Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
34,2714
EURO
37,4959
IMKB
8.876,000
ALTIN
2.926,150
 
Hava Durumu ANKARA
19 / 28 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
AKP, SAVUNMA YAPMADI, CEVAP VEDİ
AKP, SAVUNMA YAPMADI, CEVAP VEDİ
 
AKP Anayasa Mahkemesi'ne verdiği, 98 sayfalık ve "Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan" imzasıyla sunulan metne "savunma" değil, "cevap" sıfatını uygun gördü.
 
6.5.2008 - 15:09
Başbakan Erdoğan, partisinin cevabını, "Ak Parti, laikliğe aykırı fiillerin değil, kurulduğundan itibaren yaptığı çalışmalarla ülkemize ve milletimize hizmetin odağı haline gelmiştir" derken, savunmada "İddianame'de AK Parti yerine ısrarla AKP denilmesi siyasi tavır göstergesidir" denildi.

Savunmanın ilk sayfasında "Cevap Veren: Adalet ve Kalkınma Partisi, Karşı Taraf: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Konu: İddianameye cevaplarımız" ifadeleri bulundu. Savunmanın giriş bölümünde iddianamenin hukuk sisteminin en temel karakteri olan objektiflik, nesnellik, nedensellik ve rasyonelliğe dayanmadığı, en iyimser yaklaşımla bir algılama sorunun varlığını ortaya koyduğu belirtildi.

Savunmada, "Partimiz hakkında hazırlanan iddianame baştan aşağı gerçekleri tersyüz eden, değerleri ve kavramları birbirine karıştıran, dahası koruyor gibi göründüğü ilkelere zarar veren ön yargılı bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Bu iddianamenin gerçekte olup bitenle bir ilgisi bulunmamaktadır. Esasen böyle bir

İlgi kurma kaygısı taşımadığı da ortadadır. Bu nedenle iddianamenin ortaya koyduklarıyla gerçekler arasında derin bir uçurum bulunmaktadır. Sonuçta iddianamenin kanıtladığı tek şey de budur" denildi.

"İDDİANAME ÇELİŞKİLER YUMAĞI"

Savunmanın giriş bölümünde "Bu iddianame bir çelişkiler yumağıdır. Kurulduğu andan beri Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık hedefine doğru kararlılıkla yürüyen ve bu yürüyüşün en önemli dönemeci olan Avrupa Birliği'ne tam üyelik hedefinin gerçekleşmesi için gerekli her adımı atan bir partinin laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiğini ileri sürmek bir çelişkidir" ifadesi de yer aldı.

AKP'nin büyük uzlaşma arayışının Başsavcı'ya göre "suç oluşturduğu" vurgulanan savunmada, vurgulanmış siyah harf karakterleriyle "Açıkladıklarımız ve yaptıklarımız dışında gizli gündemimiz hiçbir zaman olmadı, bundan sonra da olmayacaktır" ifadesi yazıldı.

Savunmada iddianamede portresi çizilmeye çalışılan partiyle Ak Parti'nin hiçbir ilgisini bulunmadığı, temel sorunun "Ak Partinin siyasi felsefesi ve vizyonunun anlaşılamaması" olduğu belirtilerek, şu görüşlere yer verildi:

"-Muhafazakar Demokrat bir siyasal kimlik geliştiren Ak Parti, siyaseti normalleştirmeyi, siyaseti gerçekçi bir eksene oturtmayı, Türk siyasetinin kronik gerilim alanlarını rahatlatmayı amaçlamıştır.

-Ak Partinin kendisini net, somut ve çerçevesi belirlenmiş bir şekilde ortaya koyması "gizli gündem', "takiyye' gibi olumsuz çağrışımların gereksiz gerilimler üretmesini engellediği gibi, kimlik-eylem-söylem uyumunu sağlayarak siyasete kalite kazandırmak açısından da önemli bir farklılık oluşturmuştur.

SİNERJİ

-AK Parti Türkiye'nin geleneksel kültürel değerleri ile "muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkma' hedefi arasında bir çelişki değil, uyum olduğunu gösteren politikalar üretmiştir. Bunu yaparken AK Parti'nin sosyolojik gücü ile siyasi perspektifinin ürettiği sinerji, Cumhuriyetimizin mayasında bulunan modernleşme hedefine odaklanmıştır.

