Büyümenin önündeki engellerin başında yatırım maliyetlerinin yüksekliği gelirken, ucuz finansman kaynağına ulaşamamak da büyümeyi önleyen unsurların başında geliyor. Türkiye’de ise en büyük finansman kaynağı kamu kurumları olurken, kamunun ise maliyetleri düşürecek adımları atmada elini taşın altına koymadığı eleştirisi yapılıyor.
Yetkililer ise kamu kurumlarının mali kaynaklarını katılım bankaları da dahil kamu sermayeli bankalarda mevcut uygulanan ağırlıklı ortalama mevduat faizinin yüzde 65-95’inin arasındaki faiz oranı ile değerlendirdiğine dikkat çekiyor.
Kamu kurumlarını bu duruma ise 8 Aralık 2016 tarihli Kamu Haznedarlığı Genel Tebliği’nin zorladığını dile getiren yetkililer, “Öte yandan, karayolları, DSİ gibi yatırımcı kuruluşlar ise yaptırdıkları işlerle ilgili hakkediş tutarlarını kamu bankasında 90 günlük faizde tutmasından dolayı müteahhide ödemesini geciktiriyor” tespiti yapıyor.
Uzmanlar, kamu kurumlarının mali kaynaklarını faizde değerlendiremeyeceğine dikkat çekerken, kamu kurumlarına o paraların harcama yapılması amacıyla verildiğine dikkat çekiliyor.
Bu kapsamda kamunun topladığı kaynakları söz konusu tebliğin 6’ıncı maddesine göre değerlendirdiğine dikkat çeken uzmanlar, “Tebliğ ile kamu kurumları kamunun parası ile kamunun kullanacağı faizi artırıyor, bankalardan alacağı faizi piyasa faizine endekslemiş oluyor” tespiti yaptı.
Tebliğ de “Eğer kamu kurumu elindeki mali kaynağı 270 gün ve üzeri vadeli olarak kamu bankasında değerlendirmek isterse buradan alacağı faizi; Merkez Bankasının son açıkladığı bankalarca TL üzerinden açılan 1 yıla kadar vadeli mevduatlara uygulanan ağırlıklı ortalama faiz oranının üzerinde olamaz.
Eğer bu vade 180-269 gün arası olursa piyasadaki faizin yüzde 95’ini geçemez” denildiğine dikkat çekiliyor.
HAKEDİŞİ ÖDEMELİLER
Kamunun kaynakları 60-90 gün ve üzeri sürede kamu bankalarında faizine yatırmasının piyasalarda oluşturduğu sakıncalara da dikkat çeken yetkililer, Karayolları, DSİ gibi yatırımcı kuruluşların müteahhit hakedişlerini ödemediğini dile getirdi.
Yetkililer, bu kurumların parayı faizde tutmasından dolayı ödemeyi geciktirdiğine işaret etti.
ENFLASYONU DA FAİZİ ARTIRIYORLAR
Hakedişini alamayan firmaların ise bankalardan kredi talebinde bulunduğunu belirten uzmanlar, “Örneğin; Karayolları Genel Müdürlüğü’ne iş yapan bir müteahhidin 10 milyon lira alacağı var. Ama kurum hakedişi 90 günlük faizde tuttuğu için ya ödemiyor, ya da az az miktarda ödüyor. Ama müteahhidin çeki var, ödemesi var.
Müteahhit bunları karşılamak için gidip bankaların kapısına dikiliyor. 10 milyon lira alacağı var, bu miktarda kredi talebinde bulunuyor. Yüzde 20 ile kredi alıyor. 10 milyona 2 milyon lira faiz veriyor” değerlendirmesi yaptı.
Yaşanan bu denklemin maliyetleri artırdığını, kaydeden uzmanlar, “Bu durum, enflasyona da neden oluyor. Kredi talebi yarattığı için faizi de artırıyor. Daha önemlisi, Kredi Garanti Fonunda (KGF) yatırım alanında kullanılacak kredinin miktarını da düşürmüş oluyorlar” dedi.
HAZİNE TAHVİL İHALESİNE GİRİLMELİ
Faizleri düşürecek etkenlerden başında tasarrufların artırılmasının geldiğini kaydeden uzmanlar, işsizlik fonunda biriken paranın nemalandırılmasında da hazine bonosunun olması gerektiğine işaret etti. Kamu kurumunun götürüp 60-90 gün aralığında en yüksek faizden kamu bankasına yatırmasının ise kaynağın atıl tutulması anlamına geldiğini belirten uzmanlar şu tespiti dile getirdi:
“İşsizlik fonunda biriken tutarın tamamıyla da hazinenin tahvil ihalesine girilip, tahvil alınmalı. Yerlilerin girmediği hazine tahvil ihalesine elinde kamu kaynağı tutan kurumlar girmelidir. Çünkü tahvillere yabancılar teklif veriyor ve tahvilin faizini yükseltiyor.
İşsizlik fonu da dahil kamu kaynağını faize götürüp yatıracaklarına, tahvil alıp tahvilde talep yaratıp faizi düşürsünler. Talep artınca faizi de aşağı çekmiş olacaklar. Böylece faizi ve enflasyonu düşürdüğünde TL değerlenecek. İşsizlik fonundaki miktar da değerlenmiş olacak. Fon parasını enflasyona karşı bu şekilde de korumuş olurlar.”