İnşaat İşverenleri Sendikası’nın (İNTES) geleneksel akşam yemeğine ilk kez sektörle ilgisi olmayan bir konuk konuşmacı olarak davet edildi. İNTES Başkanı Şükrü Koçoğlu, başkanı kürsüye davet etmeden önce ‘para ‘ üzerine etraflı bir konuşma yaptı. Merkez Bankası’nın verilerine güvendiklerini ancak TÜİK’in rakamlarına güvenmediklerini söyledi. Konuşmasını Başkan Yılmaz’a yönelttiği, “Parayı harcamak mı iyi yoksa tasarruf etmek mi” sorusuyla bitirdi.
RAKAMLAR NAMUSUMUZ
Başkan Yılmaz, sunumuna geçmeden önce Koçoğlu’nun TÜİK’e güvenmediğine ilişkin sözlerine karşılık verdi. Rakamların ülkelerin namusları olduğunu vurgulayan Yılmaz, “. Rakam oluşturma, bilgi toplama yöntemleri kamuoyuyla tartışılıp üzerinde mutabık kalındıktan sonra toplanan bilgilere güvenmek herkesin boynunun borcu. Yoksa bunun bedelini çok ağır öderiz” dedi. Arjantin örneğini veren Yılmaz, orada rakamlarla oynandığı iddialarından sonra uluslar arası piyasalara kapatıldığını anımsattı.
Yılmaz, “Rakamların doğruluğunu kabul edelim. Bu bizim namusumuz. Biz de TÜİK’in rakamlarına göre karar alıyoruz. Rakamlar bizim namusumuz, aman dikkat” uyarısı yaptı.
SİYASETÇİLERE TAŞ ÇIKARDI
Başkan Yılmaz, sunumunun ardından salondan gelen soruları da yanıtladı. Akşamın en can alıcı sorusu ise bir gazeteciden geldi. “Görev sürenizin dolmasına az kaldı, bugüne kadar herhangi bir siyasi partiden teklif aldınız mı? Siyasete girmeyi düşünür müsünüz yoksa emekli olduğunuzda memleketinize dönüp üzüm bağınızla mı uğraşacaksınız?”
Başkan Yılmaz, soruya ne ‘evet’ ne de ‘hayır’ yanıtını verdi. Sadece “Bu soruya yorum yapmayacağım” demekle yetindi.
İşadamlarının yanı sıra siyasetçilerin, bürokratların ve diplomatların da konuk olduğu salonda Başkan’ın bu yanıtı “Evet ya da hayır demedi, bu siyasete göz kırptığı, açık kapı bıraktığı anlamına gelir” şeklinde yorumlandı.
Toplantı çıkışında bir gazeteci, “Başkan yanıtınızı tam olarak anlayamadık. Siyasi bir partiden teklif aldınız mı almadınız mı” diye sordu. Yılmaz, kürseden vermediği yanıtı gazeteciye verdi; “Bana herhangi bir partiden teklif gelmedi. Kimseyle de görüşmedim. Dün neysem bugün de oyum” dedi.
Peki emekli olduğunuzda üzüm bağınıza mı gideceksiniz sorusuna ise, “Arkadaşlar nereden çıkarıyorsunuz bunu” karşılığını verdi.
Yaş haddinden emeklilikle ilgili bir soruya yanıt verirken de 23 Mart’ta 64 yaşını dolduracağını anımsattı. Bir gazetecinin “Emekli olmanız için 65 yaşına girmeniz mi, yoksa 65 yaşını bitirmeniz mi gerekiyor” sorusuna ise; “Arkadaşlar sürem doluyor. Bu benim irademle olacak bir şey değil” karşılığını verdi.
YORGAN TAVSİYESİ
Yılmaz, ‘tasarruf mu’ yoksa ‘harcama mı daha iyi’ sorusuna ise; “Ayaklarını yorganına göre uzat, diye bir atasözümüz var. Her şeyin aşırı olması tabii ki kötü. Şu anda dünyanın başına bela olan finansal sektörde başlayıp sonra emek sektörüne yansıyan krizin bir nedeni de aşırı borçlanma ve aşırı tüketme. Her şeyin aşırısı kötü olduğu gibi bu işin de aşırısı kötü idi. Ayağımızı yorganımıza göre uzatalım” dedi.
Salon Yılmaz’ın konuşmasını bu şekilde noktalayacağını sanıyordu ki; o devam etti:
“Ancak şunun da farkına varalım. Eğer hep ayağımızı yorganımıza göre uzatırsak; yorgan değişmediği sürece bacaklarımız büzüşür, büyüyemeyiz. Hep deforme oluruz. Arada ayağımızı yorganın dışına çıkarılım da yorganın küçük olduğunun farkına varalım. Yorganı nasıl büyütürüze kafa yoralım.”
