Soruyorum? Çünkü, yaşanmış ve yaşanmakta olan olaylar var. En taze olanı ise, çok yakın tarihli, birkaç gün önceye dayanıyor.
15 Ocak 2016 Cuma gecesi saat 01.05...
Ege Denizi’nin uluslararası sularında seyir halinde olan Rüzgar 009 isimli bir sürat teknesinden şüphelenen LS-604 borda numaralı Yunan Sahil Güvenlik Botu, gece yarısı bu tekneyi takip etmeye başlar.
Rüzgar isimli tekne Türk kara sularına girer. Ardından Yunan Sahil Güvenlik Botu. Hiçbir tereddüt göstermeden, 6 mil olan Türk kara sularını ihlal ederek Aydın iline bağlı Didim Tuz burnuna kadar gelir. Ancak bölgeyi bilmediği için Yunan botu karaya oturur.
Yani suçüstü yakalanmıştır. Angajman kuralları çiğnenmiştir. Yunan sahil güvenlik botu, Türk kara sularını ihlal etmiş, Türk topraklarında karaya da oturmuştur...
Yunan botu, önce kendi imkanlarıyla kurtulmaya çalışır. Ancak başaramayınca bir Yunan balıkçı teknesinden yardım ister. Yunan Balıkçı teknesi de Türk kara sularını ihlal etmekte hiçbir tereddüt göstermeden Didim’e kadar gelir ve karaya oturan botu kurtarmaya çalışır.
Ancak o da başarılı olamaz. Bu yaşananlardan Türk yetkililerin henüz haberi yoktur. Yunanistan Birleşik Arama Kurtarma Koordinasyon Merkezi, LS-604 borda numaralı Yunanistan Sahil Güvenlik Botunun Türk karasularında karaya oturduğunu bildirince haberi
Bu merkez üstelik, büyük bir pişkinlikle, zaten Türk kara sularında bulunan Yunan balıkçı teknesinin, bota yardım etmek üzere karasularımıza girmesi için izin ister. Oysa Yunan bayraklı bu balıkçı teknesi çoktan kara sularımızı ihlal etmiş Yunan botunu kurtarmaya Siz giremezsiniz, biz kurtarırız..
Ancak, Yunanistan’ın bu isteğine, Türk Sahil Güvenlik Komutanlığı “Hayır giremezsiniz botu biz kurtarırız” diyor. Zaten Türk kara sularında bulunan Yunan balıkçı teknesine giriş izni verilmiyor. Türk Sahil Güvenlik botları olay yerine gittiğinde ise Apostolos isimli yunan balıkçı teknesinin orada olduğunu görür ve angajman kurallarını çiğneyen balıkçı teknesine “el koymak” veya “gözaltına almak” yerine tekneyi Türk kara suları dışına çıkartır.
İhlal bu kadarla da kalmıyor. Olan yerine giden askerlerimiz bir başka sürprizle karşılaşır. Yunan balıkçı teknesi dışında LS-17 borda numaralı bir başka Yunan Sahil Güvenlik Botunun da kara sularımızı ihlal derek Didim’e kadar geldiğini ve karaya oturan bota yardım ettiğini görünce tam bir şok yaşarlar. Şok’un ardından Yunan Sahil Güvenlik Botunu da kara sularımız dışına çıkardıktan sonra karaya oturan bota yardım etmeye başlarlar. Ege Denizi’ni “Yunan Gölü” gibi gören, hava sahası, kara sahası deniz sahası falan dinlemeyen Yunanlılar, hiçbir tereddüt göstermeden Didim’e kadar gelmişlerdir. Tüm angajman kuralları da çiğnenmiştir...
İşte o andan itibaren Didim’le Genelkurmay ve İçişleri Bakanlığı arasında telsiz- telefon trafiği Rus uçağına yapılan, yapılmayacaktı şüphesiz. Çünkü ağzımız yanmıştı.O nedenle yoğurdu üfleyerek yemek zorundaydık. Yunan botlarına ve balıkçı teknesine el mi konulacaktı?
Hayır. Çünkü, Ege’de havada ve denizde yaşanan bu olaylar ne ilkti ne de son olacaktı. Angajman kuralları Ege’de uygulanmıyor, tüm ihlaller “tatlıya” bağlanıyordu...
Aynı hoşgörüyü karşı kıyıdaki komşumuzdan görüyor muyuz?
Kısa bir süre önce Yunan Sahil Güvenlik Botları, Çatal Ada yakınlarında balık avlayan vatandaşlarımızı zorla İstanköy’e (Kos Adası) götürüp tutuklamışlardı. 14 Nisan 2014 tarihinde ise, Türk karasularında seyreden Türk Kaptan Mustafa Ateş,Yunan Sahil Güvenlik Botundan açılan ateşle öldürülmüştü...
Türk Sahil Güvenlik Komutanlığı, saatlerce uğraştıktan sonra Yunan sahil güvenlik botunu bir Türk balıkçı teknesine çektirerek, karaya oturduğu yerden kurtarıyor. Makineleri çalışmayan Yunan botunu tamir ettikten sonra kendi kara sularına kadar da uğurluyor.