Bu satırların yazarı Rahmetli Turgut Özal’ı, yükselişinin her aşamasında, yani Anavatan
Partisi Genel Başkanlığı, Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı dönemini Gazeteci olarak izledi..
Bu nedenle de bugün Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra AK
Parti’de ve Erdoğan-Davutoğlu arasında yaşananlar, konuşulanlar ve kulislere yansıyanlar
benim için bir tekrar gibi oluyor..
ANAP’tan sonra siyasi yaşamlarını AK Parti’de devam ettiren Cemil Çiçek, Abdülkadir
Aksu gibi birçok ismi, ANAP’ın kuruluş günlerinden tanırım.. AK Partinin zaman zaman ANAP
gibi davranmasında, bu isimlerin çok etkisi olduğuna inanıyorum.. Hatta Erdoğan’ın ANAP’ı
ve Turgut Özal’ı çok iyi okuduğundan da adım gibi Emin’im..
Özal-Erdoğan, ANAP- AK Parti Benzerlikleri
Turgut Özal ve Recep Tayyip Erdoğan.. İkisi de sağ lider.. İkisinin de kökeni Rahmetli
Necmettin Erbakan’ın çeşitli isimlerle kurduğu partilerden geliyor.. Ayrıca ikisi de elleriyle
kurdukları partilerin Genel Başkanı-Başbakanı ve Cumhurbaşkanı olarak Türkiye
Cumhuriyeti’nin en üst makamına seçildiler.. İkisi de Başkanlık Sistemini savundu..
Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduklarında akılları, sürekli partilerinin geleceğinde
oldu.. Özal Cumhurbaşkanı seçilince ANAP dağıldı, ardından Turgut Özal da rahmetli oldu.. .
Turgut Özal da Recep Tayyip Erdoğan gibi Başbakan olarak yerine geçecek isimlere
kendileri karar verdi.. Turgut bey Yıldırım Akbulut’u, Recep bey de Ahmet Davutoğlu’nu
Genel Başkan-Başbakan olarak tercih etti.. Ancak Yıldırım Akbulut’un Genel Başkan ve
Başbakan olarak tercih edilmesinden sonra parti içi sürtüşmeler, çekişmeler arttı..
Bir süre sonra yapılan kongrede Mesut Yılmaz partinin başına geçti.. Ve sonrasında
kuruluşundan itibaren tanıklık ettiğim Anavatan partisi çok fazla genel başkan değiştirerek,
siyasi tarihin derinliklerinde kayboldu gitti..
Cumhurbaşkanı seçilen Turgut Özal, Çankaya’da hiçbir zaman rahat etmedi.. Kendi
kurduğu ANAP’ın sorunları hiç peşini bırakmadı.. Vefat etmeden önce kardeşi Yusuf Bozkurt
Özal’a kurduğu partinin başına geçmek istiyordu.. Partinin özel kalem müdürlüğüne de bugün
AK parti’de önemli bir isim olan Reha Denemeç’i oturttu..
Turgut Özal, Anayasa’da yazılı olan şekli ile “olağanüstü hallerde ve gerekli gördüğü
takdirde başkanlık eder” hükmüne sadık kalarak, Irak’ın Kuveyt’i işgali sırasında, 7 Ağustos
1990 Salı günü Başbakan Akbulut ve bakanları Çankaya Köşkü’ne çağırdı..
Akbulut: “Cumhurbaşkanlığı Sembolik bir Makam Değildir..
Çankaya Köşkü’nde Özal başkanlığında yapılan bakanlar kurulu toplantısına kadar
geçen süreçte, bugün olduğu gibi Başbakan Yıldırım Akbulut’la Turgut Özal arasında da çok
sayıda sürtüşme yaşandı.. Ancak bugün Davutoğlu’nun yaptığı gibi Akbulut da Turgut Özal’a
toz kondurmuyor ve kamuoyu önünde övgüler yağdırıyordu..
Hiç unutmuyorum.. Tarih, 27 Şubat 1990.. NATO zirvesinden sonra ikinci yurt dışı
gezisini İran’a yapan Yıldırım Akbulut’la Tahran’a giderken uçakta sohbet ediyorduk..
Akbulut,Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a övgüler yağdırıyor ve “Cumhurbaşkanımız her şeyin
dışında kalmış bir kişi değildir. Cumhurbaşkanlığı da sembolik bir makam değildir”diyordu.
Kamuoyu önünde ve gazetecilere farklı şeyler söylendi. Perde arkasında sert
tartışmalar yaşandı, Akbulut’un suratı asıldı, Ahmet Davutoğlu gibi bakışları bir noktaya daldı
Irak’ın, Kuveyt’i işgal etmesiyle başlayan, birinci körfez savaşının çevre ülkelere de
yayılma ihtimali vardı.. Olayları Ankara’dan izleyen Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 6
Ağustos’taki Kars gezisini iptal ediyor ve yerine Başbakan Yıldırım Akbulut’u gönderiyordu..
