Yarın 10 Nisan 2008 Perşembe...
Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in, “Ermeni soykırımı” iftirasıyla ipe gönde-rilmesinin 89. Yıldönümü.
İngiliz, Fransız ve İtalyanlara uşaklık yapan Sadrazam Damat Ferit, Nemrut Mustafa Paşa ve Ermeniler...
10 Nisan 1919’da, Perşembe günü, Beyazıt Meydanı’nda yiğit bir Türk evladını darağacına gönderdiler.
Kemal Bey, sandalyesini tekmelemeden önce şöyle haykırdı:
“Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun böyle adalet!...”
... Ve dün
Unuttuk sandılar...
Asla!
Unutacağız sanıyorlar...
Asla!...
Unutturacağız
sanıyorlar...
Asla!
...Ve bugün
İktidar, 301. maddeyi değiştirmek için harekete geçti.
Gerekçe; AB kriteri...
Ecnebilere yaranacağız...
Peki sonra!...
“Türkler 1 milyon Ermeni, 30 bin Kürt öldürdü” demek serbest olacak.
Demokrasi, insan hakları ve çağdaşlık için...
Tabii yerseniz..
Ama biz yemeyeceğiz...
Türk milliyetçileri Kemal Bey’i asanları unutmadı.
Türk milletine ve Türklüğe “soykırımı
iftirası” atılmasına yol verenleri de asla
unutmayacaktır...
Tarih bunu da
kaydedecektir..
YENİÇAĞ
Kemal Bey’in aziz naaşı, Türk münevverleri tıbbiyeliler tarafından evinden (üstte) alınarak, Sirkeci’ye kadar (altta) omuzlarda taşındı. Cenaze, babası Arif Bey (öndeki) tarafından sandalla Kadıköy’e geçirilerek Kuşdili’ndeki Mahmut Baba Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Milli Şehidimiz’i anıyoruz, 301. madde değişiklik önerisini kınıyoruz...
MİLLİ ŞEHİDİMİZ KEMAL BEY 89 YIL ÖNCE EMPERYALİST BASKILARA KURBAN EDİLDİ
Son sözleri ile milli direnişin kıvılcımı oldu
idamı Anadolu’da milli bir hareketin doğmasına sebep olan Kemal Bey’in uğradığı haksızlık Türk milletinin canla başla yürüttüğü Milli Mücadeleyi derinden etkiledi. Anadolu’da kendi istiklali için çalışan, uğraşan ve can kan veren bir halkın ilk kurbanı oldu. Anadolu’da kurtuluş hareketi başladı.
* Celal ÖCAL
İşgalci Rus ordusuyla işbirliği yaparak Türk Ordusunu arkadan vuran, masum halka katliam uygulayan Taşnak çetelerine karşı dönemin askeri yöneticileri ; Osmanlı Hükümetine, Rus ve Balkan ülkelerinin Türklere yaptığı gibi Ermenileri Rusların üzerine sürme veya cephe gerisine sevk etme tercihini sunar. Osmanlı hükümeti harp döneminde alınabilecek barışçı tedbirlerden biri olan “geçici sevk ve iskan kanununu” çıkarır. Bir kısım Ermenileri ülkenin güvenli bölgelerine nakleder. Bu kanunun gereğini uygulayan Türk yöneticileri mahkemeye verilir, önce suçsuz bulunur.
Istanbul’un işgal edildiği Damat Ferit hükümetinin işbaşında bulunduğu bir ortamda, İngilizlerin baskısıyla uygulanan “kurban arama siyaseti” sonucunda, Türk yöneticiler hakkında yeniden soruşturma açılır.
İtilaf devletlerinin kontrolündeki İstanbul’da Ermenileri göç ettirmeye zorlama suçu bahane edilerek vatanseverler her yerde aranır, sıkıştırılır. Yargılamalar “Ermeni intikam hareketine” dönüşür.
Daha sonra Atatürk ve silah arkadaşları hakkında da idam kararı verecek olan Nemrut Mustafa Divan-ı Harbi; Ermeni yalancı şahitlerin delaletiyle Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey, Urfa Mutasarrıfı Mehmet Nusret Bey, Diyarbakır Valisi Mehmet Reşit Bey hakkında idam kararı verir.
