Hürriyet adına yayınlanan bildiri Cumhuriyet Gazetesi'nde her hafta yayınlanan bildirinin aynısıydı. Hürriyet'i başvurmadığı bu uygulamayı yaptıran sebep ise dün Star Gazetesi'nin sürmanşetinden verilen haber ve gazetenin Ankara Temsilcisi Şamil Tayyar'ın yazdığı yazıydı. Haberde Aydın Doğan'ın Ergenekon'la bağlantılarının sadece küçücük bir kısmı verilmişti. Ama bu bile Aydın Doğan'ı çıldırtmaya yetti ve Hürriyet yapmadığını yaparak, sağ sütunundan bildiri yayınlamak zorunda kaldı. Star Gazetesi'ni hedef alan bildirideki çok ama çok ağır üslup, Aydın Doğan'da bu Ergenekon haberinin yaptığı etkiyi gösteriyordu.
Hürriyet'in çok sert ve kurumsal kimliği öne çıkartılmış cevabı, Aydın Doğan&Ergenekon haberleri için bir ön alma olarak anlaşılabileceği gibi, bu konunun deşilmesi ve detaylandırılması halinde patlayacak kavganın boyutlarını gösteriyordu.
Anlaşılan o ki; Aydın Doğan'ın en hassas olduğu konu bu...
Star Gazetesi'nin O Haberi İçin Tıklayın
Şamil Tayyar'ın O yazısı için tıklayın
İŞTE HÜRRİYET'TE YAYINLANAN O BİLDİRİ
Cüce, yandaş ve besleme
TÜRK basınında adil l ve dürüst yarış imkánı ne yazık ki tedavülden kalktı. Kaldırıldı, iptal edildi.
Babıáli’nin DNA’sı bozuldu, genlerine fesat yerleştirildi.
Mahallemizin ilginç bazı yeni sakinleri var.
Kalleşçe, birlikte pusu kurup mahallenin eski sakinlerinin üzerine çullanıyorlar.
Siyasetçi eliyle cüce, yandaş ve besleme bir basın yaratıldı.
* * *
Bu basın cüce...
Topunun satışını birbirine ekleseniz, tümünü üst üste koysanız bir Hürriyet etmiyor.
Ama yaptıkları yaygaraya baksanız, sanırsınız ki beş katı. Siyasetçi eline bir borazan tutuşturmuş, mahallenin altını üstüne getiriyor.
Bu basın yandaş...
Bütün gün sahibinin dizinin dibinde oturup, yukardan "Saldır" sesi geldiğinde saldıran yeni bir tür bu. Bildiği tek istikamet, sahibinin işaretparmağının ucu.
Konuşabildiği tek lisan, sahibinin iki dudağının ucundan fışkıranlar.
Bu basın besleme...
Kabına kim yiyecek koyarsa onun emrine amade.
* * *
Çıkardıkları şeyin adı hukukta mevkute diye geçiyor. Hayrettir, kimse onlara "gazete" demiyor.
Gazete denince, insanın, vatandaşın aklına Hürriyet geliyor.
"Soygunlar, yolsuzluklar konusunda ne yaptınız" diye sorsanız, mafyanın üzerine gittiniz mi deseniz, tıs yok.
Deniz Feneri deseniz ışığı yok ki sayfalarını aydınlatsın.
Lügatlerinde "Ali Dibo" kelimesi yok.
Yolsuzlukları görmezler, siyasetçinin yalanlama makinesidirler.
Yolsuzlukların üzerine gitmezler, gidemezler; ama yolsuzlukları yazan Hürriyet gibi gazetelerin üzerine saldırırlar.
Habercilik, gazetecilik yarışına hiç girmezler.
Çünkü bilirler ki, daha ilk 50 metrede havlu atacaklar. Gazetecilik dalında yarışamayınca başka branşa geçerler.
En iyi bildikleri dal, iftira atmadır.
Orada rekorlarına kimse erişemez.
* * *
Bu cüce, yandaş ve besleme basın şimdi Hürriyet’e ve sahibine saldırıyor.
Onlara cevaplarını gazetecilikte vermeye kalksak, muhatap yok ki yakasına yapışalım.
Mesleki rekabet desek, Babıáli olimpiyatlarında, iftira atma diye bir branş yok.
Varsa da biz o yarışta yokuz.
Öyleyse, evli evine, köylü köyüne.
Biz gazeteciliğe, siz yarıştığınız iftira ve pislik kulvarına. "Sahibinin sesi" olmak kolay değildir, çok meşakkatli iştir.
Allah’tan ki, böyle musibetleri sava sava yaşamayı ve bir de şunu öğrendik. Türkiye’de iktidarlar geçici; Babıáli’deki cüce beslemeleri ise onlardan bile gelip geçici.
Bizse hancıyız...
Değerli okurlarımız, böyle bir yazıyla zamanınızı almak istemezdik. Ancak son günlerde iyice saldırganlaşan tavırlar karşısında, bir defalığına, affınıza sığınıyoruz