Dün akşam SKYTURK360’ta yayınlanan “Ekonomi Manşeti” programının konuğu olan TÜSİAD Başkanı Boyner, kademeli eğitim ve 28 Şubat tartışmalarına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Ümit Boyner, Erdoğan’ın “TÜSİAD önce 28 Şubat’taki rolünü sorgulasın” sözlerine karşılık, “TÜSİAD’ın 28 Şubat sürecine destek veriyor olması hiçbir şekilde söz konusu olamaz. Burada bir yaftalama var. Ben bunun bu şekilde kullanılmasından dolayı da TÜSİAD Başkanı olarak rencide oldum” diye konuştu.
“BAŞBAKAN’IN TEPKİSİNE ŞAŞIRDIM”
SKYTURK360’ta yayınlanan açıklamasında Boyner, Türkiye’nin en önemli üzerinde durması gereken konunun beşeri sermayesi olduğunu vurgulayarak, bunun da eğitimden geçtiğini söyledi. Boyner, şunları kaydetti:
“TÜSİAD’ın bu konuda çalışma yapması, fikir beyan etmesi çok geçerli. Hatta gelişmiş ülkelerde bu demokrasinin bir gereğidir. Sivil toplum kuruluşları bu tür konularda paylaşımcı ve katılımcı olmak zorundalar. (Başbakan’ın tepkisine yönelik olarak) Biz açıkçası, buna şaşırdık. Hükümet programında olmayan bir kanun teklifi, milletvekilleri tarafından bir sabah kalktık, böyle bir değişiklik meclise sevk ediliyor. O noktada görüş belirtmek zorunda olduğumuzu düşündük. Biz burada esasen 3 konu üzerinde durduk: Bunlardan ilki kesintisiz 12 yıl eğitim çok önemli. Burada bir takvim belirleyelim. İkincisi 4+4+4 dediğiniz zaman, ilk 4’ten sonra açıköğretime geçersek, Türkiye’de zaten okullaşma oranlarında sıkıntı var. 8 yıllık eğitime geçmemize rağmen hala okuma oranında 6 yıldayız. Kızların okullaşma oranında kaygımız oldu. Burada bir sakınca doğabilir diye kaygımızı dile getirdik. Üçüncüsü ise mesleki eğitim ile ilgili, 10 yaşında yönlendirmenin erken olacağı konusunda kaygımız var. Bunu da hala sürdürüyoruz. Açıklamamızın içinde ne din var ne imam hatip var. Onun için açıkçası aldığımız tepki hem bizi çok şaşırttı hem de eğitimde bu kadar köklü bir değişiklik yapılacaksa bunun daha paylaşımcı bir ortamda, daha katılımcı bir ortamda yapılmasını beklerdik. Onun için şaşırtıcı oldu... Bütün bu eğitim konuları daha önce bakanlarla aynı şekilde paylaştık.”
“TÜSİAD’A VURMANIN HERHALDE BİR CAZİBESİ VAR”
Boyner, açıklamalarında “TÜSİAD’a vurmanın herhalde dayanılmaz bir cazibesi var” dedi. TÜSİAD tarihine bakıldığı zaman 40 yıl içerisinde siyasetçilerin bunu yaptığını dile getiren Boyner, “TÜSİAD siyasetçilerin tam olarak hangi taraftan olduğunu kestiremediği bir kurum. Çünkü TÜSİAD belli bir taraftan değil. Siyasi anlamda demek istiyorum. Biz ilkesel bazda çalışıyoruz. Bütün çalışmalarımızı akademik gerçeklikler ve bilim üzerine dayandırmaya çalışıyoruz. Bazı söylediklerimiz hükümetlerin hoşuna gidiyor, bazıları gitmiyor. Gitmediği zaman da çok ters tepkiyle karşılaşıyoruz. Muhalefet için de keza. Siyasiler ile STK’lar arasında çok süt liman bir ilişki olması kolay değil. Ben bunu anlayışla kabul ediyorum” diye konuştu.
