydır durmadan uçaklar hava bombardımanı yapıyor. Bunca uçak, bomba, bunca masraf ne oldu bugüne kadar? Hükümet'in bunun hesabını Meclis'e vermesi gerekmiyor mu? Siyasi sorumluluk bunu gerektirmiyor mu? Hükümetin emri altındaki memurların işlediği suçlarda elbette ki bizim muhatabımız Hükümet'tir.''
Kaplan, 5 yıldan beri Meclis'te olduklarını, kendi odasının 20 metre, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın odasının ise Başbakan'ın makamına 30 metre uzaklıkta bulunduğunu belirterek, ''5 senedir bu komşumuz ne bir çayımızı içti, ne biz onun çayını içtik. Aramızda dağlar, uçurumlar mı var? Aynı ocaktan çay içiyoruz ama bir türlü görüşemiyoruz, ülkenin sorunlarını konuşamıyoruz. Çatışmalar, acılar yaşanıyor, kan akıyor. Biz böylesi bir süreçte sorumlu siyasetin gereğini yapmak istiyoruz. Yeni anayasa sürecine uygun iklimin yaratılmasını, partiler arasında uygarca bir diyaloğun olmasını istiyoruz'' açıklamasında bulundu.
İçişleri Bakanı Şahin'in, ''görüşme ışığı doğunca, (müzakerelerin ön şartı olarak BDP silahı bıraksın)'' dediğini ifade eden Kaplan, elindeki kalemi kürsüye bırakarak, şöyle konuştu:
''Buyurun benim silahım, kalemimi bıraktım, gelin görüşelim. Meclise seçilip gelmiş bir partiye, 'silahları bırak gel' demek nasıl bir konuşma tarzıdır. Böyle bir müzakere şartı olabilir mi? Allah akıl selamet versin. Gerçekten üzülüyorum. Bu Hükümetin artık bir karar vermesi lazım; kiminle konuşacağız, müzakere edeceğiz, nasıl konuşacağız? Başbakan, Milli Savunma ve İçişleri Bakanları ayrı telden çalarsa, nasıl olacak bu iş? Bu kadar sorumsuz davranma hakkı var mıdır siyaset kurumunun? İçişleri Bakanı'nı bir yandan da takdir ediyorum; inanın samimi itirafları ve samimi beyanları TCK'da etkin pişmanlık faslına giriyor.''