Milletvekillerinin dokunulmazlıkları kalkıyor, kalkacak derken mevcut anayasanın tek maddesi
değiştirildi ve “dokunma” yolu açıldı.
Ameliyat edilecek hastada açılan” damar yolu” gibi…
Peki diyelim ki Kürt milletvekillerine dokunuldu.
Gerçekten dokunulması gerekenler vardı ve zırhları delindi.
Teröre yardım ve yataklık edenlerin dosyaları dürüldü.
Cezaevlerine kondular.
Peki terör bu sayede bitti mi?
Ya da bitecek mi?
Kan duracak mı?
Ülkedeki gerginlik ortadan kalkacak mı?
Diyelim ki, cezası kesinleşen ve hüküm giyip cezaevine tıkılanlar sayesinde Kürtlerin meclisteki sesleri
kesildi.
Hatta daha da ileriye gidildi.
Bu hüküm giyen HDP’li eski milletvekillerinin durumları gerekçe gösterilerek HDP’nin kapatılması için
yargı harkete geçti veya geçirildi.
Bence bunun üzerinde durmak gerekir.
Çünkü AKP’lilerin hukukla iştigal eden kurmayları baş gibi biliyolar ki, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi’nin “ terör” ile ilgili kararları emsal ve gerekçe gösterlerek teröre destek veren veya ilişiği
kanılanmış milletvekillerinin mensup oldukları partiler de meşruiyetlerini kaybedebilirler.
Bana göre gidiş o yönde seyredecek.
Yoksa iki veya üç milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırılmakla bir yere varılamayacağını sayın Erdoğan
ve kurmayları bal gibi biliyorlar.
Gelelim filmin ikinci yarısına.
Bu yasa değişikliği ile yolsuzluk yapanlar yargılanabilecekler mi?
Hayır.
Eğer terörün geldiği son nokta dikkate alınarak bu mesele gündeme getirildiyse, akıllara takılan birçok
soru daha var.
Geçmişte bir “çözüm süreci” yaşandı.
Bu süreçte görüşmeler yapıldı.
Kandil’e kaç kere gidildi, Öcalan’la kaç defa görüşüldü, bunları sayısı bile önemli değil. Ancak eğer bu
süreç Türkiye’yi bir iç savaş noktasına getirmişse, bu görüşmelerde sorumluluk alan aktörlerin
durumu ne olacak?
Çözüm sürecindeki terörü önlemeye çalışanların muhatabı ve partneri kimdi?
AKP’nin kurmayları.
Bakanları, ya da milletvekilleri.
O takdirde HDP’lilerin dosyaları ele alınırken, AKP’li bakan ve milletvekillerine “suç ortağı” diyemesek
de, eğer ortada bir “süreci iyi yönetememek” gibi bir sorumlulukları yok muydu, bu gerçekler inkar
edilebilir mi?
Bu durumda süreçte rol kapma yarışına giren AKP’li milletvekillerine de dokunulması gerekmez mi?
Bu noktadan başlandığında ve bu mantık izlendiğinde, şu anda terörü destekledikleri açıkça görülen
belediye başkanlarına dokunabiliyor musunuz?
Hatta aynı süreçte askerleri devre dışı bırakarak, valilerin, kaymakamların teröristlerin güneydoğuda
tahkimat yapmasına, hendek kazmasına göz yummaları eğer suç ise valilere de dokunulacak mıdır?
Belli ki bu son gelişme sadece sayın Erdoğan’ın vizyonunun bir eseri değil.
Sadece AKP’li kurmaylarının önerisi de değil.
Eğer üst akıl aranacaksa bu içte değil dışta aranmalı.
Uluslararası arenada aranmalı.
En çok da Rojava’daki Kürtleri destekleyen dış güçlere ve devletlere bakmalı.
Netice şudur :
Bu dokunulmazlık dosyası sadece bir iki-üç HDP’liyi içeri tıkmak için ele alınmadı.
Dokunulmazlığı olmayan eski HDP’li milletvekillerinin, terörle ilişkileri olduğu iddia edilen dosyaları
aylar, hatta yıllardır gündeme getirilmemesi hatırlanırsa, yargının bu konuda kılını kıpırdatmadığı
gerçeği düşünülürse, şu anda meclis içindekilere “öncelik” vermek anlaşılır gibi değil.
Ama bana göre ise çok rahat anlaşılabilir.
Bu yolla HDP’nin kapısına kilit vurulması daha kolay olabilecektir.
Tek tek uğraşmaktan ise.
Sonuç ne olur?
Ya, yeni bir parti kurulur.
Ya da, “Sürgündeki Kürdistan Meclisi”nin yurt dışındaki toplantıları, yabancı televizyonların
ekranlarından eksik olmaz.
Bizler de içerdeki açık oturumlarda son gelişmeleri tartışırız.