Beyazıt’ta infaz
Dr. Mehmet Reşit Bey soruşturma devam ederken Bekir Ağa Bölüğünden kaçar, yakalanacağını anladığı anda 6 Şubat 1919 günü intihar eder.
İlk idam edilen Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey olur, oysa görevini yapmakla yöre halkını katliamdan kurtarmıştır. Hüküm 10 Nisan 1919 günü Beyazıt Meydanı’nda yerine getirilir.
Urfa Mutasarrıfı Mehmet Nusret bey de 5 Agustos 1920 günü idam edilir.
Mehmet Kemal Bey idam sehpasında son sözlerini söyler, etkileyici bir konuşma yapar yazılı vasiyetini de teslim eder. Milletine hesap verir. “Çocuklarımı asil Türk milletine emanet ediyorum eminim bu kahraman millet gereğini yapacaktır” der.
Meydanı bir matem manzarası sarar. Her adımda artan cenaze alayının geçtiği sokaklarda evlerden kadınlar hıçkırarak gözyaşlarıyla mateme iştirak eder.
İnfaz normal uygulamanın aksine sabaha karşı değil, öğleden sonra yapılmıştır.
Her gün yaptığı gibi cezaevine oğlunu ziyarete giden babası Arif Bey Beyazıd Meydanı’ndan geçerken oğlunun idam edildiğini görür, çılgına döner. Cenaze kendisine teslim edilir.
Millet sahiplendi
Bu hadise Kemal Bey’i bir millet kahramanı mertebesine yükseltir. Merhumun naaşı milli bir kurban gibi, darağacından Türk gençliğinin muhabbetli kollarına düşer.
Bir kısım gazeteler Kemal Bey’in idamını geniş bir şekilde yayımlar.
O devire göre alışılagelmişin dışında cenaze töreninde çelenk taşınır, fotoğraf çekilir, tabut’a Türk bayrağı örtülür, intikam yeminleri edilir.
İngilizlere hoş görünmek, yaranmak maksadıyla gerçekleştirilen idam kamu vicdanını derinden yaralar ve çok önemli sonuçları da beraberinde getirir.
Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey’in idamı Mütareke dönemi İstanbul’unda ortaya çıkan ilk protesto gösterisi, idam sehpasındaki siyasi vasiyet niteliğindeki son sözleri de milli direnişin kıvılcımı olur.
Istanbul’un işgal altında olduğu bir ortamda düzenlenen cenaze törenine bir Türk askeri birliği eşlik eder.
“Milletin masum kurbanına” bir başka kaynağa göre “Türklerin büyük Şehidi Kemal Bey” yazılı çelenk taşınır. Tabut geçerken Kadıköy karakolunun zaptiye efradı “bayrağı yarıya indirerek” askeri tören yapar.
Askeri Tıbbiye öğrencileri, Mülkiyeliler, eski Teşkilat-ı Mahsusa ve Mim Mim grubu mensupları, çok kalabalık bir halk kitlesi cenazeye katılır, İngilizler halkın gösterdiği ilgiden telaşa düşer.
Halk kendi arasında Şehit ailesi için yardım toplar.
Meclis’ten vefa
Mehmet Kemal Bey gibi mağdur duruma düşen bütün Şehit aileleri için Atatürk’ün TBMM, Türk milletinin kadirşinaslık ve vefa duygularının ifadesi olur.
TBMM 27 Haziran 1926 tarih 405 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren kanunla “Ermeni suikast komiteleri tarafından şehit edilen veya bu uğurda duçar-ı gard olan ricalin ailelerine verilecek emlak ve arazi hakkında kanun” çıkartılır. Talat Paşa, Cemal Paşa, Cemal Azmi Bey, Bahaeddin Şakir, Cemal Paşa’nın yaverleri Süreyya ve Nusret Bey, Sait Halim Paşa’nın ailelesi olan 21 kişiye maaş bağlanır.