“28 ŞUBAT’A DESTEK VERMEMİZ SÖZ KONUSU OLAMAZ”
Boyner Başbakan Erdoğan'ın ‘TÜSİAD’ın 28 Şubat’taki rolü’ne ilişkin açıklamalarına yönelik olarak şu yanıtı verdi:
“Bu çıkış 28 Şubat günü yapılıyor ve 28 Şubat’a bağlanıyor. Şöyle bir efsane var: TÜSİAD’ın 28 Şubat’taki rolü. Bunu çok değerlendirdik, arşivlerde geriye gittik, TÜSİAD’ı temsil eden yönetim kurulu kararlarına, söylemlerine baktım. 28 Şubat sürecinde aslında bazı STK’lar ve meslek örgütleri tarafından 28 Şubat sürecini destekleyen girişimler olmuş. Bunlar arşivlerde var. TÜSİAD’ın buralarda hiçbir şekilde bir katılımı, katkısı olmadığı gibi, hiçbir Genelkurmay Başkanı ile TÜSİAD Yönetim Kurulu’nun görüşmesi olamaz. 28 Şubat 1998’den önce, 1997’de TÜSİAD çok patırtı koparan demokratikleşme raporunu yayınladı. 80’lerden itibaren bakarsanız, TÜSİAD’ın demokratikleşme çalışmalarının başlamasından itibaren MGK’nın Anayasa’daki yeri, varlığı sürekli sorgulanıyor. Hatta 97’deki raporda Genelkurmay Başkanlığı’nın Savunma Bakanlığı’na bağlanması raporda yer alıyor. Şimdi bunları ortaya atmış bir kurumun 28 Şubat sürecine destek veriyor olması hiçbir şekilde söz konusu olamaz. Burada bir yaftalama var. Ben bunun bu şekilde kullanılmasından dolayı da TÜSİAD Başkanı olarak rencide oldum. Bu gerçek değil.”
“İMAM HATİPLERE KARŞI DEĞİLİZ”
Toplum mühendisliği yapmak derdinde olmadıklarını belirten Boyner, Türkiye’nin gelişme sürecinde belli noktalarda, sosyal ekonomik ve siyasi konularda kendi müktesebatlarına göre görüş beyan ettiklerini dile getirdi. İmam Hatiplere bakışlarının belli raporlarda akademisyenlerin bakış açısıyla gündeme getirilmiş konular olduğuna dikkat çeken Boyner, şu açıklamalarda bulundu:
“Bunu ‘TÜSİAD din eğitimine karşı’ gibi bir pozisyon olarak anlamak gerçekten imkansız. İlk basın toplantımda meslek eğitimi ile ilgili şunu söyledim: İmam Hatiplere meslek lisesi diyoruz ama aileler çocuklarını illa imam olsunlar diye oraya yollamıyorlar. Belli bir sosyolojik gerçektir, ailelerin çocukların din eğitimi almasını istemesi. Ve buna cevap verilmesi gerekiyor. Bu gerçeği hiç kimse yadsıyamaz. Ama temel eğitim, meslek eğitimi dediğimiz zaman sadece karşıt olmak-yandaş olmak boyutu ile tartışırsak bir noktaya gidemiyoruz. Dinlemeyi kesinlikle kesiyoruz orada. Boğayı boynuzundan yakalayalım ve tartışalım. Artık ideolojik yaklaşımlardan ve saplantılardan, birbirimizi ‘aslında altında şu mu var, bu mu var’ diye düşünüp hırpalamaktan vazgeçelim istiyorum.”
“ÇEKİŞME VARSA KAYITLI İLE KAYITDIŞI SERMAYE ARASINDADIR”
TÜSİAD’ın 40 yıllık bir kurum olduğunu kaydeden Boyner, tam olarak oturmamış bir demokrasi kültüründe kategorize etmenin olayı kolaylaştırdığına işaret etti. ”Bu bizden ya da karşı taraftan dediğiniz zaman bir rahatlama yaşıyorsunuz. O zaman çok irdelemeniz, okumanız, tartışmanız gerekmiyor. Böyle bir tembellik de var diye düşünüyorum” diyen Boyner, Türkiye’de ekonomik yapıda bir çekişme varsa, bunun orta ölçekli-büyük ölçekli, Anadolu-İstanbul sermayesinde değil; kayıtlı-kayıtdışı sermaye arasında yaşandığını ifade etti. Boyner, bugün TÜSİAD üyelerinin kayıt altında olduğunu belirterek, “Kayıtdışı işçi çalıştırmaz. Sosyal hakları vermek konusunda nispeten daha iyi durumdadır. Biz böyle bir suni tartışmanın içinde, aslında tartışmamız gereken konuları bir kenara bırakarak, ideolojik çekişmeler içinde kendimizi anlatmaya çalışıyoruz” dedi.