-AK Parti, toplumun tüm kesimlerinden, ülkemizin her bölgesinden, bütün ekonomik ve sosyolojik katmanlarından oy almış bir merkez partisidir. Partimiz, son genel seçimlerde 81 ilin biri hariç tümünde milletvekili çıkaran tek partidir. Dolayısıyla AK Parti Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünün teminatıdır.

-Üniter devlet, laik devlet, demokratik devlet vurgusu AK Parti'nin temel siyasi misyonudur.

-AK Parti laikliğe karşı odak değil, laikliği toplumsallaştıran bir harekettir.

BAŞSAVCI AK PARTİ YERİNE AKP DEDİ

-Kapatma talebinde bulunan iddianame hukuk dışı bir dille kaleme alınmıştır. her şeyden önce, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın resim kayıtlarında Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kısaltmasının "AK Parti' olarak belirtilmesine rağmen, iddianamede ısrarla "AKP' şeklinde kullanılması siyasi bir tavrın göstergesidir."

Önceki hafta Anayasa Mahkemesi'ne 98 sayfalık ön savunmasını ve 3 klasörlük ek belge sunan AKP, yaptığı savunmada laiklik konusundaki yorum farkından dolayı kapatılmak istendiklerini söyledi.

AKP hakkında laikliğe karşı eylemlerin odağa haline geldiği iddiasıyla hakkında kapatılma talebiyle dava açılan AKP, üniversitelerde türban takma özgürlüğü getiren anayasa düzenlemesine ilişkin iddianamede yer alan ifadelere ilişkin olarak ön savunma metninde şu görüşleri dile getirdi:

"Ülkede yaşayan herkesi ve her kurumu bağlayan Anayasanın uygulanması gerektiğini söylemek, laikliğe aykırı olmak bir yana, hukuk devleti olmanın zorunlu bir gereğidir. Sonuç olarak, sadece laiklik konusundaki yorum farkından dolayı bir siyasi partinin kapatılmasının istenmesi, evrensel standartlara uygun laiklik ilkesi, ifade ve siyasi parti özgürlükleri ile asla bağdaşmaz. Esasen partimizin laiklik anlayışı da demokratik ülkelerde ve uluslar arası belgelerde benimsenen laiklik anlayışı ile uyumludur. Dolayısıyla, partimizin laikliğin için boşalttığı yolundaki iddia bütünüyle temelsizdir."

"ANAYASA DEĞİŞİKLİKLERİNİN LAİKLİĞE AYKIRI OLDUĞU İLERİ SÜRÜLEMEZ'


AKP, ön savunma metninde türbana ilişkin yaptıkları anayasa değişikliğinin laikliğe aykırı olduğunun ileri sürülemeyeceğini de belirtti. Ön savunmada, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın bir gazeteci ile yaptığı röportaj da delil olarak gösterildi. Başsavcı Yalçınkaya'nın doğrulamadığı röportajda, Başsavcı'nın anayasa değişikliklerinin açılan kapatma davasının temel gerekçesini oluşturduğu belirtilmişti.

Ön savunma metninde yapılan anayasa değişikliği şu sözlerle savunuldu:

"Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından sonra yasama organının aynı konuda düzenleme yapabileceğine dair çok sayıda örnek bulunmaktadır. "Yükseköğretim Yasası'nda değişiklik içeren teklifin Anayasaya aykırı olduğu tartışmasızdır' sözü de hem hukuken yanlıştır, hem de Anayasa Mahkemesi'nin yorum yetkisine müdahale niteliğindedir. Bir kere, bizim anayasa düzenimide kanun tekliflerinin Anayasaya uygunluğunun incelenmesi parlamento dışındaki bir organ tarafından yapılamaz. Bu anlamda henüz yasalaşmamış, Parlamentoda yasama sürecinin komisyon ve genel kurul aşamalarından geçmemiş bir metnin "anayasaya aykırı olduğu'nun söylenmesi hukuken hiçbir geçerliliğe sahip değildir.