Aynı şekilde “Tehcir meselesinden dolayı Nemrut Mustafa’nın riyaset ettiği Divan-ı harb kararıyla idam edilen rical ve efrad-ı ailesi hakkında kanun” çıkartılır. “Urfa mutasarrıfı Nusret Bey, Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey ve Reşit Bey’in aile fertlerinden yirmi kişiye de aylık bağlanır.
Meclis şehit ailelerine Milli Emlakdan değil, firari Ermenilerin emvali metrukesinden yardımda bulunmaya özen gösterir.
Kanun teklifinin 1.maddesi ”Ermeniler tarafından siyasi maksatlarla şehit edilen Türk rüesayı siyasiyesinin zevce veya çocuklarına Ermeni emval ve emlaki metrukesinden bir mesken temlik olunur“. İkinci madde ”İşbu mesken’in kıymet ve mahiyeti, şehit edilen zevatın en müreffeh zamanındaki hal ve şanı nazarı dikkate alınarak“ takdir olunacağı açıklanır.
Atatürk’ün TBMM ilgili kanunun gerekçesini;
Memleketin kurtuluşunu, geleceğini, saadetini ilerleme ve gelişmesini hayat tarzı kabul eden ve suikaste maruz kalarak şehit edilen yöneticilerin geride bıraktığı eş ve çocukları milletin ve devletin emanetindedir.
Büyük idealler peşinde hayatlarını feda eden büyük insanların aile ve evlatlarının acılarını teselli etmek, onları mükafatlandırmak benzerlerini gayrete getirmek ve milletin şükran hislerini göstermek, kuvvetlendirmek, onların fakir fukara durumuna düşmemesi için gereğini yapmak. (1) şeklinde açıklar.
” TBMM bu kanunları çıkartırken Ermeni komiteleri tarafından görevi gereği hedef olarak seçilen veya düzmece mahkemelerde yargılanarak idam olunan tek suçları devlete hizmet etmek için çabalamak olan yetkililerin geriye bıraktıklarının yanında olduğunu vurgular.
Suç işleyerek firar eden Ermenilerin mallarından bir kısmını şehit ailelerine veren kararıyla Meclis şehitlerin bu cezaları hak etmediklerini, mahkeme kararlarının düzmece olduğunu ve esas suçluların Ermeni komiteleri olduğunu gösterir.
Türkiye Cumhuriyeti Şehitlerine sahip çıkarak Ermeni çeteleri ve taraftarlarına gözdağı verir. Bu şekilde sözde soykırım iddialarının düzmece olduğunu ve suçlu görülerek idam edilen veya suikaste kurban edilenlerin de bir suçları olmadığını Meclis kararıyla teyid eder.
TBMM 25 Aralık1921 de eski Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey’i çıkarttığı bir kanunla Milli Şehit ilan eder.
14 Ekim 1922 tarihinde çıkarttığı bir kanunla Mehmet Kemal Beyi de Milli Şehit ilan etti. Eş ve çocuklarına vatani hizmet tertibinden ömür boyu Şeref aylığı bağlar.
Atatürk’ten övgü
Mehmet Kemal Bey’in idamı Anadoluda milli bir hareketin doğmasına sebebiyet verir. TBMM Kemal Bey’in idamı neticesinde doğar. Anadolu da kendi istiklali için çalışan ve uğraşan kan döken bir halkın ilk kurbanı olur ve Anadolu da hareket başlar. Kemal Bey’in uğradığı haksızlık Türk milletinin canla başla yürüttüğü Milli mücadeleyi derinden etkiler.
Kemal Bey’in kızı merhum Müşerref Gürenci’nin anlattığına göre, Atatürk, dedesini Konyada kabul eder.
Atatürk - “gel bakalım devletin babası”.
Arif Bey - “Aman Paşam devletin babası sizsiniz”.
Atatürk - “Sen öyle bir evlat yetiştirdin ki oglun bu meşaleyi tutmasaydı biz ateşi yakamazdık. Işık tutan senin oğlundur” der.
Hepimizin hatırını sorar ve dedeme evlatlarını “baba ver ben ilgileneyim” teklifinde bulunur.