OLANLARA ALDANMAYIN
Konuşmasında dünyada olup bitenler konusunda da bilgi veren Yılmaz, Portekiz borçlanmasının iyi geçtiğine ilişkin yorumlara değindi. Yılmaz, “Şimdi di İspanya borçlanması var. Portekiz’e iyi geçti deniyor. Ancak olana bitene aldanmamak lazım. Portekiz’in borçlanması yüzde 7’nin üzerinde. Biz ise yüzde 8’in az üzerinde 10 yıllık borçlandık. AB Merkez Bankası almasaydı Portekiz böyle borçlanamayacaktı. Olay bitmiş değil” dedi. Türkiye’nin ise kamu borcunun düşük seyretmesi nedeniyle birçok ülkeden olumlu yönde ayrıştığını anlattı.
Avrupa’da istihdamdaki 0.2’lik iyileşmenin ise ilave istihdam yaratılmasından kaynaklanmadığını, insanların iş bulma umudunu yitirdiklerini için istihdam piyasasından çekildiklerini vurguladı.
BÜYÜME 8-9 OLUR
Yılmaz, Türkiye’nin 2010 yılı büyümesine ilişkin yeni tahminde bulundu. “Ülkemizde yüzde 8'in üstünde yüzde 9'lara yakın bir büyüme söz konusu. Mart’ın ilk haftalarında, 2010 yılı son çeyreği de açıklandığında göreceğiz ki Türkiye'de büyüme yüzde 8'lerin üzerinde bir rakam olarak ortaya çıkacak” dedi.
İHRACATÇIYI ÖVDÜ
Bugüne kadar kur tartışmaları nedeniyle ihracatçıların büyük eleştirilerine neden olan Başkan Yılmaz, konuşmasında ihracatçıların çabalarını övdü. Büyümenin motorunun iç talep olduğunu belirten Yılmaz, yüksek büyümenin iç talebin itmesiyle ve özellikle özel kesim tüketim talebinden kaynaklandığını kaydetti. Yatırım talebinde de artışlar bulunduğuna işaret eden Yılmaz, ancak dış talebin halen zayıf olduğunu söyledi. Buna rağmen Türk ihracatçısının durmadığını, gece gündüz çalışarak pazarlarını çeşitlendirdiklerini belirtti. Bunun Avrupa pazarındaki kaybı telafi etmediğini ama önemli artışlar olduğunu vurguladı.
KURA SIRTIMIZI DÖNMEDİK YAKINDAN İLGİLENİYORUZ
Merkez Bankası’nın politika aracının kur değil faiz olduğunu belirten Yılmaz, “Ama bu demek değil ki Merkez Bankası kura sırtını dönmüş. Finansal istikrar açısından kurla yakından ilgileniyoruz. Döviz, arz yönünde geliştiğinde rezervi artırmak için önceden belirlenen şekilde döviz alımı yapıyoruz. Ağustos 2009’dan beri 20 milyar dolar döviz aldık. Rezervleri güçlendirme eğilimiz var. Ama rezerv hedefimizi vermiyoruz. Bu dış gelişmelere bağlı” diye konuştu.
SARAYDA KAP KAÇAK ERİTİLDİ
İki yılda TL’nin dünyada en fazla değer kaybeden paralardan biri olduğunu slaytla anlatan Yılmaz, fiyat istikrarının bir toplumun olmazsa olmazı olduğunu söyledi. AB’de enflasyon ve resesyon korkusu olduğuna işaret eden Yılmaz, bunun altında mali disiplinsizliğin yattığını belirtti. “Bu kitabın cildi gibidir. Mali disiplin yoksa toplumun omurgası yoktur, bozulmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu'nun başına gelenin de bu olduğunu belirten Yılmaz, bu konuda diğer ülkelerden de birçok örnek bulanabileceğine vurgu yaptı. Mali disipline uyulmadığı için sarayın altın kap kacağının darphaneye götürülerek sikkeye dönüştürüldüğün belirten Yılmaz, ancak mali disiplinsizlikten kurtulmanın o kadar kolay olmadığın söyledi
Türkiye’nin bugün fiyat istikrarını sağladığının söylenemeyeceğini anlatan Yılmaz, bu konuda daha epeyce yol alınması gerektiğini belirtti. Sebze meyvenin yüzde 24’ünün yolda zayi olduğunu belirten Yılmaz, bunun yapısal bir sorun olduğunu ve çözülmesi gerektiğini söyledi. “Kırmızı et, yaş sebze meyve. Bu kış havalar iyi gitti fiyatlar artmadı. Ama kar yağar don olur, çiçekler donar da yazın meyve sorunuyla karşılaşırsak enflasyon olur” dedi.
AYSEL ALP/13 OCAK 2011/HÜRRİYET)