"Anayasa değişikliği içeren teklif ise amaç yönünden Anayasaya aykırıdır' görüşü hem yanlıştır, hem de Anayasa Mahkemesi'nin yetki alanına müdahale niteliğindedir. Yanlıştır, çünkü Anayasanın hükümleri arasında hiyerarşi bulunmamaktadır. Şekil sakatlığı dışında, Anayasanın bir hükmünün diğer bir hükmüne aykırı olduğu hukuken ileri sürülemez. Nitekim Anayasamız anayasa değişikliklerinin esas bakımından denetimini kabul etmediği gibi, şekil bakamından uygunluk denetimini de "teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlı' tutmuştur. Anayasanın 10 ve 42 nci maddelerindeki değişikliklerinlaiklik ilkesine aykırı olduğu iddiası hukuki açıdan ileri sürülemez. Kaldı ki, bu değişiklikler kamu hizmetlerinden yararlanmada kanun önünde eşitlik ilkesi, üniversite eğitiminde fırsat eşitliği ve öğrenim özgürlüğünün alanını genişletme gibi amaçlar taşımaktadır."

ANAYASA YAPMA İDDİANAMEYE KONU EDİLEMEZ

Ön savunma metninde yapılan anayasa değişikliğinin iddianameye konu edilmesine de tepki gösterilerek şu görüşler dile getirildi:

"Anayasayı yapma ve değiştirme yetkisi herhangi bir iddianameye konu edilemeyecek kadar önemli, demokratik ve anayasal bir yetkidir. Bu yetkinin ürettiği temel normu denetleme yetkisi, sadece belli şekil sakatlıkları bakımından Anayasa Mahkemesi'ne aittir. Hiç kimse, Anayasanın kurucu iktidar olan meclise verdiği yetkinin kullanımının, Anayasa karşıtı eylem grubuna girdiği iddiasında bulunamaz. Parlamentodaki oylamada söz konusu anayasa değişikliklerinin 411 oyla kabul edilmesi, AK Parti'ye mensup milletvekilleri dışındaki diğer partilere mensup milletvekillerinin de bu değişikliğe olumlu oy verdiklerini göstermektedir."

AKP'nin Anayasa Mahkemesi'ne verdiği ön savunmada, eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç'in bazı sözleri de savunmaya dayanak olarak gösterildi.

Davayla hukuk sisteminin, demokrasinin, ülkenin, milletin ve devletin bütünlüğünün zarar gördüğü iddia edilen ön savunmada, "Hakkımızda düzenlenen bu iddianamedeki hiçbir iddia ve ithamı kesinlikle kabul etmiyoruz. İddianamenin hukuki ve siyasi anlamda hiçbir meşruiyetinin de olmadığına inanıyoruz. Biz bu iddianamede partimizin değil, partimize gönül veren milletimizin ve onun temel değerlerinin itham edildiğini düşünüyoruz. Bu iddianamenin konusu sadece AK Parti değil, onun üzerinden millet iradesi ve demokratik siyasettir" denildi.

İddianamenin korku ve vehimlerden hareketle geleceğe yönelik spekülatif öngörülere yer veren kurgusal bir metin niteliğinde olduğu belirtilen savunmada, "Muhalif siyasi partilerin iktidarları yıpratmak için bu tür oylara başvurmaları anlaşılabilir. Ancak hukuk sanal değerlendirmelere değil somut gerçekliklere, belge ve bulgulara dayanmak zorundadır" denildi.

ERDOĞAN TEZİÇ'İN "İKTİDAR PARTİSİ KAPATILAMAZ" SÖZLERİ ALINTILANDI

Savunmada, AKP iktidarıyla kimi zaman aykırı düşen YÖK eski Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç'in "bir şeyi unutmamak lazım, parti kapatma sayısı bugüne kadar 10'u aşkın, ama Türkiye'de kapatılan partilere bakarsanız, ya marjinal partilerdir ya da 1982 askeri yönetimindeki (yönetiminden) sıyrılırken Anayasa Mahkemesi'nin önüne gelen davalardır. Bir iktidar partisi için kapatma mekanizmasının işlemesi düşünülemez" sözleri alıntılandı.

