Cumhurbaşkanı Recep Rayyip Erdoğan, Şili, Peru ve Ekvator’u içine alan yeni bir Latin Amerika gezisine çıktı. Rahmetli Süleyman Demirel’in ardından, 21 yıl sonra Şili’ye giden ilk Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı oldu.

 21 yıl önce rahmetli Süleyman Demirel’in « olaylı » Latin Amerika gezisinin ikinci durağıydı Şili.

 Olaylı diyorum çünkü, Demirel bu geziden dönerken, büyük bir kaza atlattı. Okyanus üzerinde Orage bulutlarına giren ve binlerce metre irtifa kaybeden THY uçağı, son anda düzelerek, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel eşi ve beraberindekileri sağ salim Türkiye’ye getirmişti.

 Ben de o THY uçağındaydım. Sabah Gazetesi Muhabiri olarak Latin Amerika gezisini izliyordum. O tarihte geziyi kimin izleyeceğine gazete yöneticileri karar veriyordu.

 Şimdi sizi biraz, tarihin derinliklerine götüreceğim ve 21 yıl önce bu gezide yaşananları aktarmaya çalışacağım. Bu notlarla 21 yıl öncesini ve bugünün mukayesesini ise size bırakacağım...

 Tarih 9 Mart 1995.

 Türkiye’deki manzara şu : Kuzey Irak’a, terör örgütü PKK kamplarına tarihin en büyük operasyonu başlatıldı. Bu nedenle birçok gazete « Başkomutan Nereye ? » manşetleriyle çıkıyor ve Demirel’e böyle bir günde nereye gittiği soruluyordu. Köşe yazarları ise Cumhurbaşkanı Demirel’i turistik bir geziye çıkmakla suçluyorlardı...

 Türk siyasetindeki manzara ise şöyle : Eski DYP Genel Başkanı ve Başbakan Süleyman Demirel, TBMM tarafından seçilen T.C Cumhurbaşkanı seçilmişti. Başbakan ise yine DYP kadrolarından gelen Tansu Çiller’di. Yani Demirel’in « manevi kızı »... Aynı partiden gelmelerine rağmen aralarında bir husumetin yaşandığı günler...

 Tarih 30 Ocak 2016

 Türkiye’deki manzara şu : Uçağını düşürdüğümüz Ruslar Türk hava sahasını ihlal etmeye devam ediyor.  Sıcak denizlere inmek üzere Suriye topraklarında askeri üs kuruyorlar. Türk jetleri ise sınırda uçamıyor. Doğu ve Güneydoğu il ve ilçelerinde kurtarılmış mahalleler geri alınmaya çalışılıyor. Her gün birkaç Şehit veriyoruz. Ve benzeri...Gerisini yaşıyor ve biliyorsunuz...

 Türk siyasetindeki manzara ise şöyle : Eski, Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, halkın Yüzde 52 oyuyla  seçilen ilk Cumhurbaşkanı. Başbakan ise yine AK Parti kadrolarından gelen Ahmet Davutoğlu. Aynı partiden gelmelerine rağmen aralarında bir husumet var. Cumhurbaşkanı Erdoğan, « İki seçilmişle bu iş yürümez. Tek seçilmiş bu ülkeyi yönetmeli. Yani başkanlık sistemi gelmeli » kampanyası başlattı.

         İki Cumhurbaşkanı’nın 21 yıl önce ve sonra yaptıkları Latin Amerika gezisi sırasındaki Türkiye manzarasını, terörün geldiği noktayı ve gazete manşetlerinin yorumunu ise size bırakıyorum !

 Şimdi tekrar 21 yıl öncesine dönüyorum,

 Latin Amerika’ya bizi götüren uçak 218 kişi ile havalandıktan kısa bir süre sonra Rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile geleneksel « uçak sohbeti »ne başlıyoruz. İlk sorumuz da aynı partiden gelmelerine rağmen « manevi kızı », « sarışın güzel kadın » Başbakan Tansu Çiller’le aralarındaki sorun oluyor.

 Hazır cevaplılığı ve nüktedanlığı ile ünlü Rahmetli Demirel « hiç kaşımayın » diye cevaba  başlıyor. « Hükümetle aramıza ısırgan otu koymaya da kalkmayın. Ben devleti bilen bir adamım. Benden, herhangi bir kaza olmazsa, çok fazla yanlış yapmamı da beklemeyin »  diye de cevabını bitiriyor.

 İkinci sorumuz ise doğal olarak, terör örgütü ve PKK’nın Kuzey Irak’taki kamplarına başlatılan askeri operasyon oluyor. Demirel böyle bir ortamda « Turistik » bir geziye çıktığı için eleştirildiğini  söyleyerek « Başkomutan Nereye ? » manşetleri hakkında ne düşündüğünü sorduk.

 Rahmetli Demirel’de her sorunun bir karşılığı mutlaka vardır :

 “ Eğer şortunuz yanınızda ise bu size bağlı. Bunlar devletin işi, benim turistik gezilerim değil. Giden veya gelen Süleyman Demirel değil, T.C Devletidir. Ben yalnız başıma gidip gelemem. Eleştiriler bana dokunsun zararı yok, ama devlete dokunmamalıdır.”

 Kürdistan gerçeği...

 Notlarımızı arasında gezinmeye devam ediyorum..

 Seversiniz, sevmezsiniz. Ancak, Türk siyaset sahnesinde yarım asır kalmayı başaran Rahmetli Süeyman Demirel’in terör olayları ile ilgili sözlerini de aldığım notlardan aktarıyorum :

 « Kimse Türkiye’nin terör örgütü PKK ile görüşme masasına oturmasını beklemesin. Teröristlerle görüşmemek uluslararası alanlarda kabul edilmiş bir prensiptir.Tarihte, ‘Kürdistan’ diye bir yer hatırlamıyorum. Dünyadaki her etnik grup, bağımsız bir devlet kurmaya kalksa, dünya neye banzerdi, barıştan geriye ne kalırdı, düşünebiliyor mususnuz ? Kürt etnik kökenli kişiler dünyanın her yerinde yaşıyorlar. »

 « Kürdistan » kelimesinin gedliği nokta ortada.. Bugün TBMM’de ve seçim meydanlarında üst düzey yöneticiler tarafından söylendiğine tanık oluyorsak, 21 yıl önce söylenenlerde geldiğimiz noktayı düşünmeyi, size bırakıyorum.

 Ben sadece siyaset tarihinin derinliklerinde yaşadığım olayları 21 yıl sonra, günümüzle mukayese etmenize yardımcı oluyorum.

 Yorum sizin...