Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
34,4347
EURO
36,2908
IMKB
9.390,000
ALTIN
2.837,260
 
Hava Durumu ANKARA
19 / 28 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
ECEVİT, "APO'YU BİZE NEDEN VERDİLER BİLMİYORUM" DEMİŞTİ, İŞTE CEVABI...
ECEVİT,  APO YU BİZE NEDEN VERDİLER BİLMİYORUM  DEMİŞTİ, İŞTE CEVABI...
 
Mit Eski Kontroperasyon Daire başkanı Mehmet Eymür bu soruya yanıt veriyor ve "Türkiye Apo'yu almakla zokayı yuttu" diyor. İşte Apo'nun verilişinin cevabı:
 
17.5.2005 - 12:02
Bu sözleri söyleyen Türkiye Cumhuriyeti'nin eski Başbakanı Bülent Ecevit. Sabah Gazetesinin 13 Nisan 2005 tarihinde yaptığı mülakatta aynen böyle diyor. Eğer benzer diğer mülakatlarını okumasam acaba yanlışlık mı var diye tereddüt edeceğim. Sonunda hay"Bize niye Apo'yu verdiler onu hala ben de bilemiyorum. ....Ama sonunda hayırlısı oldu. Apo konusunda hiçbir şart getirmediler bize." ırlısı olmuş..? Terör örgütünün başının Türkiye'ye getirilişinde nasıl bir hayır olduğu gözler önünde. Hem daha bitmedi, filmin devamı da var... Ecevit "Apo konusunda hiçbir şart getirmediler bize" diyor. Acaba hatırlamıyor mu? Atin'de altı yıl önce, 23 Mart 1999'da kaleme alınan "Öcalan'ın Suriye'den Çıkışı - Yeni bir stratejinin başlangıcı mı?" başlıklı yazının bazı bölümlerini hatırlatmakta yarar var: "4 şubat 1999 akşamı, olağan gibi gözüken her şey, az sonra gerçekleşecek randevuyla, bambaşka bir boyuta taşınacaktı. Amerikan gizli servisi CİA’ nın Ankara temsilcisi, Yenimahalle’de bulunan, Türk gizli servisi MİT’in resmî konutundaki randevusuna tam saatinde geldi. İki gizli servis mensubu karşılıklı nezaket sözcüklerinin sonrasında iş konuşmaya başladılar. Amerikalı casus, MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’a çok önemli bir teklifte bulunuyordu. CİA yetkilisi, MİT Müsteşarı’na, PKK terör örgütünün başı Abdullah Öcalan’ın ortak gerçekleştirilecek bir operasyonla yakalanmasını ve Türkiye’ye getirilmesini öneriyordu. Saat 21.15 sularıydı. Şenkal Atasagun olayla ilgili biraz daha bilgi istedi. CİA yetkilisi ne istendiğini anlamıştı. Amerika, Türkiye’ye Abdullah Öcalan’ı teklif ediyordu. Ama şartı neydi? Amerika Öcalan’ı niye Türkiye’ye verecekti? Amerika’nın şartı açıktı: “Operasyonu Amerikan ve Türk ekipleri gerçekleştirecek. Ancak ne olursa olsun Abdullah Öcalan Türkiye’ye sağ olarak getirilecek, mahkemede adil olarak yargılanacak ve öldürülmeyecekti.” ....Amerika şart olarak, Abdullah Öcalan’ın sağ olarak Türkiye’ye getirilip, yargılanması ve öldürülmemesi konusunda garanti ve güvence istiyordu. Onlara göre en önemlisi buydu. Türkiye’nin Öcalan’ı yok etmek konusundaki daha önce gerçekleştirdiği operasyonlardan haberdar olan Amerikan yönetimi, Öcalan’ın sağ ele geçirilmesinde ısrarlıydı. Şenkal Atasagun, Amerikalı temsilcinin sözlerini dikkatle dinledi. Bu konudaki kararı tek başına vermesinin mümkün olmadığını aktardı. Atasagun, Başbakan Bülent Ecevit’e ulaştı. Ecevit o sırada Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in verdiği bir yemek nedeniyle Çankaya’da Başbakanlık Konutu’nun hemen altında bulunan Dışişleri Konutu’ndaydı. Konu çok özeldi ve hemen görüşmek gerekiyordu. Ecevit, ”gelin” dedi. Atasagun’a başbakanlık konutunda randevu verdi. Saat 22.45’de Başbakan Ecevit ile MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun başbaşa görüşmeye başladılar. Ecevit, CİA yetkilisinin aktardıklarını duyunca, Cumhurbaşkanı’na bilgi vermek gerektiğini söyleyip, Süleyman Demirel’i aradı. .....Saat 23.10’da olağanüstü zirveye kapılarını açmıştı Köşk. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Bülent Ecevit ve MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun konuyu tartışmaya başladıklarında Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu da toplantıdaki yerini aldı. Kapıda gazeteciler yoktu. Toplantıdan bakanların dahi bilgisi olmamıştı. Ankara’da çıt çıkmıyordu. Atasagun kendisine iletilen teklifi aktardı. Amerika’nın şartı kabul edilebilir bulunuyordu. Öcalan, sağ olarak ele geçirilirse, Türk gizli servisinin elemanları kendisini “sağ ve sağlıklı” olarak Türkiye’ye getirecekler ve adalete teslim edeceklerdi. Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu, Öcalan’ın “teslim edilebilirliği konusuna çok güvenmediğini” belli ediyordu. Ama bu operasyona girilmeliydi. Operasyonun bütün sorumluluğu Şenkal Atasagun’a verildi. Operasyon başından sonuna kadar MİT’e ve müsteşarına teslim edildi. Atasagun’un isteği üzerine Genelkurmay İstihbarat Dairesi’nin başında bulunan General Fevzi Türkeri de, çalışmaya dahil edildi. Atasagun, Çankaya Köşkü’nden ayrıldıktan sonra yeniden konutuna, kendisini beklemekte olan CİA yetkililerinin yanına döndü. “Tamam” dedi, “Abdullah Öcalan sağ olarak getirilecek ve yargıya teslim edilecek. Bağımsız Türk yargısı kendisini en adil bir şekilde yargılayacak.” Asrın gizli servis operasyonu işte bu sözlerle başlamış oluyordu. İki gizli servis arasında hemen oracıkta bir kâğıt üzerinde basit bir protokol yapıldı." Neticede Amerikalıların düzenlediği bir operasyon neticesinde Öcalan Kenya’nın başkenti Nairobi’de Türk uçağına teslim edildi ve16 Şubat 1999 tarihinde Türkiye'ye getirildi. Öcalan'ın yakalanmış olması o tarihte Ecevit'e ve MİT Müsteşarına büyük prestij sağladı ve bu hava uzun bir müddet devam etti. Bu zafer sarhoşluğu içinde kimse Öcalan'ın neden teslim edildiğinin sebebini araştırmadı. Tekrar geriye dönelim ve altı yıl önce ne demişiz bir göz atalım: "Ne olmuş, ne değişmişti?. Sabrımızın taşması, meşru-müdafaa hakkımızın kullanılması için 19 yıl kan akması mı gerekliydi? Yoksa olayın ne kadar ciddi olduğunun yeni mi farkına varmıştık? Neden bu çıkışlar 10 sene, 15 sene önce veya büyük bir katliamdan sonra yapılmadı? Türk İstihbaratı yıllardan sonra Suriye’de Öcalan’ın barınaklarını saptamış ve kontrol altına almıştı. Bataklık tespit edilmiş, kurutulması an meselesiydi. MİT içinde Öcalan’a karşı başarılı aktif faaliyet yürüten bu kadro neden birden bire dağıtıldı? Öcalan Suriye’den çıktıktan sonra Rusya gibi bir ülke onu himayesine alıp Suriye emsali “burada yok, isterseniz heyet yollayıp kendiniz bakın” deseydi ne yapacaktık? 19 yılın çalışmasını sıfırlayıp, yeniden yıllarca yerinin tespitine mi çalışacaktık? Amerika destek vermeseydi, gelişmeler ne şekilde olurdu? Öcalan’ı kendi imkanlarımızla, milli operasyonlarımızla yakalayıp getirebilir, zafer işaretleri verebilir miydik? Banka olaylarının gündemde olduğu bir tarihte neden Cavit Çağlar’ın uçağı? Amerika neden daha önce destek vermedi de simdi verdi? Kuzey Irak’taki yeni yapılanma ile Öcalan olayı arasında bir münasebet var mı? İşte bu sualler, yeni bir suali: “Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması acaba yeni bir stratejinin, PKK’nın siyasallaştırılması ve legalize edilmesi hareketinin başlangıç noktası mı?” sualini akla getiriyor." Şimdi Abdullah Öcalan'ın yeniden yargılanması söz konusu olunca kıyamet kopuyor, bu günkü hükümet fena halde suçlanıyor. Peki "Öcalan'ın neden verildiğini" bilmeyen eski Başbakan'ın, zamanın Cumhurbaşkanı'nın, devlet namına söz verip protokol imzalayan, "Apo'yu getiren de biziz, asılmaması için en büyük mücadeleyi veren de biziz" diye beyanatlar veren MİT Müsteşarı'nın bu menfi gelişmelerde hiç mi vebali yok? Acaba Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş'in 19 yıl sabrettikten sonra Suriye'ye seslenerek sabrımızın taştığını belirten çıkışıyla içine girilen süreç ile Amerikan istihbaratının "Öcalan'ı teslim edelim" teklifi arasındaki zamanlama faktörü sadece bir tesadüften mi ibaret? Malum medya hala Öcalan'ın Türkiye'ye getirilmesini büyük bir başarı olarak gösteriyor. Öyle ki geçen gün gazetelerde emeklilik dilekçesi veren Şenkal Atasagun'dan sonra MİT'in deneyimli yöneticilerinden Emre Taner'in Müsteşarlığa getirileceğinden bahsederken dahi onu başarılı göstermek için "Operasyonlardan sorumlu en kıdemli Müsteşar Yardımcısı olarak, PKK elebaşısı Abdullah Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye