7 Haziran’dan yaklaşık 3 ay sonra, seçim odaklı ve sadece iki aylık bir seçim hükümeti kurmayı başardık
Çünkü, başında beri bu isteniyordu.. İcraatçı, uzun süreli ve gerçek bir koalisyon hükümeti hiç arzu edilmedi.
İktidar partisinin oyları yükseldiği için, inişe geçmeden en kısa zamanda yeni bir seçime gidilmeliydi.. O nedenle de seçime odaklanılmalı ancak ”koalisyon kuruyor” gibi davranılmalıydı.. Hal böyle olunca Başbakan’ın, “Rabbim ve Milletim seçim istedi” sözlerini nereye koymak lazım bilmiyorum..
1 Kasım seçimlerine kadar ülkeyi, “idare edecek!” seçim hükümetinin işbaşı yapması, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nada denk gelen bir günde kurulmuş olması da anlamlı..
Bu hükümetin, bazı gazeteci arkadaşlarımın yorumlarının aksine, her kesime hitap eden “geniş tabanlı bir hükümet”olduğuna inanmıyorum.. Ayrıca, “bundan daha iyi hükümet kurulamazdı” laflarına da aldırış etmiyorum..
Sabah işe gelirken ABD merkezli CNN’i izledim..
Türkiye’de hükümet kurulduğunu haber veriyordu.. Ancak ekranda Başbakan Ahmet Davutoğlu veya diğer bakanların değil, yeni Aile Bakanımız Ayşen Gürcan’ın portre fotoğrafı habere eşlik ediyordu.. Saniyelerce ekranda kaldı yeni türbanlı bakanımızın yüzü.. Bir önden bir yandan gösteriliyordu..
Yeni kabinenin bir başka sürprizi ise İçişleri Bakanlığına atananİstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok’tu..
Benim için sürpriz olmadı.. Önceden bakan olacağını falan bilmiyordum. Ancak, dilim varmıyor ve yazmak ta istemiyorum ama içinde bulunduğumuz “savaş ortamı” nedeniyle sürpriz olmadı..
Artan terör saldırıları, gelen Şehit haberleri, Irak ve Kuzey Irak ile Suriye ile mücadele ortamı nedeniyle Emniyet-Polis kökenli bir insanın İçişleri Bakanlığı’na getirilmesinden daha normal bir şey olamazdı..
Ancak..
Bir sürpriz daha bekledim doğrusu..
Acaba, Asker kökenli bir bağımsıza da bakanlık mektubu gitti mi diye merak ettim..
Yaklaşık 40 kişiye “bakan olur musunuz?” yazılı mektuplardan birinin de Asker kökenli bir kişiye gitmesini isterdim. İçişleri Bakanlığı’nda olduğu gibi, bir “sürpriz” de Türk Silahlı Kuvvetleri’nde yaşamak isterdim..
Cuma günü hükümetin kurulması için çaba harcayanların, 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI’NA da denk geldiğini hatırlar ve asker kökenli bir bağımsızın bakan olmasını isterler diye içimden geçirmiştim..
Çünkü hergün Şehit Asker haberleriyle sarsılıyoruz.. Rütbeli rütbesiz..
Dağda-ovada-sahada, sırtlarında yüzlerce kilo çanta, elleri tetikte, gözleri kayaların üzerinde terörist arayan, ellerindeki tarama cihazlarla yollarda mayın arayan, bindikleri zırhlı araçları havaya uçan bu insanları temsil eden Asker kökenli bir kişinin de bakanlar kuruluna alınması gerekirdi zannettim!.
Milletvekili listelerinde aday göstermeye bile gerek görmüyorsunuz..
Ancak 30 Ağustos Zafer Bayramı’na denk gelen, sadece iki aylık seçim hükümetinde, içinde bulunduğumuz “Savaş Ortamında”, Asker kökenli bir bağımsıza bakanlık teklif edersiniz diye düşünmüştüm..
Size, “Askeri Danışmanlık” yapanlara da “Danışmanlık”tan sınıf atlatarak bakanlık teklif edebilirdiniz..
Bu, savaş ortamında Kabine’de işinize yarardı.. Bakanlar Kurulu toplantılarında askeri bilgileri sizinle paylaşabilirdi.. Tecrübelerinden istifade edebilirdiniz. İşte bu nedenlerle, kurulan geçici seçim hükümetinin “geniş tabanlı bir hükümet” olduğuna inanmıyorum..
Belki, Ergenekon ve Balyoz’dan dolayı Türk Silahlı Kuvvetleri’negüzel de bir jest olurdu.. Yıllarca özgürlüğü alınan, hayatlarını kaybeden bu insanların gönüllerini de almış olurdunuz..30 Ağustos Zafer Bayramı’nda ikinci bir bayram yaşatırdınız..
Yoksa halen asker alerjisi devam mı ediyor?