Ankara’dan uzaklaştırılmayı hazmedemeyen Akbulut “körfez savaşında devre dışı mı
kaldınız” şeklindeki sorularımıza ise “Hayır, devre dışı değilim. Körfezdeki bunalımla
yakından ilgileniyorum ve Hükümet olarak üzerimize düşeni de yapıyoruz” diyerek kuyruğu
dik tutmaya çalışırken, hırsını da Iğdırlılardan aldı.. Kars Şeker Fabrikası inşaatının yeniden
başlatılması töreninde İl olmak isteyen Iğdır’lıların sürekli slogan atmalarına dayanamadı ve
“Siz konuşacaksanız, ben gideyim. Ben susmanızı rica ediyorum siz bağırıyorsunuz ” diye
tersledikten sonra kürsüden indi.
Başbakan Yıldırım Akbulut da Ahmet Davutoğlu gibi, Cumhurbaşkanı’nın bakanlar
kuruluna başkanlık etmesini istemiyordu.. “Özal başkanlığında toplanacak mısınız”
sorularımıza da “biz bakanlar kurulu toplantısını yaptık..” diye ters cevaplar da veriyordu..
Özal “savaş yetkisi” bile istedi..
İşte bu gerilim içinde Cumhurbaşkanı Özal, 7 Ağustos 1990 sabahı Çankaya Köşkü’nde
bakanlar kuruluna başkanlık yaptı.. Yıldırım Akbulut’un yüzü de aynen Başbakan Ahmet
Davutoğlu’nun yüz ifadesi gibiydi.. Bir noktaya dalıp giden bakışlar ve kızgın bir yüz ifadesi..
Bu ilk Bakanlar Kurulu toplantısı da saatler sürdü.. İçerde fırtınalar koptu..
Birinci Körfez Savaşı öncesiydi.. Toplantı, 6 Ağustos’ta Irak’a karşı ekonomik yaptırım
kararı alan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden bir gün sonrasına rastlamıştı...
Irak’a müdahale etmeye hazırlanan Amerika Birleşik Devletleri’ne açık destek veren
Cumhurbaşkanı Turgut Özal, TBMM’nin ve hükümetin de önüne geçerek , Bakanlar Kurulu
toplantısında “savaş” yetkisi”nin Meclis’ten alınarak kendisine verilmesini istedi.. Hatta
Meclis Genel Kurulu’na sunulacak tezkereyi de hazırlatmıştı..
Başbakan Yıldırım Akbulut’a ise bu tezkereyi bakanlara okumak kalmıştı.. Sadece
TBMM’ye ait olan bir yetkiyi kullanmak isteyen Özal’ın hazırlattığı tezkerenin okunmasından
sonra salonda buz gibi bir hava esti.. Bakanlardan, “Olmaz” diye sesler ve uğultular
yükseldi..Yapılan oylamada 27 bakan Özal’ın istediği savaş yetkisine izin vermedi..
Özal başkanlığındaki ilk bakanlar kurulu toplantısından “Özal’a savaş yetkisine,
hayır”, “BM kararlarına, evet” kararı çıktı. Ardından da Irak’a ekonomik yaptırım uygulamak
için Kerkük – Yumurtalık petrol boru hattı kapatıldı.
Başbakan Yıldırım Akbulut, toplantıdan sonra ANAP Meclis grubu toplantısına
geçti.. Özal’ın savaş yetkisi istediği haberi gruba da gelmişti.. Grupta oldukça zor anlar
yaşayan Akbulut, tezkere metnini görmeden “Özal’ın istediği “savaş yetkisine” karşı çıkan
milletvekillerini ikna edemedi..
Özal’a yakın isimlerden Mehmet Keçeciler ve Vehbi Dinçerler’in de ikna çabaları fayda
etmedi.. Özal’ın en yakınındaki isim Güneş Taner bile “olmaz böyle şey.. Bunlar enflasyonu
düşünmüyorlar.. Borsa mahvolur, altın fiyatları yükselir” diye feryat ediyordu...
Milletvekilleri sadece TBMM’ye ait olan bir yetkininin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a
verilmesine isyan ediyordu...Ancak tüm itirazlara rağmen çaresiz Akbulut, Cumhurbaşkanı
Özal’ın hazırlattığı tezkereyi Meclis Başkanlığı’na verdi..
ANAP Milletvekillerinin çoğunluğu, Genel Kurul’daki oylamada, muhalefetle birlikte
“Hayır” oyu vereceklerini söyleyince tezkerenin reddedilme ihtimali ortaya çıktı. Akbulut,
Çankaya’nın da onayını alarak Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz’a hazırlattığı yeni tezkereyi
Meclis’ten geçirdi.. Böylece “savaş girme ve savaşa asker gönderme yetkisi” TBMM’de
Bu yaşanmış olayı niye anlattım? Önümüzdeki süreçte de bu ve benzeri olayları AK
Parti’de ve Erdoğan-Davutoğlu arasında da yaşayabiliriz.. Çünkü ANAP ile AK Parti’nin,
Turgut Özal ile Tayyip Erdoğan’ın farklıklıları kadar, benzerlikleri de var.. İkisi de sağda bir
parti kurdu, genel başkanlığını, başbakanlığını yaptı ve cumhurbaşkanı seçildi.. Partilerinden
kopmaları mümkün değil.. Milletvekili ve bakan yaptıkları isimlerin diyet borçlarının mezara
kadar süreceğini düşünüyorlar..
AK parti’nin de sonu ANAP gibi mi olacak? Yoksa, ANAP’ın yaşadıklarından ders mi
çıkartılacak? Bekleyip bir kez daha göreceğiz..
Yani déja vu..