“BENİM LUGATIMDA KORKU YOK”
Bugüne kadar hükümetle diyalog kurmak konusunda hiç zorluk çekmediklerini dile getiren Boyner, birçok bakanla çok yakın çalışma yaptıklarını bildirdi. Hep şeffaf olmaya özellikle çok dikkat ettiğini dile getiren Boyner, “Burada bir şey söylüyorsam, yanda başka bir şey söylemedim. Bu son olayda, bir kanun tasarısı olsaydı bu, biz son 6-7 ayda 400 küsür tasarıya yazılı olarak görüş verdik. Zaman zaman medya aracılığı ile mesaj verdiğimiz zaman bir sıkıntı doğabiliyor. Birçok TÜSİAD Başkanının başına birkaç kez gelmiştir bu. Biz bir hatayı kamuoyu ile paylaştık gibi algılıyorlar. Bir hata söylemek, saldırmak, çürütmek değil maksat; bir pozisyon belirtmek. Bu katılıcı demokrasinin bir şartı. Anayasa için de bir katılım bekliyorlar ve onu yapmayanlara da kızıyorlar. Bir fikir beyan ederken net, saygılı ve objektif olmak zorundasınız. Bu bütün taraflar için geçerli. Açıkçası demokrasilerde böyle bir eşitlik ve diyalog ortamı bulmak lazım. Yoksa demokrasi bulamayız. Korkarsanız bir şey yapamazsınız, benim lugatımda öyle bir şey yok” ifadelerini kullandı.
“3 KİŞİNİN KARARI İLE POLİTİKA BELİRLEMİYORUZ”
“TÜSİAD üyelerinin birleştiği bir şey var: Siyasi görüşümüz ne olursa olsun, TÜSİAD’ın kurumsal görüşü ilkeler bazındadır” diyen Boyner, şöyle devam etti:
“Yani Ak Parti’yi desteklemek ya da CHP’yi ya da MHP’yi desteklemek adına bir takım kararlar alınmaz. TÜSİAD bundan ayrılırsa zaten yok olur, varlığı buna bağlı. Yönetim Kurulu bir odada oturup, 10 kişi bir şeye karar vermiyor. Bizim komisyonlarımız ve bunların altında çalışma gruplarımız var. Bu çalışma gruplarında üyelerimizin profesyonel temsilcileri yer alıyor. TÜSİAD görüşleri, kanun tasarılarına verilen görüşler veya raporlara yansıyan yönelimler hep bu çalışma gruplarında belirlenir. Burada çıkan tavsiyeler önce komisyonlarda sonra yönetim kurulunda karara bağlanır. Yani bugünden yarına 3 kişinin kararı ile politika belirleyen bir dernek değiliz biz.”
“EMRE DOĞRU’NUN KİME MAIL ATTIĞINI BİLEMEYİZ”
Stratfor ile yaptığımız çalışmayı son derece şeffaf bir yöntemle, kamuoyuyla paylaşarak yaptıklarını dile getiren Boyner, 40. yıl etkinlikleri içinde enerji arzına yönelik bir simülasyon yapmak istediklerini vurguladı. Stratfor’un kurucusu George Friedman’ın da bu konuda “Önümüzdeki Yüzyıl” diye bestseller bir kitabı ve bu konuyla ilgili çalışmaları olduğuna değinen Boyner açıklamalarına şunları söyledi:
“Biz de kendisini etkinliğimize moderatör olarak çağırdık. Ayrıca enerjide yetkin ülkelerden uzmanları çağırdık. Üstelik Dışişleri ve Enerji Bakanımızın da katıldığı basına açık bir etkinlik yaptık. Bizim Stratfor ile ilişkimiz budur ve gayet açıktır. Emre Doğru genç bir arkadaş, 28 yaşında. O zaman tanıdık. Bizim de Washington Temsilcimiz görevden ayrılmak istiyordu, bir arayış içindeydik. Emre ile de o zaman bir mülakat yapıldı. Gayet eğitimli, Koç Üniversitesi’nde doktora yapmış bir arkadaşımız. O görevi aldı, aralık sonunda göreve geldi. Wikileaks ile ilgili gelişmeleri biz de açıkçası sizin kadar takip ediyoruz. Tabi Emre arkadaşımızın Stratfor’da çalışırken kimlere ne e-mail attığını, kimlerle bağlantı kurduğunu sormadık, normal bir mülakat yaptık. Burada gelişmeleri izlemeye devam edeceğiz.”