Dedem - Onlar bana vediadır Paşa Hazretleri siz iaşelerini temin edin cevabını verir.
Atatürk - Istanbul’a git 20000 liralık bir mülk beğen, yalnız Ermeni malı olsun.
Şeklinde bir konuşma geçtiğini bize de nakletmişti.
Duyarsız siyasiler
Günümüzde Emperyalizmin asılsız Ermeni soykırımı iddialarını sahiplenen çevreler, kitaplarında Milli Şehit Mehmet Kemal Bey’i “kasap ve katil” sıfatlarıyla anmaktadır.
Söz söyleme durumundaki yetkililer ise “tehcirden sorumlu tutulanlar idam dahil çeşitli cezalara çarptırıldılar” diyerek konu geçiştirilmektedir.
Fakat hiçbiri Atatürk’ün TBMM nin çıkarttığı kadirşinastlık ve vefa örneği kanunlara değinmemektedir.
Günümüz siyasetçilerinin de Milli Şehit Mehmet Kemal Bey ve arkadaşlarını , ilgili kanunları sahiplenecek bilgi ve cesaretleri yoktur. Türklüğü savunuyor görüntüsü arkasında kaçak güreşmektedirler.
Nitekim yakın tarihte vefat eden Boğazlıyan Kaymakamı Milli Şehit Mehmet Kemal Bey’in kızı Müşerref Gürenci hanımefendi, her iki kanun gurubundan hayatta kalan son şahsiyet “şehit emaneti, en yaşlı şehit kızı olma özelliği” konumunda iken, ilgililerin ilgisizliğini yaşadı.
Türk Dünyası Kültür ve İnsan Hakları Derneği Şeref üyesi olan Müşerref Gürenci Hanımefendiyi tanıtma yönünde projeler üretti.
Dernek, asılsız soykırım iddialarına karşı Türk devletinin kesin tavrını gösterecek bir davranışla Milli Şehidimiz Mehmet Kemal Bey’in şahsında Müşerref Hanım’a Devlet Övünç Madalyası verilmesi konusunda M.S.B Vecdi Gönül’e öneride bulunuldu. Sıradan bir cevap geldi.!
Plaketi çok gördüler
Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Tuncer Kılınç, Yiğit Alpogan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ilgili kanunlar belirtilerek “en yaşlı şehit kızını” ziyaret etmelerinin Türk milleti adına saygı ifadesi olacağı belirtilerek, bilgilendirildi. Cevap alınamadı.!
Boğazlıyan Kaymakamı Milli Şehit Kemal Bey’in idam edildiği Beyazıt Meydanı’na uygun bir yere plaket konulması girişimine de İstanbul Büyükşehir Belediyesi izin vermedi.!
Son söz; Ermeni soykırımı yaptığımızı kabul etmeye yakın çevreler ve siyasetçiler Atatürk’ün TBMM nin kadirşinaslık vefa örneği kanunları yok kabul edecek kararları alamazlar.
10 Nisan 1919 Boğazlıyan Kaymakamı Milli Şehit Kemal Bey’in idamının 89.ncü yıldönümüdür. Merhum Mehmet Kemal Bey Emperyalizmin asılsız soykırım iddialarına karşı Türklüğün fedakarlığının, kararlılığının ifadesi sembol şahsiyettir.
Saygı ve rahmetle anıyoruz.
Faydalanılan kaynaklar:
1- TBMM nin Ermeni Komiteleri tarafından Şehit edilenlerin ailelerine yaptığı yardımlar. Yrd.Doç.Dr.Erdal AÇIKSES Ermeni Araştırmaları S.6 2002
2- Türk Dünyası Tarih Dergisi-Milli Şehit Kaymakam Kemal Bey’in kızıyla sohbet
-Celal ÖCAL 1994 Nisan 88 S.38
3- Ermeni Tehciri ve Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey’in yargılanması
-Necdet BİLGİ S.IX
4- Malta Belgeleri İngiltere Dışişleri Bakanlığı Türk Savaş Suçluları Dosyası
-Vartkes Yeghia
Merhumun naaşı milli bir kurban gibi, darağacından Türk gençliğinin muhabbetli kollarına düştü. O devire göre alışılagelmişin dışında cenaze töreninde çelenk taşınır, fotoğraf çekilir, tabuta Türk bayrağı örtülür, intikam yeminleri edilir. Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey’in idamı sonrasında düzenlenen cenaze töreni Mütareke dönemi İstanbul’unda ortaya çıkan ilk protesto gösterisiydi.