"PARTİLER KAPATILIYORSA BÜROKRATİK REJİM VARDIR"


Demokratik bir sistemi diğer rejimlerden ayıran temel özelliğin iktidarın seçimle el değiştirmesi olduğu kaydedilirken, "Bir ülkede iktidarlar seçim dışındaki yollarla değişiyor, temel siyasi kararlar demokratik temsil meşruluğuna sahip olmayanlar tarafından alınıyor ya da bunlar tarafından seçilmişlere dayatılıyorsa, o ülkede seçimler düzenli olarak yapılıyor olsa bile, demokrasiden değil, ancak bir bürokratik rejimden söz edilebilir" denildi.

"EN İRONİK DAVA"

Savunmada yer alan diğer bazı ifadelerde şöyle:

"-Diğer yandan bu dava tüm zamanların en ironik davasıdır. Kuruluşundan itibaren gece gündüz çalışarak Türkiye'yi AB'nin tam üyesi yapmak için uğraşan, ülkeyi demokratik ve laik bir Avrupa'nın parçası haline getirmek için tüm adımları atan ve atmakta olan bir siyasi hareketi "laiklik aleyhine fiillerin odağı' olmakla suçlamak akla, mantığa ve gerçeğe aykırıdır.

-Tarihe ve gelecek nesillere şu notu düşmek istiyoruz: Tarih ve ona şahitlik eden milletimiz ülkemizin çağdaş uygarlık mücadelesini engelleyenleri affetmeyecektir.

-Türkiye'de açıklanması ifade örgütlüğü kapsamında bulunan ve daha da önemlisi farklı siyasi partilerin de açıkça benimsediği ve ifade ettiği görüşlerin delil olarak sunulması kabul edilemez. Herkesin her ortamda söyleyebildiği sözler aleyhe bir delil olarak kullanılamaz.

-Yargı kurumları hiçbir zaman siyasi muhalefetin aracı olarak kullanılamaz, kullanılmamalıdır. Aksi taktirde, siyasi görüşler karşısında tarafsız olması gereken yargının siyasallaşması sürecine girilecektir. Bu da hukuk devleti ve demokrasinin altını oyacak bir tehlikeyi beraberinde getirecektir.

-Siyasi muhalefet görevinin açık ya da örtülü şekilde yargı tarafından üstlenildiği, yargının siyasete müdahale ettiği ve siyaseten alınması gereken kararları almaya başladığı ülkelerde demokrasi büyük bir tehdit altındadır. Siyasetin yargısallaşması olarak bilinen bu durum, demokratik rejimi "hakimler yönetimi' anlamına gelen jüristokratik bir rejime dönüştürecektir. Bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı dahil, tüm yargı kurumlarının demokratik bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimize "hakimler yönetimi' görüntüsü verecek her türlü girişimden kaçınması gerekmektedir."

TÜRBAN


Türbanın serbest bırakılması, imam hatiplerin sayısının artırılması ve katsayı sisteminin kaldırılmasının iddianamede "İslam için pozitif ayrımcılıktır" şeklinde nitelendiğini belirten AKP, savunmasında, "Yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbestisi ile üniversiteye girişteki fırsat eşitliği, bu kişilere tanınacak bir imtiyaz niteliğinde değildir. Aksine, söz konusu serbestliği ve katsayı eşitliğini sağlamaya yönelik politikalar, bu kişilerin ellerinden alınmış hak ve hürriyetlerin kullanımını sağlamayı amaçlamaktadır" dedi.

"ANAYASA TASLAĞINA SON ŞEKLİ VERİLMEDİ"

AKP'ye isnat edilen "Siyasal İslam projesi" ile Anayasa çalışmaları arasında bağ kurulmasının tümüyle dayanaksız olduğu belirtilen savunmada, "Bazı akademisyenler tarafından hazırlanan, ancak partimizce son şekli verilmeyen söz konusu anayasa taslağından laiklik ilkesinin mevcut Anayasaya göre daha da güçlendirildiği herkesçe bilinmektedir" denildi. Savunmada, "köktendinci, karşı devrimci, siyasal İslam, ılımlı İslam, aydınlanma felsefesi, küreselleşmenin merkez güçleri, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)" gibi teorik siyasi tartışmalarda kullanılabilecek kavramların bir iddianamede yer almasının, bu davanın hukuki değil, siyasi mülahazalarla açıldığı yönündeki kuşkuları beslediği iddia edildi.

