Akşam gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya, bir dönemin kilit ismi Mehmet Ağar'la konuştu...
"TAYYİP BEY SON ŞANS"
Bürokrat olduğu dönemde şahin kanatta yer almıştı. Kürt sorununun çözümünde sert politikalar izlendiği günlerdi. Siyaset yaparken ve genel başkanlık koltuğuna oturduktan sonra ise 'barışçıl çözüm'den yana tavır takındı. Hem de açık açık. 'Düz ovada siyaset' yaklaşımını cesurca ortaya koydu.
Mehmet Ağar'dan bahsediyorum.
Pazar günü 'erken Nevruz kutlaması' bahanesiyle sahneye konulmak istenen provokasyonla ilgili yazımı yazarken Ağar'la yaptığımız bir sohbeti hatırladım. Üç ay kadar önceydi. Aramızda uzun ve samimi bir konuşma geçmişti. Onun bir bölümünü burada aktaracağım.
Dün 'bu sorunun batıdaki Kürtler bölümünü' ayrı bir yazıyla ele alacağım notunu düşmüştüm. Ağar'ın sözleri tam da bununla ilgiliydi.
Güneydoğu konusunda gerçekten tarihi bir yol ayrımındayız. Büyük bir fırsatla karşı karşıyayız. PKK ve BDP çizgisinin bu yılki Nevruz'lara ilişkin tutumunun arkasında da konjonktürün değişmesi ve inisiyatifin devlete geçmesi yatıyor.
Sonuçlara etki etmesi bakımından Kürt dosyasındaki tablo kısaca şöyle:
Washington ile Ankara tıpatıp aynı bakış açısına sahip.
Ankara-Erbil hattında entegrasyon rüzgarları esiyor.
'İçeride' halk PKK'dan uzaklaşıyor. Örgüt hem uluslararası hem de bölgesel dengeler içinde yalnızlaşıyor.
KCK operasyonları PKK'nın belini kırıyor. Böylece 'masaya örgütün zayıf oturmasının' ortamı yaratılıyor.
Çünkü mücadelenin yanında müzakere takvimi de işleyecek. Bu da kesin.
Çözümün ilk anahtarı demokrasiyi güçlendirmek.
Eşzamanlı olarak ekonomik yatırımlar. Türkiye, kendi Kürt nüfusuna bütün bölgedeki ülkelere göre çok daha rahat, huzurlu, refah içinde ve mutlaka demokratik standartları yüksek bir yaşam kalitesi sağlamak zorunda. Bu, özellikle Kuzey Irak'taki gelişmelere bağlı olarak önümüzdeki 20-25 yılın perspektifi açısından hayati önem taşıyor. Takvim, Kürt sorununun uluslararası hale gelmesinden önceki son döneme işaret ediyor. İşte bu nedenle, yeni açılım politikaları ve demokratikleşme hazırlıkları yürütülüyor.
Şimdi, bu büyük fotoğraf ışığında Mehmet Ağar'ın sözlerine gelelim...
MEMLEKETİN BEKASI...
'Tayyip Bey, Kürt sorununun çözümü için devletin son şansı. Bölgede çok seviliyor. Kişilik ve kimlik özellikleri nedeniyle bölge halkı çok güveniyor, samimi buluyor. Bir şey daha var. Batıdaki Kürtler. İstanbul, Ankara, Antalya gibi büyük şehirlerde veya batıdaki küçük illerde ve ilçelerde yaşayan Kürtler arasında çok popüler. O kesim zaten mutlak entegrasyondan yana. Devlet, elindeki bu son kozu iyi kullanmalı. Bütün gücüyle Kürt sorununa çözüm arayışında Başbakan'ın yanında yer almalı. Bu, her türlü siyasi pozisyondan daha önemlidir. Memleketin bekasıyla ilgilidir.'
Ağar'ın cümleleri aynen böyle.
Doğrusu, kendisine katılıyorum. 'Son' demesek bile, Erdoğan'ın buradaki duruşu en önemli avantaj.
Bana burada kızacaklara da peşinen söylemeliyim: Hiç kimse kusura bakmasın. Sırf AKP veya Başbakan zayıflasın diye PKK çizgisinde duranlar var. Biz onlardan olamayız. Bir an için tersini düşünün. Hiçbir şey yapılmadığını... Üç-beş yıl sonra uluslararası konjonktür değişirse neler yaşanabileceğini... Güneydoğu meselesi partiler üstüdür, millidir. Alın Nevruz konusunu... Kaç yıldır coşkuyla kutlanmıyor muydu? Bu yıl PKK'nın provokasyon dolu taktikleri ortaya çıkarıldı. Ve erken kutlamaya izin
vermemek doğru bir tavırdır. PKK'nın dediği mi olacak? Yarın, on binlerce insan gelsin meydanlara, halayını çeksin, kutlasın. İsterse devlet de katılsın.