AKP’nin uyguladığı “kavgacı ve çatışmacı” siyaset nedeniyle Türkiye’de kurumlar arası güven bunalımı yaşandığını belirten Şener, “Türkiye hızla kine, nefrete dayalı siyaset yapma tarzından vazgeçmelidir. Kavga dövüş ortamını sürdürmekten vazgeçmelidir. Güvensizliği sürekli derinleştirmekten vazgeçmelidir. Kurumlar birbirine inanmalı, güvenmeli ve bir araya gelmelidir” dedi.
Yeni Oluşum Hareketi lideri Abdüllatif Şener, ANKA’nın gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Aktütün Karakolu’na yapılan baskınla birlikte terörün yoğun bir şekilde yeniden Türkiye’nin gündemine girdiğini ifade eden Şener, “Ancak aylardır sürekli şehit haberleri alıyoruz. Ama nedense terör Türkiye gündeminde ağırlıklı bir yer alamadı. Bu süre içerisinde terörle ilgili olarak hükümet cephesinde de ciddi bir çalışma görüntüsü ortaya çıkmadı” dedi. Şener, terörün sadece Türk Silahlı Kuvvetleri’ne havale edilmiş gibi göründüğünü belirterek, “ama geldiğimiz nokta itibariyle Türkiye’nin en önemli gündem maddesinin terör olduğu anlaşılmıştır. Terör artık Türkiye gündemine düşmüştür” diye konuştu.
“TERÖRLE MÜCADELE KONUSUNDA AÇIK İHMALLER VAR”Şener, son 1 yıldır yaşanan sürecin bile terörle mücadele konusunda açık ihmallerin yaşandığını gösterdiğini ifade etti. Terör konusunu uluslararası gelişmelerden bağımsız olarak değerlendirmenin doğru olmadığını dile getiren Şener “Terör her zaman uluslar arası destekle varlığını sürdürebilir. Bu olmadığı takdirde terörün varlığını sürdürmesi ve ciddi eylemlerde bulunması güçtür. PKK terörünün ortaya çıktığı ilk günden bugüne kadar baktığımızda değişik ülkelerden destek gördüğünü, lojistik sağladığını da rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Kuzey Irak’ta var olan kamplar, komşu ülkelerde olan kamplar Türkiye’ye yönelen eylemlerin ana merkezi olarak görülmektedir. Ortadoğu’yu da özel olarak terör bağlantıları nedeniyle incelemek lazım. Terörü tüm bu bağlantılarıyla
değerlendirmek ve mücadeleyi ona göre yapmak lazım” şeklinde konuştu.
“TERÖR SADECE TSK’NIN ÜSTESİNDEN GELEBİLECEĞİ BİR KONU DEĞİL”
PKK terörünün sadece Türk Silahlı Kuvvetleri’nin askeri operasyonlarla üstesinden gelebileceği bir konu olmadığına işaret eden Şener, “Terörist eylemlere karşı çok yönlü tedbirlerin alınması lazım. Politikaların, hedeflerin özellikle siyasal iktidar tarafından belirlenmesi lazım. Bu mücadelenin arkasında siyasi iradenin mutlaka olması, siyasi iktidarın çizmiş olduğu bir stratejinin, hedefin bulunması lazım. Ve bunun gerektirdiği uluslararası ilişkilerin de hem mükemmel şekilde iktidar tarafından yerine getirilmesi lazım.”dedi.