getirilmesi operasyonunun arkasındaki isimlerden biriydi" diyorlar. Emre Bey'i bu operasyonla anmak ona yarar değil zarar verir. Bu operasyonda bir başarı varsa, sonradan elimizde patlayacak olan paketi neden aldığını bilmeyen, uçağa koyup getirenlerde değil, neye verdiğini bilenlerdedir. Gerçek operasyon budur ve hakiki operasyoncular da paketi teslim edenlerdir. Türkiye'nin aldatıldığı ve zokayı yuttuğu bir operasyonu kendi açımızdan başarılı saymak saflığında ötesinde bir şey... Neticede Amerikalıların düzenlediği bir operasyon neticesinde Öcalan Kenya’nın başkenti Nairobi’de Türk uçağına teslim edildi ve16 Şubat 1999 tarihinde Türkiye'ye getirildi. Öcalan'ın yakalanmış olması o tarihte Ecevit'e ve MİT Müsteşarına büyük prestij sağladı ve bu hava uzun bir müddet devam etti. Bu zafer sarhoşluğu içinde kimse Öcalan'ın neden teslim edildiğinin sebebini araştırmadı. Tekrar geriye dönelim ve altı yıl önce ne demişiz bir göz atalım: "Ne olmuş, ne değişmişti?. Sabrımızın taşması, meşru-müdafaa hakkımızın kullanılması için 19 yıl kan akması mı gerekliydi? Yoksa olayın ne kadar ciddi olduğunun yeni mi farkına varmıştık? Neden bu çıkışlar 10 sene, 15 sene önce veya büyük bir katliamdan sonra yapılmadı? Türk İstihbaratı yıllardan sonra Suriye’de Öcalan’ın barınaklarını saptamış ve kontrol altına almıştı. Bataklık tespit edilmiş, kurutulması an meselesiydi. MİT içinde Öcalan’a karşı başarılı aktif faaliyet yürüten bu kadro neden birden bire dağıtıldı? Öcalan Suriye’den çıktıktan sonra Rusya gibi bir ülke onu himayesine alıp Suriye emsali “burada yok, isterseniz heyet yollayıp kendiniz bakın” deseydi ne yapacaktık? 19 yılın çalışmasını sıfırlayıp, yeniden yıllarca yerinin tespitine mi çalışacaktık? Amerika destek vermeseydi, gelişmeler ne şekilde olurdu? Öcalan’ı kendi imkanlarımızla, milli operasyonlarımızla yakalayıp getirebilir, zafer işaretleri verebilir miydik? Banka olaylarının gündemde olduğu bir tarihte neden Cavit Çağlar’ın uçağı? Amerika neden daha önce destek vermedi de simdi verdi? Kuzey Irak’taki yeni yapılanma ile Öcalan olayı arasında bir münasebet var mı? İşte bu sualler, yeni bir suali: “Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması acaba yeni bir stratejinin, PKK’nın siyasallaştırılması ve legalize edilmesi hareketinin başlangıç noktası mı?” sualini akla getiriyor." Şimdi Abdullah Öcalan'ın yeniden yargılanması söz konusu olunca kıyamet kopuyor, bu günkü hükümet fena halde suçlanıyor. Peki "Öcalan'ın neden verildiğini" bilmeyen eski Başbakan'ın, zamanın Cumhurbaşkanı'nın, devlet namına söz verip protokol imzalayan, "Apo'yu getiren de biziz, asılmaması için en büyük mücadeleyi veren de biziz" diye beyanatlar veren MİT Müsteşarı'nın bu menfi gelişmelerde hiç mi vebali yok? Acaba Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş'in 19 yıl sabrettikten sonra Suriye'ye seslenerek sabrımızın taştığını belirten çıkışıyla içine girilen süreç ile Amerikan istihbaratının "Öcalan'ı teslim edelim" teklifi arasındaki zamanlama faktörü sadece bir tesadüften mi ibaret? Malum medya hala Öcalan'ın Türkiye'ye getirilmesini büyük bir başarı olarak gösteriyor. Öyle ki geçen gün gazetelerde emeklilik dilekçesi veren Şenkal Atasagun'dan sonra MİT'in deneyimli yöneticilerinden Emre Taner'in Müsteşarlığa getirileceğinden bahsederken dahi onu başarılı göstermek için "Operasyonlardan sorumlu en kıdemli Müsteşar Yardımcısı olarak, PKK elebaşısı Abdullah Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye getirilmesi operasyonunun arkasındaki isimlerden biriydi" diyorlar. Emre Bey'i bu operasyonla anmak ona yarar değil zarar verir. Bu operasyonda bir başarı varsa, sonradan elimizde patlayacak olan paketi neden aldığını bilmeyen, uçağa koyup getirenlerde değil, neye verdiğini bilenlerdedir. Gerçek operasyon budur ve hakiki operasyoncular da paketi teslim edenlerdir. Türkiye'nin aldatıldığı ve zokayı yuttuğu bir operasyonu kendi açımızdan başarılı saymak saflığında ötesinde bir şey...


