Hırsızlara dokunmak!
GÜNGÖR MENGİ
Milletvekilleri dokunulmaz olan parlamentolar, hiçbir zaman temizlenemeyen havuza benzer.
İstediğiniz kadar temiz su koyun, çamuru tamamen boşaltmazsanız havuz temizlenmez temiz su da kirlenir.
İngiltere’nin en çok satan gazetesi Daily Telegraph dün birinci sayfasını boydan boya kaplayan bir tepki başlığı ile çıktı:
“Kendilerini hukukun üstünde sayan hırsızlar!”
Gazetenin hırsız dediği kişiler, yedi yıla kadar hapis istemiyle mahkeme huzuruna çıkarılan üç iktidar milletvekili idi.
Bu milletvekilleri bizde “lâfı bile olmaz” denilecek paralar üstüne yapılmış naylon fatura suiistimalleri ile suçlanıyor.
Avukatları onların salonun savunmaya ayrılan bölümünde oturtulmasını talep ettiler ama mahkeme “milletvekili de olsa hırsız hırsızdır” demeye gelen bir kararla onları sanık bölümünde oturttu.
Avukatlar müvekkillerinin dokunulmazlığa sahip olduklarından söz edecek oldu, yargıç onu da düzeltti:
“Sahip oldukları ayrıcalık yargısal dokunulmazlık değil yasama dokunulmazlığıdır. Hırsızlık Yasası’ndan yargılanacak milletvekilinin dokunulmazlığı olmaz!”
Bu milletvekilleri mahkûm da olsa, beraat da etse yüzde 99 ihtimalle tekrar seçilmeyecek, böylelikle İngiliz demokrasisi sırtından bu kamburları atacak, arınacak, idealist genç insanlara hizmet yolunda fırsat yaratacaktır.
13 yolsuzluk az mı?
Böyle haberler Türk halkının içini acıtıyor.
Çünkü iki büyük partinin liderleri sekiz yıl önce halka dokunulmazlıkları kaldıracakları taahhüdünde bulundukları halde Tayyip Erdoğan ve partisi bu sözü yerine getirmekten sürekli kaçmıştır, kaçmaya da devam edecek görünmektedir.
TBMM Anayasa Komisyonu’nun AKP’li Başkanı Burhan Kuzu dün mecliste bekleyen dokunulmazlık dosyalarını CHP’nin abarttığını iddia etti.
CHP’liler 608 dosya bulunduğunu söylüyorlar ya, Kuzu “Hayır, 587 dosya var” dedi. Bunlar arasındaki yolsuzluk iddiası içeren dosya sayısının da 13 olduğunu öne sürerek “Aslında meclisin temiz olduğunu söyleyebiliriz” dedi; iyi mi!
Kuzu, muhataplarının koyun olduğunu sanıyor olabilir mi?
13 yolsuzluk dosyasının sekiz yıldır kapağının açılmaması başlıbaşına bir yargı faciasıdır.
Böyle dosyalar sayıyla değil, çamurun yoğunluğu, suça katılımın genişliği ve çalınan paranın miktarı ile ölçülür.
Küçük bir ümit ışığı
Meclisin AKP’li üyelerini evrakta sahtecilikten zimmete, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmaktan ihaleye fesat karıştırmaya kadar ağır cezalık suçlarla itham eden dosyalar, İngiltere’deki gibi birkaç bin Sterlinlik çalıp çırpmaları değil trilyonlarca liralık soygunları konu alıyor.
Başbakan önceki gün Ankara’daki bir açılış töreninde ümit uyandıran şeyler söyledi:
“Bu ülkede seçilmiş-atanmış ayrımı yapmamak lâzım. El ele vereceğiz, omuz omuza vereceğiz ve ülkemizi aydınlık yarınlara nasıl taşıyacağız; yasamasıyla, yürütmesiyle, yargısıyla bunu düşünmemiz lâzım, bunu!.”
Konuşmalarını yazan heyetin dolduruşu değil de Başbakan’ın kendi samimi özlemidir inşallah bu sözler.
Çünkü o zaman “Çoğunluk bende. Bütün kararları ben veririm. Yargı da dahil kimseye hesap vermem” diyemez.
Milletvekili dokunulmazlıklarını kaldıracağına dair 8 yıl önce verdiği sözü yerine getirerek yeni bir dönemin kapılarını açar.
Ve o kapıdan özlediğimiz demokrasi ve adalet girer!