“SORUNUN ÇÖZÜMÜ KURUMLAR ARASI İŞBİRLİĞİ VE GÜVENDEN GEÇİYOR”
Terörle mücadelede en önemli şartın ilgili bütün kurumlar arasında işbirliği, dayanışma ve güven olduğunu dile getiren Abdüllatif Şener, gelinen noktada, “Türkiye’nin nereye gittiği”nin sorgulanması gerektiğini söyledi. Türkiye’nin kurumlar arası güvenin zaafa uğradığı bir görüntü sergilediğine dikkat çeken Şener şöyle konuştu:
“Özellikle siyasal iktidarın kavgaya ve çatışmaya dayalı bir siyaset tarzını benimsemiş olması, Türkiye’de kutuplar oluşturuyor. Kin ve nefret duygularının derinleştiği bir yapıyı ortaya çıkarıyor. Bu siyaset yapma tarzı yüzünden kurumlar arasında karşılıklı güven bunalımı ortaya çıkmıştır. Böyle bir yapı ülkenin sadece terör değil hiçbir sorununun çözümü için elverişli bir yapı değildir. Çözüm üretme yeteneği, kurumlar arası güven ve işbirliği bağlıdır. Kurumlar arası işbirliği ve güvende zaaf varsa sistemin çözüm üretme zaafı var demektir. Bu açıdan iktidarın siyaset etme biçiminin ülkeye zarar verdiğini hep söylemişimdir. Şu bir seneyi aşkın süredir yaşadığımız kurumlar arası güvensizlik ortamı belli bir konuda sistemin çözüm üretme ve sorunu giderme yeteneği olduğunu gösteriyor mu? Bana göre göstermiyor. Sorunun kilit noktası burasıdır. Türkiye hızla kine, nefrete dayalı siyaset yapma tarzından vazgeçmelidir. Kavga dövüş ortamını sürdürmekten vazgeçmelidir. Güvensizliği sürekli derinleştirmekten vazgeçmelidir. Kurumlar birbirine inanmalı, güvenmeli ve bir araya gelmelidir.” “SICAK TAKİPLE İLGİLİ YETKİ BİRLİK KOMUTANLARINDA OLMALI”
Şener, terörle mücadele konusunda zaman zaman hükümet ile TSK arasında görüş farklılıkları oluştuğunu belirterek “Başbakan vaktiyle terörist rakamlarını da yanlış vermek suretiyle ‘içerideki teröristleri hallettinde mi dışarıdakine yöneliyorsun’ şeklinde sözler söylemişti. Bu baştan sona yanlış bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım biçimi bile kurumların birbirlerinin taleplerine, aynı duyarlılığı göstermediği bir yapıyı ortaya çıkarmıştır.” diye konuştu. Terörle mücadelenin dinamik bir süreç olduğunu, sıcak çatışma ortamı devam ederken, sınır ötesi operasyon yapılıp yapılmamasına Ankara’nın alacağı kararla kalkışmanın işin niteliğinin tam kavranmadığını gösterdiğini belirten Şener, “Örneğin bir birim sıcak çatışmaya girmişse ve o sıcak çatışmanın arkasından da saldırgan sınır ötesine geçmişse, takip edilip imha edilme imkanı varsa, ‘aman sınır ötesi harekatın yapılabilmesi için Ankara’nın onay vermesi gerekir’ demek o süreci orada işlemez hale getirir. Özellikle sıcak takiple ilgili birlik komutanlarının yetkili olması gerektiğini kanaatindeyim” diye konuştu.
“HUKUK VE TERÖRLE MÜCADELE BAĞLANTISI GÖZDEN GEÇİRİLMELİ”
Terörün uzunca bir süredir can aldığını ve Türkiye’nin bu nedenle büyük bir huzursuzluk içinde olduğunu söyleyen Şener, ancak buna rağmen alınması gereken tedbirlerle ilgili mekanizmaların devreye girmediğini kaydetti. Aktütün saldırısının ardından uzmanların ‘terörle mücadelenin hukuki zemini yoktur’ görüşlerini ortaya koyduğunu dile getiren Şener şunları söyledi: “Hükümetin son yıllarda AB’ne uyum yasaları çerçevesinde yaptığı yasal düzenlemelerin aslında terörle mücadelenin hukuki zeminini ortadan kaldırdığı ve buna bağlı olarak da Türkiye’de terör hadiselerinin arttığı görüşü dile getiriliyor. Hukuk ve terörle mücadele boyutunun çağdaş standartlara göre ne olduğunun gözden geçirilmesi lazım. Örneğin İngiltere’de bu nasıl bir süreçtir. Veya Türkiye’de jandarma teşkilatı Fransa örneğine göre kurulmuştur. Fransa’da örneğin Jandarma’nın yetkisi nedir? Türkiye’de nedir? Bunların hepsinin araştırılması lazım. Bizim yaşadığımız özel bir koşul var; PKK terörü. Terörle mücadeleyi zaafa uğratabilecek bir yapının makul olduğunu düşünmemek gerekir