Ertuğrul Özkök/Hürriyet
Haksız mı Allah aşkına
Şunu çok merak ediyorum.Acaba Başbakan Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın söylediklerini, tarafsız biçimde değerlendirebiliyor mu?
Önceki akşam CNN Türk'te Ahmet Hakan'ın programında Deniz Baykal'ı dinlerken bu soru aklıma geldi.
Baykal'ın bazı konulardaki tutumu benim de hoşuma gitmiyor.
Ama önceki akşam onu izlerken, söylediği iki şey var ki, kendi kendime, "Evet son derece haklı" dedim.
Gelin bu cümleleri birlikte bir kere daha okuyalım.
* * *
Baykal, kendine yüklenenlere şunu söylüyor:
"Yaşadığımız krizin nedeni ben miyim? Niye çözümü benden bekliyorsunuz?"
Samimi olalım.
Bunu söylemekte haksız mı?
Türban kararıyla başlayıp Anayasa Mahkemesi'ne açılan davayla devam eden krizden sorumlu siyasetçi Deniz Baykal mıdır?
Baykal'a istediğiniz kadar kızın, ama biraz vicdanınız varsa bu soruya "Evet" demeniz mümkün değil.
Ama önceki gecenin bence en önemli saptaması bu değildi.
Baykal bir şey daha söyledi ki, bence, bu krizin aşılmasını sağlayacak sihirli anahtar onda saklı.
Bugün o anahtar üzerinde durmak istiyorum.
* * *
Cümleleri değişik olabilir.
Ben, anlattıklarını biraz özetleyerek ve keskinleştirerek aktarıyorum.
CHP Genel Başkanı şunu söylüyor:
"Başbakan Erdoğan işine geldiği zaman ABD ile uzlaşabiliyor, anlaşabiliyor. İşine geldiği zaman AB ile uzlaşıp onun istediklerini yapıyor. Bunu yapabilen bir insan, Türkiye Cumhuriyeti'nin değerleriyle niye anlaşamıyor, niye barışamıyor, niye onun temel ilkelerini benimseyemiyor?"
İtiraf edeyim, bu soruyu sormak bugüne kadar aklıma gelmedi.
Oysa öyle çok ince, çok zeká isteyen bir soru değil.
Ama son derece önemli, hayati bir soru.
İşittiğim an, ben de aynı soruyu sormaya başladım:
"Neden?"
Yani AB üyeliği için, kendi tabanından tepki geleceğini bildiği halde 301'inci maddede değişiklik yapmayı göze alan bir siyasetçi, Cumhuriyet'in temel değerleri üzerinde nihai bir barışı sağlayacak tavrı niye benimseyemez?
Tabii bu soru daha gaddarca da sorulabilir.
Türklükle ilgili meseleler, İslam'la ilgili meselelerden daha mı az önemlidir?
Ben böyle bir soruyu sormam.
Çünkü hiçbir insanın bu ikilem içinde kalmasını, bunlardan birini tercih etmek zorunda bırakılmasını içime sindiremem.
Ben sormam ama böyle bir sorunun aklıma gelmesine de mani olamam.
* * *
Deniz Baykal'ın bu sorusunu çok, ama tahmininizden çok önemsedim.
Çünkü uzun süredir aradığımız uzlaşmanın sihirli anahtarının bu cümlede saklı olduğuna inanıyorum.
Tabii aynı soruyu, dönüp kendime de soruyorum.
AB'nin temel değerleri üzerinde uzlaşmayı kabul eden bir laik, onun Avrupai yorumları üzerinde tartışmayı neden kabul edemez?
Bence buradaki sorun, gerçek olmaktan çok psikolojik.
Yani güvensizlikten kaynaklanan bir iletişim eksikliği.
O yüzden önce Türk toplumunun çeşitli kesimleri arasında kesilen iletişimi yeniden kurmamız lazım.
İşte sorunun en temel noktası burada kendini gösteriyor.
Bu güveni kim kuracak?
Bunu herkes ötekinin üstüne atmaya kalkarsa, kriz çözülemiyor.
Onun için yine Deniz Baykal'ın ilk sorusuna geliyorum.
"Krizin nedeni ben miyim ki bana geliyorsunuz?"
Bence bu soru önemli.
Çünkü güveni sağlama görevi önce Başbakan Tayyip Erdoğan ve AKP'nin.
O nedenle kendisinden rica ediyorum.
Baykal'dan geldi diye bir kenara itmeyip bu iki soru üzerinde biraz kafa yorsun.
Çünkü çıkış yolu, bu iki sorunun cevabından geçiyor.