Taha Kıvanç/Yenişafak
Ben eleştirdim... O eleştirdi...
Fırsat versem bu hafta sonunu televizyon ekranlarında hep beni izleyerek geçirebilirdiniz. Kıyamet koptu. Neymiş, ben Başbakan Tayyip Erdoğan'a salvo ateşi açmışım... Neymiş, Başbakan Erdoğan da “Sevsinler seni, yazıklar olsun” diye cevap vermiş... Bekledikleri, benim bu kavgayı sürdürmem...
Sürdürmem, neden sürdüreyim...
Mesleğe ilk adım attığım günlerde, bir büyüğüm, “Gazetecinin muteberi yanağında dudak izi değil, tokat izi bulunanıdır” demişti. Benim yanağımda o izlerden çok var; bazıları benim sevdiğim ve bazıları da beni sevdiğini bildiğim kişiler... Gazeteci milletinin yolu sevdiği kişilerle de çapraz kesişir; ee, o durumda ne olacak?
Ne olacağı belli...
Benim başbakanı eleştirmeye hakkım varsa, ki var, elbette başbakanın da beni eleştirmeye hakkı vardır. Kimseler fark etmedi, ama geçmişte de Tayyip Erdoğan benim bazı tespitlerimden rahatsızlık duymuş ve bunu konuşmalarına yansıtmıştı. Şimdi ilk kez doğrudan görüşlerini açıkladı ve beni açıkça eleştirdi diye rahatsız mı olmalıyım?
Hele rahatsız eden görüşlerimin doğru olduğuna, bunu beni eleştiren Tayyip Erdoğan'ın da bildiğine inanıyorsam?
ABD'de Barack Obama'nın başkanlık yarışından başarıyla çıkması bir 'devrim' ise, Türkiye'de o devrimin 2002 ve 2007 yıllarında yaşadığına inanıyorum ben. Barack Obama 'zenci' ise, Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül de Türkiye şartlarına göre 'zenci'dir... Birinin zenciliği derisinin renginden, diğerlerinin ise eşlerinin başörtülü oluşu yüzünden... Obama yılların önyargılarını kırarak başkan oldu; bizimkiler önyargıları kıramadılar, ama engelleri söke söke kaldırmayı başardılar...
Doğru değil mi bu tespitim?
Tespitime “Doğru” diyenler devamını da dinlemeli: ABD'de Bush ile Obama iki farklı yaklaşımı temsil ediyor: Amerikalı seçmen Bush politikaları artık daha fazla devam etmesin diye John McCain'e oy vermedi; 'farklı' olduğuna inandığı için Obama'yı tercih etti. Bush sorunların hassasiyetine bakmaksızın hemen her konuyu “Benden değilsen düşmansın” yaklaşımı ile, tank ve silâh gücüyle çözme yanlısı...
Tayyip Bey 'Kürt sorunu' konusunda hangi görüşe daha yakın duruyor?
Geçmişe baktığımızda bu alanda pek çok ilki gerçekleştirdiği için Tayyip Erdoğan'ı Bush politikalarıyla özdeş saymamız mümkün değil. 'Kürt sorunu' adını çekinmeden kullandı, bu konuyu dert edinen aydınlarla görüş alış-verişinde bulundu, bölgeye her gidişinde önemli mesajlar verdi... Anayasa ve yasalarda gerekli değişiklikleri yapıp Kürtçe kurs ve Kürtçe TV kolaylığı getiren de Tayyip Bey...
Sorun şu son birkaç hafta içerisinde benimsediği söylemden kaynaklanıyor... Tank ve tüfekle 'Kürt sorunu'na çözüm getireceğini sanıyorsa, bu sanısı onu ABD'de George W. Bush ile ortak çizgide buluşturur... Ne kadar aksini iddia etse de...
Dediğim gibi, bu bir tespit ve üzerinde biraz olsun düşünme fırsatı bulsa, Tayyip Erdoğan'ın da “Doğru” diyeceğini sandığım bir tespit bu. Muhatabı ister beğensin ister beğenmesin, benim bu tespiti yapmaya hakkım var.
Tıpkı görüşlerimi beğenmeyen Tayyip Erdoğan'ın da bunu ifade etmeye hakkı olduğu gibi... Ben siyaset adamını eleştirebiliyorsam, ona da beni eleştirme hakkını veriyorum demektir... Bunun tersi, yıllardır kaçındığım bir ilişki tarzıdır zaten: “Beni eleştirme” diyen birini beğendiğimi de söyleyemem ben...
Herkes gibi siyasetçi de eleştirilir, gazeteci de... Bunda büyütülecek bir yön yok.
'Yeni söylem' beni bir başka açıdan daha ilgilendiriyor ve Tayyip Erdoğan'ın da, Ak Parti genel başkanı olarak, en az benim kadar endişelenmesi gerektiğini düşünüyorum. Olaylar öngördüğüm istikamette gelişirse, en ciddi sıkıntıyı kendisi yaşayacaktır çünkü...
29 Mart 2009 tarihinde yapılacak yerel seçimlerde Ak Parti'nin 22 Temmuz 2007 genel seçimindeki başarısını arttırmasını bekleyenlerdenim. Diyarbakır ve Şırnak'ta yerel yönetimleri Ak Partili belediye başkanlarının kazanması durumunda, çifte sorumluluk taşır hale gelecek iktidardaki Ak Parti... Bu gelişmenin Türkiye'nin önünü tıkayan en önemli sorunu çözmeye yaramasını bekliyorum...
Geçen yıl ulaştığı seçmen desteğinin bölgede azalması yalnız Ak Parti'ye ve Tayyip Erdoğan'a sıkıntı yaşatmakla kalmaz, Türkiye'nin hayati bir sorununun çözümünü de erteler...
Yersiz bir endişe mi bu?
Bilmiyorum, bütün bu gürültü arasında Doğan Medya Grubu yöneticilerinin düştüğü garip durumun farkında mısınız? Okurlarına yansıttıkları önkabullere çok ters düştüğü için, benim tespitimi de, Tayyip Bey'in cevabını da nasıl değerlendireceklerini bir türlü bilemediler.
Dikkatlerinizden kaçtığını sanmam.