Kızının cenazesinde vefasızlık
Çocuklarını Türk Milleti’ne emanet eden Kaymakam Kemal Bey’in kızı Gürenci’nin cenazesine Ankara’dan katılan olmamıştı
Milli şehidimiz Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, soykırımı yalanıyla suçlanıp 10 Nisan 1919’da İstanbul Beyazıt Meydanı’ndaidam edilmişti. Sandalyesini tekmelemeden önce, “Çocuklarımı asil Türk Milletine emanet ediyorum” diyen Kemal Bey’in emanetlerinden biri olan kızı Müşerref Gürenci, Şubat 2008’de İzmir’de hayatını kaybetti. Son yolculuğuna Alsancak Hocazade Camisi’nden uğurlanan Gürenci Hanımefendi’nin cenaze törenine katılanların gözleri, Ankara’dan beklenen yetkili zevatı aradı... Ama nafile, emanete sahip çıkmadılar. Müşerref Gürenci’nin tabutunu, İzmir Valisi Cahit Kıraç ile İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu omuzladı. “Milli Emanetimiz”, eşi İhsan Gürenci’nin yanına defnedilmek üzere Bornova Mezarlığı’na götürülürken, vefasızlığa isyan eden vatandaşlar gözyaşlarına hakim olamadı.
Türklüğe küfredenler baştacı
Kültür Bakanlığı, Türkiye’nin tanıtımlarını Türk’e soykırımı iftirası atan Orhan Pamuk’la yaparken, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de ‘Baba ve Piç’in yazarı Elif Şafak’ı Köşk’te ağırladı
“Türler, 1 milyon Ermeniyi, 30 bin kürdü katletti” iftirasını atan Pamuk, 301’den yargılanmıştı. Şimdi Türkiye’nin tanımı Pamuk’la yapılıyor.
301’lik Şafak, Çankaya’da onur misafiri oldu
Çankaya Sofraları adı altında değişik isimlere Köşk’te yemek veren Abdullah Gül’ün konukları arasına, ‘Baba ve Piç” romanında Türklüğe hakaret ettiği gerekçesiyle TCK’nın 301. maddesinden yargılanan Elif Şafak da girmişti. Gül’ün bilim, kültür ve sanat alanlarının önde gelen isimleriyle fikir alışverişinde bulunmak için başlattığı yemeğin ikincisinde, Şafak’ın yanı sıra, Adalet Ağaoğlu, Selim İleri, Hilmi Yavuz, Doğan Hızlan ve Rasim Özdenören de hazır bulunmuştu. Hilmi Yavuz, TCK’nın 301. maddesine de değinen edebiyatçılara Gül’ün, “301. madde Meclis’te bir hafta içinde yasalaşacak” sözünü verdiğini söylemişti. Elif Şafak’ın yazdığı ’Baba ve Piç’ romanında şu ifadeleri kullanmıştı: “Bütün akrabalarını 1915’te kasap Türklerin ellerinde kaybetmiş soykırımzede bir sülalenin torunuyum... Sıradan Türklerle ne konuşacaksın; eğitim görmüşleri bile ya milliyetçi ya cahil... ‘...Sen kalk gel Orta Asya’dan, dal Anadolu’nun bağrına, sonra bir bakmışsın her yerdeler. Orada yerleşik milyonlarca Ermeni’ye ne oldu? Asimile edildiler, eridiler, yetim bırakıldılar, sürüldüler, mal mülklerinden oldular... Sopalarla balta saplarıyla dövülmüşler bazıları açlıktan ölmüş bazıları da öldürülmüş...” Elif Şafak, yargılandığı davadan beraat etmişti.