Arkadaşına Gönder   Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 0   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

  Bu kategorideki diğer haberler


VAN'IN ÖTEKİ YÜZÜ'NDE YOKSULLUK DİZ BOYU..

MİT'TE, KADIN İSTİHBARAT BAŞKANI

ONUR AİR'E KÖTÜ HABER
»  SEZER'DEN GENİL İRADESİ İÇİN ANAYASA MAHKEMESİ'NE DAVA
»  KOÇ:"TURİZM'DE ÖNÜMÜZE GENLER KONULUYOR"!!!
»  LAS VEGAS 100. YAŞ GÜNÜ'NÜ KUTLUYOR
»  MECLİSTE SÜT KOKTEYLİ...
»  APO KARARI İLK... AİHM TÜRKİYE'Yİ DAHA ÇOK ZORLAYACAK
»  SAVAŞ ÇIKABİLİRDİ!!
»  DYP'DEN İSTİFA EDENLERE ANAP'TAN JET DAVET
»  GELİR İDARESİ YASASI ANAYASA MAHKEMESİ'NE GİDİYOR
»  FLAŞ... FLAŞ... DYP'DE GİK DEPREMİ... 4 MİLLETVEKİLİ İSTİFA ETTİ
»  NİHAT ERİM'İN GÜNLÜĞÜNDEN: "DENİZLERİN İDAMINI ENGELLEYEMEDİK"
»  AKDENİZ'DE ORTA ŞİDDETLİ DEPREM
»  NAİM, KIRCAALİ'DE BİRİNCİ SIRADA
»  PKK'YA BÜYÜK OPERASYON
»  YENİDEN YARGILANMA OLURSA GÖRÜNTÜ YOK
»  DEMİREL MASON MUYDU..? DEĞİL MİYDİ..? YAKINDA BELLİ OLACAK..
»  TERÖRİST BAŞI TEHTİD ETTİ.
»  BU NASIL TÜRK! AHİM'DE APO LEHİNE OY VERDİ!!!
»  NAİM'E BULGARİSTAN'DAN MİLLETVEKİLLİĞİ TEKLİFİ
»  EBRU GÜNDEŞ TİCARETE ATILDI
»  ONUR AIR'E HOLLANDA DARBESİ
»  AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNİN ARTÇI DEPREMİ GELİYOR
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Cumhurbaşkanlığı Seçimerinde Kim Kazanır?
Recep Tayyip Erdoğan
Kemal Kılıçdaroğlu
Muharrem İnce
Diğer
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.