BAŞBAKAN ULEMA SÖZÜNÜ BİLİRKİŞİ BAĞLAMINDA KULLANMIŞ

AKP'nin Anayasa Mahkemesi'ne sunduğu ön savunma metninde Başbakan Erdoğan'ın laikliğe aykırı 61 eylemi de ayrı ayrı savunuldu. Başbakan Erdoğan'ın sözleri incelendiğinde bunların büyük bir çoğunluğunun üniversitelerde kılık ve kıyafet özgürlüğüne ilişkin beyanlar olduğu vurgulanarak, "Bu tür açıklamalar sadece Ak Parti mensupları tarafından değil, başka partilerin mensuplarınca da yapılmıştır" denildi.

Savunma metninde, Danıştay 2. Dairesi'nin anaokulu öğretmeninin okula gelip giderken türban takamayacağına ilişkin kararı sonrası Başbakan Erdoğan'ın başörtüsünün dini inancın gereği olup olmadığı hususunun din bilginleri (ulema) tarafından tartışılacak bir konu olduğuna yönelik yaptığı konuşma şöyle değerlendirildi :

"Başbakanın, başörtüsünün dini inancın gereği olup olmadığı hususunun din bilginleri (ulema) tarafından tartışılacak bir konu olduğuna işaret eden açıklaması da iddianamede iyi niyetli olmayan bir değerlendirmeyle, laikliğe aykırı kabul edilmiştir. Bu sözler, hukuk devletinde adil yargılamanın önemli bir unsuru olan "bilirkişilik' bağlamında değerlendirilmelidir. Laik bir hukuk devletinde yargıçların bir dinin gerekleri konusunda uzman olmaları beklenemez. Teknik bilgi ve birikim gerektiren bu hususun yargılama sırasında konunun uzmanlarına sorulması laiklik ilkesine aykırılık teşkil etmemektedir."

"İDDİANAMEDE, BAŞBAKANIN HIÇKIRIKLARI'NA MÜDAHALE ETMEK İSTENDİ'

Savunma metninde, Başbakan Erdoğan'ın Yükseköğretim Kanunu'nda türbana ilişkin yapılacak yasal değişiklikler konusunda, "Acelemiz yok', "Sabırlı olun', ve "Gönlümün derinliklerinde yatan hıçkırıklar var' sözlerinin kapatma davası için yazılan iddianamede delil olarak kabul edilmesine tepki gösterilerek, "İnsan gönlünün hıçkırıklarına müdahale etmek isteyen bu iddianame, böylece laiklik ve insan hakları teorisine "çok özel' bir katkıda bulunmuş olmaktadır" denildi.

BAYKAL'IN SÖZLERİ 'DELİL'GÖSTERİLDİ

AKP, Anayasa Mahkemesi'ne sunduğu savunma metninde CHP lideri Deniz Baykal'ın sözlerini "delil olarak gösterdi. Baykal'ın başörtüsü konusunda parti grup toplantısında yaptığı konuşma savunma metnine girdi.

Ön savunma metninde, Baykal'ın 5 Şubat 2008 tarihinde parti grup toplantısında yaptığı konuşmada, "İslam teolojisi içinde bir tek saç telinin dahi gözükmesi kabul edilemez anlayışını söyleyenler olduğu gibi, olayı böyle görmeyen çok saygıdeğer, çok önemli, çok değerli İslam bilginleri de vardır" söylediği belirtildi.

Baykal'ın, "Nüfusun yüzde 99'u Müslüman olan bir toplumun demokrasi içinde yaşayabileceğini biz kanıtlamış bulunuyoruz" sözlerinin yanı sıra reklam panolarına asılan "Çekil aradan, Din bizim. Devlet bizim. Millet bizim" sözleri de gösterilen deliller arasında yer aldı.