Pamuk, Bakan Ertuğrul Günay’ın gözdesi durumunda
* Selda Öztürk KAY
Avrupa Birliği’nin dayatmasıyla Türklüğe hakarete ceza öngören TCK’nın 301. maddesini değiştirmek için atağa kalkan AKP iktidarı döneminde, soykırım iftirasını atan ve Türk’e küfür edenler el üstünde tutuldu. 40 yıllık CHP’li, yeni AKP’li Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, yurtdışında Türkiye’yi, “Türkler 1 milyon Ermeni ve 30 bin Kürt’ü öldürdü” iftirasını atan Orhan Pamuk’la tanıtıyor. Türkiye’nin onur konuğu olduğu Almanya’daki Frankfurt Kitap Fuarı’nın açılışı küfürcü Orhan Pamuk tarafından yapılacak. Soldan sağa savrulan Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, bununla da yetinmeyip, turist çekmek için İsveç sokaklarını Pamuk’lu afişlerle donatmıştı.. Türkiye’nin İsveç Büyükelçiliği Tanıtma Müşaviri Aybala Dağaşan, İsveç’ten Türkiye’ye gelen turist sayısının dikkat çekici şekilde arttığını öne sürerek, “İsveçlilerin Türkiye’ye ilgisinin artmasında Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü alması tartışmasız bir faktör” demişti. Orhan Pamuk, Das Magazin adlı haftalık İsviçre dergisine verdiği bir röportajda, “Bu topraklarda 30 bin Kürt ve 1 milyon Ermeni öldürüldü. Benden başka kimse bundan bahsetmeye cesaret edemedi” açıklamasında bulunmuştu. Türk milletine iftira atan Orhan Pamuk, bu hizmetlerinin karşılığında hem Nobel’le ödüllendirildi. Türk’e küfür etmenin karşılığında, Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen Pamuk, 1 milyon 360 bin dolarlık ödülün de sahibi olmuştu. Servete konan Pamuk, hayatıının büyük bölümünü geçirdiği New York’ta 1.8 milyon dolara ev satın almıştı.
İşte Türk milletine diğer hakaretler
Hrant Dink
13 Şubat 2004 tarihli “Ermenistan’la tanışmak” başlıklı yazısında şunları söylemişti: “Türk’ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni’nin Ermenistan ile kuracağı asil damarında mevcuttur....” Cinayete kurban giden Agos Gazetesi yazarı Dink, ’Türklüğe haraket’ten 6 ay hapse mahkum olmuş, ancak cezası ertelenmişti.
Perihan Mağden
Perihan Mağden hakkında ’halkı askerlikten soğutmak’gerekçesiyle suç duyurusunda bulunulmuştu. Mağden’in Aktüel’deki yazısında “...Coğrafi şartları ve sınırları ayrı ayrı göz önüne getirilip düşünüldüğünde ülkemiz açısından zorunlu askerliğin ne denli önemli olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır...”
Aram Yayıncılık
ABD’li Yazar John Tirman’ın ’Savaş Ganimetleri: Amerikan Silah Ticaretinin İnsani Bedeli’adlı kitabını Türkçeye çevirdikleri gerekçesiyle 21 Eylül 2006’da İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki davada Aram Yayıncılık Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü Fatih Taş, kitabının çevirmenleri Lütfi Taylan Tosun ile Aysel Yıldırım ifade vermişti. Yayında “Atatürk’ün anısına alenen hakaret edildiği, Türklük aşağılandığı ddiasında bulunulmuştu.
Arat Dink
12 Ekim 2007’de Türklüğü aşağıladıkları gerekçesiyle yargılanan Agos Yazı İşleri Müdürü ve Hrant Dink’in oğlu Arat Dink ve İmtiyaz Sahibi Serkis Seropyan TCK 301 uyarınca 1’er yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Cezalar sanıkların sabıkaları olmadığı göz önüne alınarak ertelenmişti. Dava, Hrant Dink’in 1915 olaylarına ilişkin sözlerinin Agos’ta yer alması üzerine açılmıştı.