Türkiye’de gerçekten çok garip olaylar yaşanıyor. İşte bunlardan bir kaç tanesi…
 
Polisler, bir kişiyi evire çevire dövüyorlar, ardından dayağı yiyen adamın aleyhine dava açılıyor. İnanılır gibi değil, ama polis dayağı  yiyen kişinin muayene için doktorun yanında kalma süresi 20 saniye olmuş. Tam bir kara mizah, fıkra gibi...Test sorusu bile olabilir.
 
Samsun’da dere yatağının dibindeki TOKİ konutlarını sel suları basıyor, 6’sı çocuk 13 kişi ölüyor. Üç Bakan bölgeye yaptıkları inceleme gezisinde gazetecilerin sorularını geçiştirirken yağmur başlıyor, en genç olan Bakan, “Yağmur yağıyor, dahi gidelim” diyor ve üç Bakan oradan ayrılıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanı, olayda hiçbir suçları olmadığını söylüyor, “Suçlu varsa cezalandırılsın” diye ekliyor. Yakında, bodrum katta hayatını kaybeden kapıcı ve çocukları “Orada ne işleri vardı” diyerek suçlu ilan edilebilir. İşte toplumun vicdanını kanatan bir olay…
 
Meclis’te bir yasa çıkarılıyor. Ardından bir dizi tahliyeler başlıyor. Bahçelievler’de 7 TİP’li öğrenciyi öldürmekten hüküm giymiş katiller, tahliye olup dışarı çıkıyorlar. Bir önerge vererek yasada değişiklik yapılmasını sağlayan iktidar partisinin işbilir milletvekili, “Denge sağlandı. Hapishanede yatan hiçbir solcu yok.Dengeyi sağladık” diye bir açıklama yapıyor.
Tahliye kararını veren hakim, “Vicdanım tabii ki rahatsız, ama önüme gelen kanunu uyguladık” diyor. Katiller serbest kalırken, ne ile suçlandıkları belli olmayan seçilmiş milletvekilleri ve mesleklerinin gereğini yapan gazeteciler içeride tutuluyorlar. Kara mizah değil, zifiri karanlık bir süreç!
 
KPSS sınavında soruların çalındığı iddiası ortalığı karıştırıyor. Sınava giren adaylar her gün protestolar yapıyor. ÖSYM hakkında suç duyurusunda bulunuluyor ve sınavın iptali isteniyor. Koltuğuna oturduğu günden beri yaptığı her sınavda sorun yaşayan Başkan Ali Demir, bir inceleme yaptırmaya bile gerek duymuyor, sınavların yenilenmesinin söz konusu olmadığını açıklıyor. Sınava girip gelecekleri için çıkış yolu arayan gençleri karalar bağlıyor. İşte, bir başka kara mizah örneği…
 
İstanbul’da Fatih Sultan Mehmet Köprüsü bakıma alınıyor. Vatandaş işine evine gidemiyor. Köprüden geçmek saatler alıyor. Karayolları Genel Müdürü kendince pratik (!) bir çözüm önererek “İstanbul’u terk edin” çağrısı yapıyor.. Büyükşehir Belediye Başkanı, eğlencelere katılıp halay çekiyor ve sonra çıkıp, “Üçüncü köprüye karşı çıkanlar nerede?” diye soruyor.
 
Ankara Belediye Başkanı ise her gün değişik giysilerle açılışlarda ve törenlerde boy gösteriyor. Çöken kaldırımda ölen vatandaş hakkındaki sorulara, “Bizimle ilgisi yok” diyebiliyor. Ana caddelerde bitmek bilmeyen kazı çalışmaları  üç dört ayda bir sökülen ve tekrar yapılan kaldırımların hesabını soran yok. O etkinlikler Belediye’nin ne kadar çok çalıştığının göstergesi!
 
Hani bir dönemin unutulmaz şarkısının sözleri gibi: Oynatmaya az kaldı, doktorum nerde?
  
Atatürk diyor ki:
 
“Millet tarafından, millet adına, devleti idareye yetkili kılınanlar için, gerektiği zaman, millete hesap vermek  mecburiyeti, lâubalilik ve keyfî hareketle uzlaşmaz.”