Gensorunun gerekçesinde, izlenen dış politikanın Türkiye’nin ulusal güvenliğini, bölgesel etkinliğini ve uluslararası saygınlığını sürekli zedelediği ve tehlikeye attığı kaydedilerek, “Neredeyse bütün komşularımızla sorunlu, aidiyeti ve kimliği belirsizleşen, dolayısıyla yalnızlaşan, sesi duyulan, fakat sözü dinlenmeyen bir ülke olmaktayız. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise hala Türkiye’nin bir cihan devleti, Orta Doğu’daki değişimin yöneticisi ve öncüsü olacağını söyleyebilmektedir. Oysa nazari fantezilerin oyun alanı haline getirilen dış politikamız gerçeklerden uzaklaşarak etkinliğini kaybetmekte ve ülkemizin çıkarlarını koruyamamaktadır” denildi.
Kürecik’teki radar üssüne ilişkin mutabakat ve üsse yabancı askerlerin konuşlandırılmasının TBMM’ye getirilmeyerek Anayasa'nın 92. Maddesi’nin ihlal edildiği belirtilen gerekçede, üssün NATO’ya değil, ABD’ye ait olduğu gerçeğinin Türk kamuoyundan gizlendiği fakat ABD Başkanı Barrack Obama’nın Chicago’daki NATO Zirvesi'nde gerçeği açıkladığı kaydedildi.
-“İZLENEN SİYASET TÜRKİYE’Yİ ORTADOĞULU BİR ÜLKEYE DÖNÜŞTÜRMÜŞTÜR”
Gensorunun gerekçesinde, AKP iktidarının “tarafgir ve kışkırtıcı” politikasıyla Suriye’deki şiddetin derinleşmesine, sınır illerde ciddi ekonomik ve sosyal kayıpların oluşmasına neden olduğu ifade edilerek, şunlar denildi:
“Hükümet, Suriyeli sığınmacılar konusunu Suriye’ye müdahalenin bir gerekçesi olarak sürekli gündemde tutmaktadır. Suriye nedeniyle de ilişkilerimizin gerginleştiği İran, Kürecik’teki ABD’ye ait radar istasyonu nedeniyle ülkemizi tehdit etmektedir. Nükleer programı için Ankara’dan ustaca yararlanan İran’ın 2012 Mart ayındaki ziyareti sırasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanını istiskali Hükümet tarafından tepkisiz bırakılmıştır. İran, Ermenistan’la işbirliği halindedir. İran’la birlikte Rusya da NATO füze sistemi bağlantılı olarak kurulan tesislerden duyduğu rahatsızlığı sert söylemlerle dile getirmekte ve gerekirse bu tesislerin hedef alınacağını ilan etmektedir.
Kuzeydeki Kürt yönetimiyle olumlu ilişkiler kurulmasına karşın, Hükümetin tarafgir Irak siyaseti nedeniyle Bağdat’la ilişkilerimiz bozulmuştur. Irak Başbakanı Maliki Türkiye’nin Irak’ın içişlerine sürekli karışan düşman bir ülke haline geldiğini ileri sürmekte, gösterilerde bayraklarımız yakılmaktadır. Türkmenler ve Kerkük ise unutulmuştur.
Ermenistan’la protokoller açılımı başarısız olmuş, ilişkilerimiz daha da çıkmaza girmiştir. Açılım, Ermenilere 2015’e bağlı hedefleri bakımından yeni olanaklar sağlarken, Azerbaycan’la ilişkilerimizi olumsuz etkilemiştir.
Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefi artık gündemde değildir. Katılım müzakereleri durmuştur. İzlenen siyaset Türkiye’yi Ortadoğu bölgesinde yer alan bir Avrupa ülkesi konumdan çıkartıp, Ortadoğulu bir ülkeye dönüştürmüştür.
Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin Doğu Akdeniz’deki doğalgaz kaynaklarına el koymasına karşı Hükümet etkisiz kalmaktadır. Yüksek perdeden seslendirilen ilk tepkiler yerini suskunluğa bırakırken, GKRY sondaj faaliyetlerini sürdürmektedir. Yunanistan’la Ege ve Batı Trakya için Dışişleri Bakanı Davutoğlu vaat ettiği çözümleri gerçekleştirememiştir. Ege’de çatışma potansiyeli sürmektedir.
ABD’yle eşitliğe ve ortak değerlere dayalı sağlıklı bir ilişki kurmak yerine Hükümet bölgede ABD çizgisine bağımlı politikalar izleyerek Türkiye’nin konumunu zayıflatmaktadır.
İsrail’le ilişkilerimizin bozulması Türkiye’yi Ortadoğu barış sürecinin dışına iterek etkisizleştirmiş, İsrail Kıbrıs Rumları ve Yunanistan’la birlikte ülkemize karşı tertipler içine girmiştir.
‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ ilkesine aykırı sonuçlar veren ilkesiz, tutarsız ve hayalci varsayımlara dayanan yaklaşımlarıyla ülkemizin güvenliğini tehlikeye atan ve ülkemizin çıkarlarına zarar veren başarısızlıklarının siyasi sorumlusu olarak Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu hakkında Anayasa’nın 98 ve 99’uncu ve TBMM İçtüzüğü’nün 106'ncı maddeleri uyarınca gensoru açılmasını saygılarımızla arz ederiz.” (ANKA)