ECEVİT, YILMAZ, ÇİLLER, BAHÇELİ VE DEMİREL DE "DELİL' OLDU

Eski Başbakanlardan merhum Bülent Ecevit, Tansu çiller, Mesut Yılmaz Süleyman Demirel ve MHP lideri Devlet Bahçeli'nin de "din' konusunda yazdığı yazılar ve yaptığı konuşmalar AKP nin ön savunmasında "delil' olarak gösterildi.

"YÖK BAŞKANININ SÖZLERİ BİZİ BAĞLAMAZ"

AKP, Anayasa Mahkemesi'ne sunduğu ön savunma metninde YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'ın sözlerinin partilerini bağlamayacağını belirtti.

Savunma metninde, YÖK Başkanı Prof. Dr. Özcan'ın üniversitelerde kılık kıyafet özgürlüğü hakkındaki açıklamaları ve bu konuda Anayasa hükümlerine göre işlem yapılması yönünde üniversite rektörlerine gönderdiği yazının "kanun dışı' olarak yorumladığına dikkat çekilerek, şöyle denildi:

"Bu sözler, partimizin "Anayasaya aykırı eylemleri arasında' sayılmıştır. Halbuki YÖK Başkanı 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 6. maddesine göre Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan atanmaktadır. her şeyden önce, YÖK Başkanının anılan faaliyetlerinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Kaldı ki bulunsa da, bundan dolayı AK Parti Hükümeti sorumlu tutulamaz. Aksi halde, Ak Parti Hükümetleri döneminde görev yapan bütün YÖK başkanlarının faaliyetlerinden de Hükümeti sorumlu tutmak gerekir."

"VALİ, KAYMAKAM VE KAMU GÖREVLİLERİN YAPTIKLARINDAN DA SORUMLU DEĞİLİZ'

Savunma metninde, iddianamede kamu görevlilerinin yaptıklarının da sıralandığı hatırlatılarak, "Vali, kaymakam ve kamu görevlilerinin icraatlarından dolayı iktidar partisinin sorumlu tutulabileceğine dair görüş, parti-devlet özdeşliğinin geçerli olduğu tek parti döneminin anlayışını yansıtmaktadır" denildi.



Arkadaşına Gönder   Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 0   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

  Bu kategorideki diğer haberler


GÜL'ÜN OĞLUNUN SİGORTASI 'BABACAN'DAN

ERDOĞAN, İŞÇİLERE ÇOK KIZDI

İŞTE AKP'NİN SAVUNMA METNİ
»  BAHÇELİ'DEN ERKEN SEÇİM'E 'HODRİ MEYDAN'
»  GENELKURMAY'DAN 'ÇOK İVEDİ' İBARELİ EMİR
»  ELEKTRİK VE DOĞAL GAZ'A ZAM KAPIDA
»  ERDOĞAN'IN YERİNE ÜÇ ADAY!
»  SIZMA'YA KARŞI SINIRDA KIRMIZI ALARM
»  TRAFİK CEZANI ÖDE, BONUS'LARI TOPLA
»  ÖZEL HAREKAT İÇİN YENİ KADRO
»  ERTUĞRUL ÖZKÖK, CAN PAKER'İN EVİNDEKİ YEMEĞİ YAZDI
»  ÇÜRÜK RAPORU BAHANE
»  TESEV'DEKİ İLGİNÇ YEMEK...!
»  O EKİP YİNE SAHNEDE
»  DTPMİLLETVEKİLLERİ PKK'LININ TAZİYE EVİNDE
»  AKP'Yİ GÜL YAKTI...
»  ANTALYA'DA MUTLU BİR ÇANKAYA'LI
»  VAN'DA 51 ÖĞRENCİ YEMEKTEN ZEHİRLENDİ
»  PAMUKOĞLU PAŞADAN YİNE ŞOK SÖZLER...
»  AKP, ŞENER VE ÇÖMEZ'E FENA GICIK KAPIYOR...
»  KÜSTAH LAGENDİJK'E AĞZININ PAYI VERİLDİ
»   TALANA BAKANLIK İZNİ
»  ARAP BAKAN'DAN İLGİNÇ DEMOKRASİ DERSİ
»  ÖZEL BİRLİKLERDEN MAĞARA OPERASYONLARI
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Ekrem İmamoğlu CHP Genel Başkanı Olmalı mı?
Evet
Hayır
İlgilenmiyorum
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.