İSMET SOLAK/GAZETEPORT
BİR küçük umutla bekledi insanlar:“CHP kurultayında yeni ve ilerici bir kadro yönetime gelirse, belki 1 Mayıs’ın kan ve barut kokan havasını önceden önleyecek girimlerde bulunabilir!” CHP ne yapabilir ki?Yeni kadro hangi önlemlerle bu gergin ortamı yumuşatabilir?Kurultay günü sohbet ettiğimiz eski bir sendika yöneticisi bir yol gösterdi:“CHP yönetimi kalkıp derse ki, 1 Mayıs günü emekçiler üç koldan yürüyüşe geçerken, partimizin yönetici ve milletvekilleri de üçe ayrılıp tam kadro ile aralarında olacaktır. Genel Başkanımız da sendika liderleri ile kol kola girecektir.” Benim dudak büktüğümü görünce, eski bir olayı hatırlattı:
“Sayın Solak, 1977 genel seçimleri öncesinde dönemin Başbakanı Sayın Demirel, CHP Genel Başkanı Sayın Ecevit’e, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın suikast ihbarını resmi bir yazı ile göndermişti. Hatırladınız mı?”
Hatırlamaz mıyım?Milliyetçi Cephe Hükümeti dönemiydi ve o gün Ecevit’in basın toplantısında ben d e bulunmuştum. Dün gibi hatırlıyorum. Ecevit kısa konuşmuştu:“Ben bu suikast tehditlerinden korkmuyorum ve miting günü eşimle birlikte Taksim’de olacağım.. Bu tehditleri yine halkımızın gücü ile aşacağız.”
Bu tür ihbar ve haberler zaten sindirme amaçlı organizasyonlar.Ecevit ve eşi miting günü Taksim’e girdiler.Yüz binlerce insan da aynı meydandaydı.Ecevit’i korkutmak isteyenler, bir anlamda ekmeğine yağ bal sürmüş oldular.Gelelim 1 Mayıs 2008 gerilimine..
DİSK, KESK ve TÜRK-İŞ tarafından ortaklaşa hazırlanan 1 Mayıs İşçi Bayramı Yürüyüşü, İstanbul’a gerdi. Ama Ankara’yı da fena halde yordu.
İnsanlar tedirgin.
İktidar Partisi ve Hükümet kesin kararlı:
“Taksim’de yapılacak mitinge izin verilemez. Kutlamalar yasada belirlenen yer ve zamanda yapılmalıdır. Bu bir yasaklama değil, yasaya uygun düzenlemedir.”
İlk bakışta haklı gibi gözüküyorlar.
Ancak, Taksim alanı bir “Sembol” işçi sınıfı için.
1977 yılının 1 Mayıs günü, aynı alanda 36 kişi bir provokasyon sonunda öldürülmüş, ortalık kan gölüne dönmüştü. Hala meçhul kalmış bir tuzaktır bu!
Demokrasi ve özgürlük rejimlerinde örgütlü sivil toplum kuruluşları, bu tür anma ve bayram günlerinde korkup ürkmek yerine, inadına haklarına sahip çıkarlar.
1 Mayıs için şu ana kadar verilen kararlılık söylemleri de bunu kanıtlıyor.
Ancak İstanbul Valisi de kendi cephesinden kararlılıkla karşı çıkıyor:
“Böyle bir yürüyüşe izin verilemez. Yapılırsa güç kullanırız. “
İstanbul Valisi Muammer Güler de farkında ama tersinden okuyor gerçeği:
“Üç koldan yürüyüş İstanbul’u felç eder..”
Doğru, ama Sayın Vali deneyimli biridir..
Güç kullanırsa, İstanbul felç olmaktan öteye, külliyen kötürüm olur.
Yani öyle bir ortamdayız ki, 1 Mayıs için çözüm umudu sanki hiç kalmadı,
Oysa çözüm olmalı…
Mutlaka bulunmalı..
Bakın, bu durum CHP için bulunmaz bir fırsat..
Kurultay bitti. Dikensiz Gül Bahçesi’nin çiçekleri açtı(!)
Gerçi bu güller, tümüyle “Baykal” kokuyor.
Ama olsun!
Rahmetli Ecevit’in 1977 mitingi öncesi yaptığını bugün Baykal yapsa olmaz mı?:
“Kurultayımızdan yeni güç ve destek alarak güven tazeledik. Partimizin yeni bir mücadeleye hazırlanması öncesinde, emekçi kitlelerin kendi bayramlarını özgürcü ve coşkuyla kutlamalarını en çok biz isteriz. Bu nedenle, parti yönetiminde görev bölümü bile yapmadan, işçi kardeşlerimize karşı olan görevimizi yerine getireceğiz. En başta ben olmak üzere, tüm milletvekili arkadaşlarım ve yeni seçilen PM üyeleri üçe ayrılıp 1 Mayıs yürüyüş kollarının en önünde yerlerimizi alacağız. İktidarı şimdiden uyarıyorum, şiddet ve güç kullanmaya kalkmasın, bu bir demokratik katılımdır.”
Devlet, kendi meclisinin ana muhalefet partisine zor ve şiddet kullanabilir mi? Asla!
Peki CHP bunu yapsa, “Yeni politikalar üretmiyor” eleştirisi küt diye kesilmez mi?
CHP’nin emekçi kitlelerle bağının koptuğunu söyleyenler, anında susmaz mı?
Tamamen laiklik ilkesine ve türbana kilitlendiği yolundaki söylemler dinmez mi?
CHP bir sosyal demokrat partinin olması gereken yerde yerini almış olmaz mı?
Bana göre, bu sayede, “Yine Önder Sav ve arkadaşları ile polit büro oluşturuyor.” diye yazıp çizenleri utandırmış olur. “Sekreterini önce milletvekili yaptı, şimdi de PM üyesi olarak yönetime getiriyor” diyenlerin dillerine acı biber sürmüş olmaz mı?
Deniz Bey, PM üyelerinin yarısını değiştirdi. Doğru ama bir de başka gerçekler var.
Gidenlerin bir bölümü, geçen kurultayda Mustafa Sarıgül’e oy ve destek vermişlerdi, şimdi ışınlandılar. Bir bölümü, geçen seçimin vitriniydi ve bu kez Prof, Haluk Koç’a oy ve destek verdikleri için silindiler. Hatta Önder Sav’a oy vermeyenler bile aranıp tarandı.
Bütün bunları tartıştırma yerine, CHP 1 Mayıs atılımını yapmalıdır.
Hem işçilerin ve diğer emekçilerin gönüllerini fethetmeli, hem de 1 Mayıs korkusunu yaşayan büyük kitlelerin huzura kavuşmalarına yardımcı olmalıdır.
Yeni politikalar üretilecekse, işe buradan başlamalarında yarar var.
Yoksa, “Partim beni 10. kez seçti. Bu benim için yeterli. Salı günleri de grupta zaten konuşuyorum, Meclis TV’den naklen veriliyor. Bu bana yeter de artar” diyorsanız, yetmez. Salı konuşmaları, 23 Nisan müsamereleri gibi, alıştı millet. O an doğru dürüst dikkat etmeden bakıyor, sonra unutup gidiyor.
Eğer kalıcı ve yararlı bir eylemle işe başlarsanız, sürekli alkışlar da alırsınız!
Öneri bizden, ferman Deniz Baykal’dan ! |